Uzun zaman oldu yeni bir yılın gelişini heyecanla beklemeyeli, seneye yapacaklarıma dair büyük büyük hedefler koymayı da bıraktım, hatta son yıllarda yaşadıklarımıza baktıkça daha kötüsünden sakınır oldum adeta, belki hepimizde vardır bu düşünde. Deprem, seçim, siyaset, ekonomik koşullar, şiddet haberleri, savaşlar, ölen çocuklar, bazı adaletsizlikler derken hem toplumsal hem de yaşadığımız ufak tefek duygusal kazalarla kalbimde buruk hislerle kapattığım bir yıl benim için 2023. Fakat kötümser ve umutsuz bir yerde de değilim. Yaslarıma sahip çıktığım gördüğüm, gözlemlediğim, öğrendiklerimle seçimlerimi yeniden şekillendirdiğim bir yıl oldu aynı zamanda.
Adettendir yılı kapatırken bir değerlendirme yapalım nasıl geçti bu yıl, nelere üzüldük, nelere sevindik, nelerin hakkını verdik de, neler içimizde kaldı?
Bu satırları yazarken 2023’ün en’lerini anımsıyorum, kapanış ritüelinde yaslarıma ve kutlamalarıma bakıp keyifle vedalaşayım diye. Dünyayı ve içinde bulunduğum toplumun yaşadıklarını düşündükçe yer yer gülmekten bile utandığım zamanlar oldu, elimden geldiğince destek vermeye çalıştığım süreçler, gönüllülük, bağış ya da paylaşımlarla aklınıza ne geliyorsa işte, ardından hayatın devam ettiği yerlerde gezdiğim, gördüğüm, okuduğum, yeni hayallere kapıldığım ve yeniden umut ettiğim anlar. Yine dolu dolu geçirdiğim bir yıldı benim için 2023. Ne öğrendin bu yıldan diye sorarsanız eğer en çok öğrendiğim şey; her şeyin benim kontrolümde olmadığını, bir anda her şeyin değişebilir olduğunu, bazen hayatın içinde mantığınla değil de kalbinle seçimler yapıp şimdinin tadını çıkarmanın belki de daha anlamlı olduğunu diyebilirim.
Tam da bu öğrenmelerimle 2024’te endişeyi ve kaygıyı bırakıp zihinsel olarak yavaşlamayı ve akışta kalmayı niyet ediyorum. Kendime gerçekçi ve yapılabilir küçük hedefler de koyuyorum yeni yıla girerken elbette. Öncelikli temennim sağlık, huzur ve barış. Öyle çok istiyorum ki barışı, herkes için içsel ve toplumsal bir barış diliyorum çokça, insanlığımızla görülebilmeyi, çıkarların şiddet ve ölüm içermeyen bir sistemle çözülebilmesini umut ediyorum. Daha güzel bir dünya hayal ediyorum, çocukların ölmediği, insanların şefkatle birbirini dinleyebildiği. Ütopik geliyor böyle söylemlerim bazen insanlara tam o noktada diyorum ki en azından herkes kendi evinin önünü süpürsün lütfen, yani içsel temizliğimizi yapalım, her ne yapıyorsak hakkıyla yapalım işimizi, içimizdeki şiddeti durduralım ki dışımızda ki şiddet dursun, sevelim, dinleyelim, duyalım ve anlayalım ki anlaşılabilelim. Tüm bunları yazarken Yılmaz Erdoğan’ın sözleri geliyor aklıma;
“Yaşamak, dedi, tek marifetiniz, biraz özen gösteriniz…”
“Sevmenin çok az çeşidi vardır gönül raflarında… Birini ya da bir şeyi seversiniz ya da çok seversiniz… Ama iş sevmemeye gelince sonsuz seçenek vardır önünüzde: ister gıcık olursunuz, ister sinir olursunuz, iğrenirsiniz, tiksinirsiniz hatta sık sık nefret bile edersiniz ne yazık… Ne yazık insan sevmeme çeşitlerine harcıyor mesaisinin çoğunu oysa sevin dedi Tanrı. Adı sevgili olanlar bile karşılık istiyor kalbinin atış hızına ben seni seviyorum ama dur bakalım sen de beni benim seni sevdiğim kadar seviyor musun…”Önce sizi sevmeyenlerden başlayın işe karşılık istemeden pazarlıksız sevin sizi seveni de sevmeyeni de oysa sevin dedi Tanrı…”
Eğer daha fazla zevk alabilmek istiyorsak hayattan sevmek, akışa bırakmak, yavaşlamak, sindirmek, kıymet vermek ve iç sesimizi dinlemek bize yol gösterebilir. Hiç kimse bizi bizden daha iyi tanıyamaz öyle değil mi? O yüzden tam da yılın son günlerini yaşarken kutlamalarımıza ve yaslarımıza sahip çıkıp içimize kulak verelim. Üç günlük dünya dediğimiz şu hayatta gönlümüzce, anlamlı ve sevgi dolu yaşayabileceğimiz günlerin tadını çıkaralım. Barışla, sağlıkla, huzurla, sevgiyle, aşkla gelsin yeni yıl, sevgiler…