Amaç bir şey de ulaşılmak istenilen sonuçtur.
Araç ise amaca ulaşmak için kullanılan her şey araçtır.
Yaşamak için yemek yeriz. Yemek, yaşamak için bir araçtır. Yemek önceliğimiz olduğunda yemek araç olmaktan çıkar amaca dönüşür.
Araca, amaca ulaşıncaya kadar ihtiyacımız vardır. Ne zaman ki, amaca ulaştık araca ihtiyacımız ortadan kalkar. Amaçlarımızı ulaşılamayacak kadar yükseltirsek, ona ulaşamadığımız gün gelir, aracı amaçlaştırırız.
Eğitim, yeni kuşakların toplumsal yaşamda yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları edinmelerine, kişiliklerin gelişmelerine yardım etmektir.
Öğretim, eğitimin okul içindeki bölümünü kapsayan kısmıdır. Diğer bir ifadeyle öğretim, eğitimin okullarda planlı programlı ve profesyonel kişiler tarafından verilen bölümüdür.
Eğitimde amaç bireyin kendini gerçekleştirmesine imkan hazırlayan, insan ilişkilerini ekonomik etkinliğini ve vatandaşlık sorumluluğunu geliştirmektir. Öğretimde amaç ise gruplara seçilmiş bir takım bilgi ve becerilerin öğretilmesi benimsetilmesi ve onlar tarafından da diğer birey ve gruplara öğretilmesini sağlamaktır. Öğretim amaçlara ulaşınca sonuçlanırken eğitim hayat boyu devam eder.
Sonuç olarak, eğitim kişisel kurumsal toplumsal hayatımız için araçken, eğitimli bir toplumun devamlılığını sağlamak söz konusu olduğunda, eğitim araç olmaktan çıkar. Amaca dönüşür.
Bugün bu yazımda, eğitimin araç - amaç ilişkisinin kritiğini yapma amacım, hayatımızın her döneminde, eğitimin amaçsal ve araçsal ilişkisini, çelişkilerini ortaya koyup, günümüzdeki eğitimin ve öğretimin panoramasını çıkarmaktı.
Eğitim ve öğretimin baş aktörleri olan öğretmenlere vurgu yapmak.
Bugün eğitim ve öğretimin vazgeçilmez taraflarından biri olan öğretmenlerimizin ne kadar zor durumda olduklarını biliyoruz. Bir yandan bağlı bulundukları kurumlardan kaynaklanan sıkıntıları diğer yandan velilerle yaşadıkları çatışmalar ve eğitimin gerçek amacını yerine getirirken önlerine çıkan engelleri, bu engellemeler sonucunda yaşamış oldukları vicdani yükümlülükler arasında boğulup kalmışlardır.
Çağdaş ve laik bir eğitim vermek isterken karşılaşmış oldukları zorlukların boyutunu biliyoruz.
Bunlardan daha önemlisi, yasayabilmek ve ailelerini yaşatabilmek için, içinde bulundukları ekonomik sorunlara karşı büyük bir mücadele vermekteler. Eskiden pazarda limon satarak aile bütçesini genişletme zorunda kalan öğretmenlerimizin haberlerini duyardık. Bugün işsizliği oranının artması nedeniyle pazarda yer dahi alamıyorlar. Pazarlar atanamayan öğretmenlerin alternatif sektörü olmuş. Sadece pazarlar mı? HAYIR! Nerede iş bulabiliyorlarsa orada çalışıyorlar. İŞ BULAMAYAN ATANAMAYANLARIN bir kısmı çözümü İNTİHARDA arıyor.
Eğitimin amaç ve araçlarının ana mimarı olan öğretmenlerimizin yaklaşan 24 Kasım'da sıkıntı ve sorunlarını yılda bir gün değil, her gün yanlarında olduğumuzu hissettirmek çok önemli bir duruştur. Eğitimi sadece araç olmaktan çıkarıp, toplumsal amaçlarımız arasında yer almasını sağlamak biz eğitim gönüllülerinin temel hedefi olmalıdır.
Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün " vekil maaşları mualimlerin maaşını geçmesin" sözünde vermek istediği amaç önümüzü aydınlatan bir araçtır.
Albert Einstein "öğretmen ihmal ediliyorsa o ülke intihar ediyor demektir" sözünü önemsemeliyiz.
Güneş bütün insanlara doğar, ama ışığı perdesini açanlar görür.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk de eğitim hayatımıza bir güneş gibi doğdu.
Bugün ancak bu güneşin ışığını görmemek için perdesini açamayanlara ve açmak istemeyenlere perdesini açmayı öğretmek temel amacımız olmalıdır.