Esra Sarıca
Köşe Yazarı
Esra Sarıca
 

İçinizdeki sese kulak verin

İçinizdeki sese kulan verin Hani arada bir şeyler yaparsın da içinden küçücük bir ses,"İşte bu, bunun için buradasın." der ya... Yüzünde kendiliğinden bir gülümseme, kalbinde ılık bir parıldama ve şükür hissedersin. Ne kıymetlidir o an’lar bazen hiç beklemediğin zamanlarda oluverir, bazen yeni deneyimlediğin bir şeyi yaparken. İşte onlar her neyse daha çok yap. Bir yerde okumuştum güzel anılar biriktirin diyordu zor zamanlarda fragman gibi zihninizden geçirip içinizi ısıtan bir yerlere temas edebilir. Yaş andıkça keyif aldığım anlara, bedenime, ruhuma iyi gelen aktivitelere ve insanlara daha fazla zaman ayırır oldum. Fark ettim ki içimden gelmeyerek yaptığım her şey bir eziyete dönüşüp beni yorarken, yapmayı sevdiğim şeylerde fiziksel olarak yorulsam da ruhsal olarak bana iyi geliyor ve dinlenmiş hissediyorum. Hayatın koşturmacası içerisinde, yoğunluğun ve belirsizliğin getirdiği stresli anlara mola vermek gibi. İşte tam da buradan yola çıkarak sizlere sesleniyorum içinizden gelen şeyleri daha çok yapın. Ayrıca; “İçinden gelmiyorsa içinin bildiği bir şey vardır.” Yaptığımız işler, bazı toksik ilişkiler, toplumsal bağlamda yapmamız gereken sıkıcı rutinler, bazı ailesel ya da işsel mecburiyetleri düşününce oldukça stresli bir hayatın içinde kaybolmuş hissedebiliyoruz çoğu zaman.  O alandan çıkıp nefes alma alanlarımızı oluşturabilmek için içimizden gelen şeyleri kollamalı hatta daha çok yapmalıyız bence. Böylece para kazanmak için çalıştığımız işlerde  ya da sınırlarımızı korumamız gereken yakın ilişkilerde de o kadar kaybolmayız. Keyif aldığımız, içimizden gelerek yaptığımız şeyler arttıkça daha çok çiçekleniyoruz zaten, daha odakta, daha empatik, daha kendimiz olabildiğimiz bir alanda var olabiliyoruz hayatta. Mecburiyet olarak gördüğümüz her şey bizi daralmış hissettiriyor. İş, ilişki, evlilik, ayıp olmasın diye devam eden arkadaşlıklar. Sahi bunlara neden devam ediyoruz. Muhtemelen başka ihtiyaçlarımızı karşıladığından ya da konfor alanından çıkmaya cesaretimiz olmadığından. Oysa kendimizi daha çok gözetmeye başladıkça mecburiyetlerin altında yatan ihtiyaçları fark ediyorsun, bazılarını değiştiremesen de bunun farkında olmakta rahatlatıyor, örneğin o işte çalışıyor olmak sana maddi kolaylık tanıyor, belki değiştirmek için zamana ve seçeneğe ihtiyacın var gibi. Gerçi bana göre artık iş, aile, resmi bağlantılar dışında mecburiyet kavramları pek yok çünkü kişisel ilişkiler ayıp olmasın diye kurulabilecek, devam edilecek bir yerde değil. Zaman o kadar kıymetli ki insan içinden gelmeyen şeylere hayır diyebilmeli. Böylece evet dediği şeylere de daha çok zaman ayırabiliyor. Sınırlarını sağlıklı bir şekilde oluşturabilen bireyler, kendilerine iyi gelen şeylere de daha çok zaman ayırabiliyor aslına bakarsanız. Bunu yaptıkça da kendisiyle ve çevresindeki insanlarla daha anlamlı ilişkiler kurabiliyor. Birçok insan çok fazla şeyle uğraştığı için tükendiğini sanıyor. Ama bence tükenmek bize canlı, keyifli, huzurlu hissettiren şeyleri çok az yapıyor olmamızın sonucu. Hayatta gerçekten önem verdiğin şeylerle çok az ilgilendiğinde tükenirsin, keyif almamaya başlar ve rutinin içinde kaybolursun. Bakın etrafınıza, mutlu insanlar keyif aldığı şeylere zaman ayıran, farkında olan ve kendisini ilgilendirmeyen konulara boş verebilmeyi sağlamış ve odağında kendini tutan insanlardır. İçinizdeki sese kulak verin, o size neyin iyi geldiğini söylüyor ve o şeylere daha çok zaman ayırın. Çünkü hayat o anlarla keyifli ve anlamlı. Sevgiler…
Ekleme Tarihi: 04 Aralık 2023 - Pazartesi
Esra Sarıca

