Seda Kul
Köşe Yazarı
Seda Kul
 

Bizcil değil bencil yönetim

Bu hafta ekonomik sıkıntılar yüzünden yıkılan yuvalardan, kopan aile ilişkilerinden, kısıtlanan düşünce özgürlüklerinden, yanlış yönetimlerden bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz üzere Türkiye Büyük bir ekonomik sıkıntılı bir dönemden geçiyor ve bu ekonomik sıkıntılar her evde farklı farklı olaylara sebebiyet veriyor. Bazı aileler birbirine sıkı sıkı sarılırken bazı evlerde ki aileler ise psikolojik sıkıntılar neticesinde huzursuzluklarla mutsuzluklarla yüz yüze kalıyor ve sonuç olarak aileler kendilerini adliyelerde buluyor.   Evet, Türkiye de maalesef ki bu ekonomik problem aile içi şiddete geçimsizliğe ve boşanmaya kadar gidiyor. Adliyeler de artık boşanma davaları tavan yapmış durumda çok büyük bir yoğunluk mevcut. İnsanlar çocuklarından ayrı kalmayı göze alabiliyor ve boşanmalar ile sonuçlanabiliyor bu davalar. Çünkü artık evlerde yemeye ekmek giymeye kıyafet içmeye su bulamaz hale geldi dar gelirli vatandaş. Şimdi diyebilirsiniz yok artık diye ama araştırmalar maalesef ki durumun bu derece içler acısı olduğunu bizlerin önüne sürüyor.  Önceden de ekonomik sıkıntının olduğu dönemlerde aileler birbirleriyle boşanmak yerine her şeyi kabullenip oturuyorlardı ama yaşadığımız devirde maalesef ki artık insanlar geçim sıkıntısı yüzünden intihara bile başvuruyor. Türkiye Türkiye olalı yaşadığı en büyük sıkıntılı dönemi geçiriyor. Şimdi bana kızanlar da olabilir öyle değil geçim sıkıntısı yok diye burada konuşanlar yazımı okuduğunda söylenenler olabilir evet bazı insanlar geçim sıkıntısı çekmiyor ya anadan ya babadan kalan evlerinde oturup kazandıkları ile de dört dörtlük hayat sürüyor olabilirler ama herkes o kadar şanslı değil Türkiye de emeklisi asgari ücretlisi en çok bu kesim bu sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor çünkü aldıkları maaş sadece ev kirasına gidiyor insanlar giyimlerine faturalarına bile yetemiyorlar. Ülkemizde bu durum gerçekten had safhada seyrederken son zamanlar da Türk halkı olarak bir darbecide sosyal medyada ki düşünce özgürlüğümüzü kaybederek veriyoruz. Bizim halkımız sokağa çıkıp hakkını aramaktan korkarken şimdi sosyal medyada da hakkını arayamayıp düşüncesini dile getiremeyecek çünkü her yerden kısıtlanıyoruz ilk olarak yaşam hakkımızdan kısıtlandık, devamında barınma hakkımız devreye girdi ve son olarak düşünce özgürlüğümüzü elimizden aldılar. Bizleri susturduklarını sindirdiklerini düşünen bir hükümetimiz var ve hala üç çocuk dört çocuk diye bir de insanlarımızın aklıyla dalga geçiyorlar.  Geçenlerde bir yazı okudum bir halk cumhurbaşkanına olan isyanından bahsetmişti oldukça etkilendim ama şunu da düşünmeden edemedim akıbeti bu yazıdan sonra ne oldu acaba diye... Şimdi sizlere de o yazıdan bir kaç kare paylaşacağım ne kadar da duygularımıza tercüman olmuş bu sözleri Sizde göstermek istiyorum. Sosyal medyayı sevmeyebilirsiniz. Çok kızabilirsiniz. Kapatamazsınız öyle kafanıza göre. Siz bu ülkeyi öyle aklınız estiği gibi yönetemezsiniz. Halkımızdan izin aldık diyorsunuz. Kendi abaninizi bununla avutabilirsiniz, beni, bizi değil. Sizler ülkemizin %35lik kısmının tüm ülkeyi yönetmesi için o koltuğa oturttuğu bir görevlisiniz... Devlet sizin değil, hükümet sizin. Halkta biziz. Devlette biziz... Bizleri görmezden gelemezsiniz. Bizlerin düşüncelerini fikirlerini kısıtlayamazsınız. Sizlerin kısıtlamaları yanlış düşünceleri yüzünden yuvalar yıkılıyor çocuklar yurtsuz yuvasız kalıyor insanlar mağdur ediliyor sokaklarda her gün bir ceset bulunuyor. Bunların da önüne geçmek için bu halkın düşüncelerine fikirlerine önem vermek zorundasınız. Bu halk sayesinde o koltuklarda saraylarda yaşıyorsunuz bunları göz ardı etmemeniz gerekmektedir.
Ekleme Tarihi: 08 Ağustos 2024 - Perşembe
Seda Kul

Bizcil değil bencil yönetim

Bu hafta ekonomik sıkıntılar yüzünden yıkılan yuvalardan, kopan aile ilişkilerinden, kısıtlanan düşünce özgürlüklerinden, yanlış yönetimlerden bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz üzere Türkiye Büyük bir ekonomik sıkıntılı bir dönemden geçiyor ve bu ekonomik sıkıntılar her evde farklı farklı olaylara sebebiyet veriyor.

