Av. Tuğçe Duru -Kadın mücadelesinin en büyük kaygılarından biri tarihsel süreçte kadının tarihinin “kayıp” olarak görülmesi. Şüphesiz ki ataerkil düzen içerisinde çok da şaşılacak bir durum değil bu. Bahsettiğim kaygıların yükünü kendi omuzlarımda da hissetmem sebebiyle ben de bu yazıda, tarihsel süreçte kadının, mücadelesinin ve inadının bir “ kayıp” olmadığını yine ve yeniden anlatmak/ hatırlatmak istedim.
Uzun yıllar boyunca verilen mücadeleler sonucu elde edilen kazanımlara sahip çıkmak gibi bir sorumluğu hatırlatmak da elbette.
Genel seçimlerden önce, “aile bütünlüğünün korunması için mevcut yasalardaki hükümlerin ayıklanmasına, manevi değerlerimize aykırı fiillerin ve sapkınlıkların önlenmesine yönelik yasal düzenlemelere, süresiz nafaka konusundaki mağduriyetlerin giderilmesine ağırlık verilecektir” şeklinde başlayan 6284 sayılı Yasa’ya karşı yapılan saldırılar seçimden sonra da mecliste koltuk sahibi olan kadını bir figür olarak gören, siyasal islamı temsil eden partilerin açıklamalarıyla devam etmiştir.
Daha yeni Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “aile hukuku” konulu bir sempozyum düzenleneceğini ve boşanma davasıyla tazminat ve nafaka konularının ayrılması gerektiğini, nafaka konusunda kadınların mağduriyetini anladıklarını ancak dosya bazında başka haksızlıklara yol açtığına dair bir açıklaması oldu.
Eşitlik İçin Kadın Platformu( EŞİK) tarafından konuya dair “Kadınların yüzlerce yıllık mücadelesinin ürünü olan Medeni yasayı silip, yeniden yazmaya kalkıştığınız anda Türkiye’nin tüm kadınlarını karşınızda bulursunuz. Boşanan kadının yoksulluk nafakasını sınırlamak, aile arabuluculuğu adı altında kadınlara karşı şiddeti daha da körüklemek, boşanmaları hızlandırma söylemi ile erkekler için boş ol sistemi getirerek kadınlara ve çocuklara beş kuruş nafaka bağlamadan aile konutundan atmaya kalkışmak yetmemiş belli ki Medeni Yasa’ya toptan karşı olduklarını açıklıyorlar. Medeni Yasa’yı sil baştan yazmaya kalkışmak, laik hukuk devleti ilkelerine açık bir savaş açmak demektir” ifadelerine yer verildi.
Tüm kadınların haklarının hedef alındığı açıklamada “olmayan mağduriyetler” üzerinden taktik geliştirilmektedir
Halk ekonomik krizle boğuşurken karambole getirilmeye çalışılan ve kulaklara kaçırılan bu “kar suyu” asla
kabul edilemez.
Biz kadınlar, kadına karşı artan şiddet ve ayrımcılık nedeniyle hiçbir zaman yılgınlığa düşmedik, umutsuzluğa kapılmadık ve asla vazgeçmedik. Özgürlük, eşitlik, laiklik gibi ilkeler ve yaşama hakkı yalnızca kadınların değil tek tek tüm bireyler için önemlidir. Bilinmelidir ki bu yalnızca kadınların sorunu olarak görülmemelidir. Tüm bu ilkelerin güvencelerinden olan Medeni Yasa’yı savunmak hepimizin sorumluluğudur.
Okullarda bir öğün ücretsiz ve sağlıklı yemeğin sessiz sedasız geri çekilmeye çalışılmasına ses çıkarmak,
“Tek din, tek mezhep” anlayışıyla farkı kimlik ve inançların karşısında duran tüm eğitim modellerine ve
projelerine cephe almak,
Kadın mücadelesine, kadın cinayetlerine karşı önemli bir mevzi olan platformlara yapılan baskılara sessiz
kalmamak hepimizin sorumluluğudur.
Geçmişte olduğu gibi bugün de biz kadınlar sokakta, meydanda, adliyede, hastanede, okulda
sorumluluğumuzun farkında olduk olmaya da devam edeceğiz.
Ancak yeniden ve yeniden bıkmadan hatırlatacağımız şeyler de var: İnat da umut da bizde bitmez, bitmedi! Kadınların mücadelesi de birlikteliği de, kahkahası da isyanı da inadı da #BizdeBitmedi.Bitmez.
Av. Tuğçe DURU