Sibel Çetin Çavdar
Köşe Yazarı
Sibel Çetin Çavdar
 

Kadına şiddetle mücadele: Suskunluk çığlık olmasın

Bir kadın. Hayatı boyunca kim bilir kaç farklı rol üstlenir: anne, eş, kardeş, dost, öğretmen… Ama bu rollerin ötesinde, her kadın bir bireydir. Kendi hayalleri, hedefleri ve yaşam hikâyesi vardır. Ancak kimi zaman bu hikâyeler, duyulmayan çığlıklar arasında sessizce kaybolur. Kadına yönelik şiddet, fiziksel olmaktan çok daha fazlasıdır; duygusal, ekonomik ve psikolojik boyutlarıyla bir insanlık ayıbıdır. Her 25 Kasım’da olduğu gibi bugün de şiddete karşı farkındalık yaratıyoruz. Ama samimiyetle sormamız gerekiyor: Bu farkındalık bir günle sınırlı kalıyorsa, gerçekten bir şeyleri değiştirebiliyor muyuz? “Camdaki Kız” ve Sessiz Çığlıklar Gülseren Budayıcıoğlu’nun Camdaki Kız kitabında, Nalan’ın hikâyesi kadına yönelik şiddetin ve baskının farklı bir yüzünü gözler önüne seriyor. Nalan, dışarıdan mükemmel görünen bir hayat sürerken, aslında çocukluğundan itibaren derin bir travmanın içinde yaşamaktadır. Annesinin baskıcı, sevgisiz ve aşağılayıcı tavırları, onu sessiz bir kurban haline getirir. Nalan’ın hikâyesi, bize şunu hatırlatır: Şiddet sadece fiziksel değildir. Psikolojik şiddet, bir kadının ruhunu yavaş yavaş yok eden görünmez bir silahtır. “Kral Kaybederse” ve Toplumun Rolü Bir başka Gülseren Budayıcıoğlu eseri olan Kral Kaybederse, toplumsal beklentilerin ve toksik erkeklik anlayışının kadına nasıl zarar verdiğini anlatır. Kitaptaki Kenan karakteri, kadınları manipüle ederek onların hayatlarını mahveder. Ama bu yalnızca Kenan’ın değil, onun yetiştirilme tarzının, toplumun ve şiddeti besleyen döngünün de bir sonucudur. Bu hikâye bize, kadına yönelik şiddetin bireysel bir sorun değil, toplumsal bir mesele olduğunu hatırlatır. Hayattan Bir Örnek Birkaç yıl önce bir öğrencimin annesiyle tanıştım. Yüzündeki hüzün, kelimelere dökülemeyecek kadar derindi. “Çocuklarım için buradayım,” dedi fısıldayarak. Sonrasında öğrendim ki eşi, yıllarca ona fiziksel ve duygusal şiddet uygulamış. Ama o, bu döngüyü kırmak için sığınma evine gitmiş, meslek edinmiş ve sonunda kendi hayatını kurmayı başarmıştı. Bu kadın, bana şunu öğretti: Şiddetle mücadelede cesaret bireysel olabilir ama bu cesaretin filizlenmesi için destek ve dayanışma şarttır. Hepimize Düşen Görevler Kadına yönelik şiddeti sona erdirmek için hepimize görevler düşüyor:                 •             Eğitim: Şiddetin köklerini kurutmanın yolu, çocuklara saygıyı, sevgiyi ve eşitliği öğretmekten geçer.                 •             Farkındalık: Sessizlik, şiddeti besleyen en büyük güçtür. Tanık olduğumuzda sessiz kalmamalıyız.                 •             Destek Mekanizmaları: Kadınların yeniden başlama cesareti bulabilmeleri için hukuki, psikolojik ve ekonomik destek sağlayan sistemlerin etkin çalışması gerekir.   Budayıcıoğlu’nun kitaplarındaki karakterler bize bir şey söylüyor: Kadınlar, yaşadıkları her şiddet türüne rağmen mücadele edecek kadar güçlüdür. Ama bu gücü ortaya çıkarabilmek için onların yanında olmalıyız. Her sessiz çığlığı duyduğumuzda, her korkuyu cesarete dönüştürdüğümüzde, şiddetin zincirlerini biraz daha gevşetmiş oluruz. Bir gün, Camdaki Kız ya da Kral Kaybederse gibi hikâyelerin sadece geçmişte kalacağı bir dünya dileğiyle… Kadınlar susmasın, bizler de duymazlıktan gelmeyelim. Şiddeti önlemek bir gün değil, her gün bizim sorumluluğumuz.
Ekleme Tarihi: 25 Kasım 2024 - Pazartesi
Sibel Çetin Çavdar