Bazı aileler birbirine sıkı sıkı sarılırken bazı evlerde ki aileler ise psikolojik sıkıntılar neticesinde huzursuzluklarla mutsuzluklarla yüz yüze kalıyor ve sonuç olarak aileler kendilerini adliyelerde buluyor.

 

Evet, Türkiye de maalesef ki bu ekonomik problem aile içi şiddete geçimsizliğe ve boşanmaya kadar gidiyor. Adliyeler de artık boşanma davaları tavan yapmış durumda çok büyük bir yoğunluk mevcut. İnsanlar çocuklarından ayrı kalmayı göze alabiliyor ve boşanmalar ile sonuçlanabiliyor bu davalar. Çünkü artık evlerde yemeye ekmek giymeye kıyafet içmeye su bulamaz hale geldi dar gelirli vatandaş.

Şimdi diyebilirsiniz yok artık diye ama araştırmalar maalesef ki durumun bu derece içler acısı olduğunu bizlerin önüne sürüyor.  Önceden de ekonomik sıkıntının olduğu dönemlerde aileler birbirleriyle boşanmak yerine her şeyi kabullenip oturuyorlardı ama yaşadığımız devirde maalesef ki artık insanlar geçim sıkıntısı yüzünden intihara bile başvuruyor. Türkiye Türkiye olalı yaşadığı en büyük sıkıntılı dönemi geçiriyor. Şimdi bana kızanlar da olabilir öyle değil geçim sıkıntısı yok diye burada konuşanlar yazımı okuduğunda söylenenler olabilir evet bazı insanlar geçim sıkıntısı çekmiyor ya anadan ya babadan kalan evlerinde oturup kazandıkları ile de dört dörtlük hayat sürüyor olabilirler ama herkes o kadar şanslı değil Türkiye de emeklisi asgari ücretlisi en çok bu kesim bu sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor çünkü aldıkları maaş sadece ev kirasına gidiyor insanlar giyimlerine faturalarına bile yetemiyorlar. Ülkemizde bu durum gerçekten had safhada seyrederken son zamanlar da Türk halkı olarak bir darbecide sosyal medyada ki düşünce özgürlüğümüzü kaybederek veriyoruz. Bizim halkımız sokağa çıkıp hakkını aramaktan korkarken şimdi sosyal medyada da hakkını arayamayıp düşüncesini dile getiremeyecek çünkü her yerden kısıtlanıyoruz ilk olarak yaşam hakkımızdan kısıtlandık, devamında barınma hakkımız devreye girdi ve son olarak düşünce özgürlüğümüzü elimizden aldılar. Bizleri susturduklarını sindirdiklerini düşünen bir hükümetimiz var ve hala üç çocuk dört çocuk diye bir de insanlarımızın aklıyla dalga geçiyorlar.  Geçenlerde bir yazı okudum bir halk cumhurbaşkanına olan isyanından bahsetmişti oldukça etkilendim ama şunu da düşünmeden edemedim akıbeti bu yazıdan sonra ne oldu acaba diye...

Şimdi sizlere de o yazıdan bir kaç kare paylaşacağım ne kadar da duygularımıza tercüman olmuş bu sözleri

Sizde göstermek istiyorum.

Sosyal medyayı sevmeyebilirsiniz. Çok kızabilirsiniz. Kapatamazsınız öyle kafanıza göre. Siz bu ülkeyi öyle aklınız estiği gibi yönetemezsiniz.

Halkımızdan izin aldık diyorsunuz. Kendi abaninizi bununla avutabilirsiniz, beni, bizi değil. Sizler ülkemizin %35lik kısmının tüm ülkeyi yönetmesi için o koltuğa oturttuğu bir görevlisiniz... Devlet sizin değil, hükümet sizin.

Halkta biziz.

Devlette biziz... Bizleri görmezden gelemezsiniz. Bizlerin düşüncelerini fikirlerini kısıtlayamazsınız. Sizlerin kısıtlamaları yanlış düşünceleri yüzünden yuvalar yıkılıyor çocuklar yurtsuz yuvasız kalıyor insanlar mağdur ediliyor sokaklarda her gün bir ceset bulunuyor. Bunların da önüne geçmek için bu halkın düşüncelerine fikirlerine önem vermek zorundasınız. Bu halk sayesinde o koltuklarda saraylarda yaşıyorsunuz bunları göz ardı etmemeniz gerekmektedir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.