İçinizdeki sese kulak verin

İçinizdeki sese kulan verin

Hani arada bir şeyler yaparsın da içinden küçücük bir ses,"İşte bu, bunun için buradasın." der ya... Yüzünde kendiliğinden bir gülümseme, kalbinde ılık bir parıldama ve şükür hissedersin. Ne kıymetlidir o an’lar bazen hiç beklemediğin zamanlarda oluverir, bazen yeni deneyimlediğin bir şeyi yaparken. İşte onlar her neyse daha çok yap. Bir yerde okumuştum güzel anılar biriktirin diyordu zor zamanlarda fragman gibi zihninizden geçirip içinizi ısıtan bir yerlere temas edebilir.

Yaş andıkça keyif aldığım anlara, bedenime, ruhuma iyi gelen aktivitelere ve insanlara daha fazla zaman ayırır oldum. Fark ettim ki içimden gelmeyerek yaptığım her şey bir eziyete dönüşüp beni yorarken, yapmayı sevdiğim şeylerde fiziksel olarak yorulsam da ruhsal olarak bana iyi geliyor ve dinlenmiş hissediyorum. Hayatın koşturmacası içerisinde, yoğunluğun ve belirsizliğin getirdiği stresli anlara mola vermek gibi. İşte tam da buradan yola çıkarak sizlere sesleniyorum içinizden gelen şeyleri daha çok yapın. Ayrıca;

“İçinden gelmiyorsa içinin bildiği bir şey vardır.”

Yaptığımız işler, bazı toksik ilişkiler, toplumsal bağlamda yapmamız gereken sıkıcı rutinler, bazı ailesel ya da işsel mecburiyetleri düşününce oldukça stresli bir hayatın içinde kaybolmuş hissedebiliyoruz çoğu zaman.  O alandan çıkıp nefes alma alanlarımızı oluşturabilmek için içimizden gelen şeyleri kollamalı hatta daha çok yapmalıyız bence. Böylece para kazanmak için çalıştığımız işlerde  ya da sınırlarımızı korumamız gereken yakın ilişkilerde de o kadar kaybolmayız. Keyif aldığımız, içimizden gelerek yaptığımız şeyler arttıkça daha çok çiçekleniyoruz zaten, daha odakta, daha empatik, daha kendimiz olabildiğimiz bir alanda var olabiliyoruz hayatta.

Mecburiyet olarak gördüğümüz her şey bizi daralmış hissettiriyor.

İş, ilişki, evlilik, ayıp olmasın diye devam eden arkadaşlıklar. Sahi bunlara neden devam ediyoruz. Muhtemelen başka ihtiyaçlarımızı karşıladığından ya da konfor alanından çıkmaya cesaretimiz olmadığından. Oysa kendimizi daha çok gözetmeye başladıkça mecburiyetlerin altında yatan ihtiyaçları fark ediyorsun, bazılarını değiştiremesen de bunun farkında olmakta rahatlatıyor, örneğin o işte çalışıyor olmak sana maddi kolaylık tanıyor, belki değiştirmek için zamana ve seçeneğe ihtiyacın var gibi. Gerçi bana göre artık iş, aile, resmi bağlantılar dışında mecburiyet kavramları pek yok çünkü kişisel ilişkiler ayıp olmasın diye kurulabilecek, devam edilecek bir yerde değil.

Zaman o kadar kıymetli ki insan içinden gelmeyen şeylere hayır diyebilmeli.

Böylece evet dediği şeylere de daha çok zaman ayırabiliyor. Sınırlarını sağlıklı bir şekilde oluşturabilen bireyler, kendilerine iyi gelen şeylere de daha çok zaman ayırabiliyor aslına bakarsanız. Bunu yaptıkça da kendisiyle ve çevresindeki insanlarla daha anlamlı ilişkiler kurabiliyor. Birçok insan çok fazla şeyle uğraştığı için tükendiğini sanıyor. Ama bence tükenmek bize canlı, keyifli, huzurlu hissettiren şeyleri çok az yapıyor olmamızın sonucu. Hayatta gerçekten önem verdiğin şeylerle çok az ilgilendiğinde tükenirsin, keyif almamaya başlar ve rutinin içinde kaybolursun.

Bakın etrafınıza, mutlu insanlar keyif aldığı şeylere zaman ayıran, farkında olan ve kendisini ilgilendirmeyen konulara boş verebilmeyi sağlamış ve odağında kendini tutan insanlardır.

İçinizdeki sese kulak verin, o size neyin iyi geldiğini söylüyor ve o şeylere daha çok zaman ayırın.

Çünkü hayat o anlarla keyifli ve anlamlı.

Sevgiler…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.