Kadına şiddetle mücadele: Suskunluk çığlık olmasın

Bir kadın. Hayatı boyunca kim bilir kaç farklı rol üstlenir: anne, eş, kardeş, dost, öğretmen… Ama bu rollerin ötesinde, her kadın bir bireydir. Kendi hayalleri, hedefleri ve yaşam hikâyesi vardır. Ancak kimi zaman bu hikâyeler, duyulmayan çığlıklar arasında sessizce kaybolur. Kadına yönelik şiddet, fiziksel olmaktan çok daha fazlasıdır; duygusal, ekonomik ve psikolojik boyutlarıyla bir insanlık ayıbıdır.

Her 25 Kasım’da olduğu gibi bugün de şiddete karşı farkındalık yaratıyoruz. Ama samimiyetle sormamız gerekiyor: Bu farkındalık bir günle sınırlı kalıyorsa, gerçekten bir şeyleri değiştirebiliyor muyuz?

“Camdaki Kız” ve Sessiz Çığlıklar

Gülseren Budayıcıoğlu’nun Camdaki Kız kitabında, Nalan’ın hikâyesi kadına yönelik şiddetin ve baskının farklı bir yüzünü gözler önüne seriyor. Nalan, dışarıdan mükemmel görünen bir hayat sürerken, aslında çocukluğundan itibaren derin bir travmanın içinde yaşamaktadır. Annesinin baskıcı, sevgisiz ve aşağılayıcı tavırları, onu sessiz bir kurban haline getirir. Nalan’ın hikâyesi, bize şunu hatırlatır: Şiddet sadece fiziksel değildir. Psikolojik şiddet, bir kadının ruhunu yavaş yavaş yok eden görünmez bir silahtır.

“Kral Kaybederse” ve Toplumun Rolü

Bir başka Gülseren Budayıcıoğlu eseri olan Kral Kaybederse, toplumsal beklentilerin ve toksik erkeklik anlayışının kadına nasıl zarar verdiğini anlatır. Kitaptaki Kenan karakteri, kadınları manipüle ederek onların hayatlarını mahveder. Ama bu yalnızca Kenan’ın değil, onun yetiştirilme tarzının, toplumun ve şiddeti besleyen döngünün de bir sonucudur. Bu hikâye bize, kadına yönelik şiddetin bireysel bir sorun değil, toplumsal bir mesele olduğunu hatırlatır.

Hayattan Bir Örnek

Birkaç yıl önce bir öğrencimin annesiyle tanıştım. Yüzündeki hüzün, kelimelere dökülemeyecek kadar derindi. “Çocuklarım için buradayım,” dedi fısıldayarak. Sonrasında öğrendim ki eşi, yıllarca ona fiziksel ve duygusal şiddet uygulamış. Ama o, bu döngüyü kırmak için sığınma evine gitmiş, meslek edinmiş ve sonunda kendi hayatını kurmayı başarmıştı. Bu kadın, bana şunu öğretti: Şiddetle mücadelede cesaret bireysel olabilir ama bu cesaretin filizlenmesi için destek ve dayanışma şarttır.

Hepimize Düşen Görevler

Kadına yönelik şiddeti sona erdirmek için hepimize görevler düşüyor:

                •             Eğitim: Şiddetin köklerini kurutmanın yolu, çocuklara saygıyı, sevgiyi ve eşitliği öğretmekten geçer.

                •             Farkındalık: Sessizlik, şiddeti besleyen en büyük güçtür. Tanık olduğumuzda sessiz kalmamalıyız.

                •             Destek Mekanizmaları: Kadınların yeniden başlama cesareti bulabilmeleri için hukuki, psikolojik ve ekonomik destek sağlayan sistemlerin etkin çalışması gerekir.

 

Budayıcıoğlu’nun kitaplarındaki karakterler bize bir şey söylüyor: Kadınlar, yaşadıkları her şiddet türüne rağmen mücadele edecek kadar güçlüdür. Ama bu gücü ortaya çıkarabilmek için onların yanında olmalıyız. Her sessiz çığlığı duyduğumuzda, her korkuyu cesarete dönüştürdüğümüzde, şiddetin zincirlerini biraz daha gevşetmiş oluruz.

Bir gün, Camdaki Kız ya da Kral Kaybederse gibi hikâyelerin sadece geçmişte kalacağı bir dünya dileğiyle…

Kadınlar susmasın, bizler de duymazlıktan gelmeyelim. Şiddeti önlemek bir gün değil, her gün bizim sorumluluğumuz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Saliha Kargı
(25.11.2024 17:39 - #378)
Muhteşem
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.