Doğrudan 7 milyon insanı, dolaylı olarak toplumun tamamını ilgilendiren yeni asgari ücret çalışmaları başladı.
Aralık ayı içinde, toplanacak olan komisyon bir ilke imza atmış (zaten olması gerekendi ) yapılması gerekeni yapmış. Yapılacak toplantıya, basın ve komisyon kurulu dışında mesleklerini, icra eden bir aşçı, bir kuaför ve birde taşeron bir işçi de bu görüşmeye yakından tanıklık edecekmiş. Güzel düşünülmüş. Geçim sıkıntısının, ne kadar ağır şartlarda olduğunu yaşayan birileri tarafından, dinlemek ve bilmek daha olumlu sonuçlar doğuracaktır diye düşünüyorum. Zira asgari ücreti belirleyen komisyon kurulu bile, 17 bin TL ile geçinmenin ne kadar zor olduğu ile ilgili bir fikri olmadığını düşünüyorum.
Asgari ücret, iyileştirme çalışmasından sonuç ne çıkarsa çıksın yine alım gücü zorluğuna takılacağımız kesin. Daha ücret belirlenmeden, market raflarındaki zamlar yerini almaya başladı. Etiketler değişti. Ülkemizde fırsatçı kişiler maalesef çok.
Benim gibi düşünenler olacaktır eminim. Gerekirse, asgari ücrete zam yapmayın ama zaruri ihtiyacımız olan gıda ve giyimde, barınmada herhangi bir zam artışı da olmasın. Bırakın elimizde olanla geçinmeye çalışalım çünkü biz tecrübeliyiz. Yetirmeye, yetiştirmeye her şeyden az almaya, hatta gerekmiyorsa almamaya. Yeni yapılacak olan zam kimseyi sevindirmeyecek ki. Çünkü herkes biliyor ve farkında kaşıkla verilen kepçeyle geri alınacak.
Ülkemizde, her gün gündemden düşmeyen iki kişinin sohbet amacıyla bile bir araya geldiği anlarda, geçim derdi ekonomi konuşuluyor. Daha konuşurken, kendi halimize acıyor çocuklarımızın geleceğini düşünemez oluyoruz. Bir toplumun refah seviyesi neye göre belirlenir? İlgi çekici tarihine göre mi, jilet gibi yollarına, aldığı turist sayısına göre mi yâda sarayımızın ihtişamlı görünüşüne göre mi?
Refah seviyesi, denince akla; zenginlik, ekonomik büyüme, eğitim, sağlık, ama en önemlisin de kişisel refah ve yaşam kalitesi gelir akıllara. Ne kadar kaliteli hayatınız?
Peki, bu nasıl sağlanır?
Bir toplumda, genel refah düzeyini yükseltmenin tek yolu artan üretimle beraber toplumun orta gelir grubunu büyütmektir. Orta gelir, grubunun büyüklüğü ekonominin sağlıklı olduğuna işarettir. Gelir ve servet dağılımının daha adil olduğunun göstergesidir… Görebiliyor muyuz? Bu arada orta gelir skalasının hala var olduğuna olan inancımızı da yitirdik sanıyorum. Zenginin daha zengin, yoksulun ise daha fazla yoksulluk çektiği bir ülkede yaşar hale geldik.
Farkındasınızdır, kaliteli yaşayabilmek adına yaptığımız her şey artık lüksümüz oldu. Spora gitmek, dışarda aile ile yemek yemek, alışveriş yapmak, sinemaya gitmek, kısacası sosyalleşmek kendimizi mutlu etmek, yaşam standartlarımızı biraz olsun yükseltmek, artık zengin işi. Neden çünkü biz asgari ücretliyiz. Yapabileceklerimiz sınırlı. Kendinizi kazanılması zor bir olimpiyat yarışında, gibi hissetmiyor musunuz? Bir sonraki ayı getirmek adına kredi kartlarına uzun atlatma yapma, eve daha ucuz ekmek götürebilmek için sabırla beklenen sonu görünmeyen kuyruklar, boğulmadan batmadan geçim sıkıntısında yüzme, kış aylarında doğalgaz faturasından etkilenmeden evlerimiz de adeta kış sporları hazırlığı :)
Ağlanacak halimize gülüyoruz. Çünkü artık geçinemiyoruz.
Refah demiştik. Ülkenin refah seviyesi… Bir kişinin, bir ailenin ne koşullar da yaşadığına bakarsak anlayabileceğimiz bir seviye… Sonra dünyanın en sinirli ikinci ülkesiyiz, mutluluk sıralamasın da doksan sekizinci ülkeyiz. Nasıl olmayalım?
Yeni yıl öncesi, Komisyondan çıkacak olan kararı hep birlikte bekliyoruz. Tahminleri alalım?
Evet, yine yetmeyecek… Doğru tahmin
Unutma Sevgili Okuyucu;
Geçim derdi, yüreğinin ne kadar büyük olduğunu değil, cüzdanının ne kadar dolu olduğunu gösterir.