Berna Deveci
Köşe Yazarı
Berna Deveci
 

Basit soruların zor cevapları

Bazen basit sorular sorup cevaplarını vermek olayı en iyi anlama biçimidir.  Bugün Hatay’ın anavatana katılmasının yıldönümü. Ben de 1939 yılında anavatana katıldığını öğrendiğimden beri en merak ettiğim soruyu sorarak bu konuda kafası karışık okuyucularımın merakını gidereyim: Eğer Lozan Antlaşması’na bağlı kalınmıyorsa ve Hatay 1939 yılında anavatana katılabiliyorsa o zaman Kıbrıs Türkleri’nin yaşadığı yerler neden Türkiye’ye bağlanmıyor ve bu sorun çözülmüyor? Pek de basit bir cevabı olmayan bu soruyu gelin Kıbrıs ve Hatay’ı karşılaştırarak madde madde inceleyelim: Her şey 1. Dünya Savaşı sorasında Osmanlı toprağı olan bugünkü Suriye’nin ve Hatay da dahil olmak üzere bölgenin Fransa’nın nüfuzuna dahil edilmesiyle başlıyor. Hemen Kıbrıs ile Hatay arasındaki birinci farkı burada belirtelim; Hatay, Milli Mücadele döneminde, Güneydoğu bölgesinin bir uzantısı olarak İskenderun Sancağı (Hatay) olarak Misak-ı Milli sınırları içindeydi. (1) Kıbrıs ise Deniz Kuvvetlerinin yetersiz olması nedeniyle Misak-ı Milli dahilinde değildi. Milli Mücadele sadece kara kuvvetleri ile kazanılmış bir mücadeledir. O dönem hava kuvvetleri yeni yeni gelişiyordu. Deniz kuvvetlerimiz de kara kuvvetleri kadar etkili değildi. İskenderun Sancağı (Hatay), Misak-ı Milli Sınırları içinde kabul edilmişti edilmesine ama Kuva-i Milliye Güçleri Anadolu’nun her yerinde etkili olamıyordu. (1) Unutmamalıyız ki o dönemde Padişahın Kuva-i İnzibatiye diye Anadolu hareketini baltalayan bir gücü bulunuyordu. İşte Milli Mücadele’nin bu olağanüstü şartları içinde Fransa ile savaşın bir an önce durdurulması gerekliydi. Nitekim, 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması ile milli sınırlar dışında bırakılmıştır. Anlaşmanın 7. Md.ne göre İskenderun için;  “özel bir yönetim rejimi” kurulması, bölgenin Türk nüfusun kültürünün geliştirilmesi ve Türkçe’nin resmi dil olarak kullanılması şartları kabul edilmiştir. Bu statü Lozan’ın  3.maddesinde 1921 anlaşmasına atıfta bulunularak teyit edilmiştir. (1) 1936 yılına gelindiğinde, Fransız toprağı kabul edilen Suriye, bağımsızlığına kavuşmuştu. Bu durum İskenderun Sancağı (Hatay) olarak adlandırılan bölgenin durumunun gündeme gelmesine sebep oldu. Neydi İskenderun Sancağı’nı özel kılan? Aslında Misak-ı Milli sınırlarında Türkiye’ye ait olan ama Lozan’dan önce yapılmış 1921 anlaşmasında zaten Fransızlara bırakılan bölge Fransa çekiliyorsa o zaman 1921 anlaşması hükümlerinin de ortadan kalktığına hükmederdi. Burada bir nokta dikkatinizi çekti değil mi? Evet aynen öyle! İngiltere Fransızlar çekilince Hatay konusunda nasıl eli güçleniyorsa, kendileri gidince de Türkiye’nin eli güçlenecektir. İşte Kıbrıs ile Hatay arasında böyle ince ve derin bir çizgi bulunmaktadır. İşte Türkiye’nin 1936’dan itibaren ısrarla savunduğu, Atatürk’ün hasta yatağından kalkıp gittiği olayların kaynağı bu fikre dayanmaktadır. Fransızlar çekilince orada yaşayan halk Suriye’ye bağlanmaya karşı çıkmışlardır. Kıbrıs ise 1878 yılında üst olarak kullanım hakkı İngiltere’ye verilmiş ve Misak-ı Milli sınırlarında yer almayan bir ada idi. Eğer Ankara Hükümeti’nin denizler üzerinde de savaşma kabiliyeti olsa eminim şu an Ege’deki adalar da Kıbrıs da hatta Girit de bu halde olmazdı. Neyse olmuş bitmiş konuları konuşarak gerçeklerden uzaklaşmayalım. 1936’da Fransa, Suriye’ye bağımsızlık vereceğini açıklayınca Türkiye Hatay’ın bağımsızlığı için Milletler Cemiyeti’ne başvurmuştur. Türkiye’nin yoğun mücadeleleri sonunda 1937’de Hatay’ın ayrı bir anayasası olan “ayrı bir varlık” olduğu kabul edilmiştir. Böylece 1938’de “Hatay Devleti” kurulmuştur. (1) Kıbrıs ile Hatay arasındaki ikinci önemli fark ise II. Dünya Savaşı yaklaşırken yaşanmıştır. Almanya ve İtalya’nın yayılmacı politikaları karşısında Fransa, Hatay’ı Türkiye’ye vermeye razı olmuştur. 23 Haziran 1939’da Türkiye ile Fransa arasında imzalanan “Türkiye ile Suriye arasında toprak sorunlarının kesinlikle çözümüne ilişkin Antlaşma” ile Hatay, Türkiye sınırlarına katılmıştır. (1) İngiltere ise Kıbrıs’ı hiçbir şartta ve hiçbir zaman elinden çıkarmayı düşünmemiştir. Evet! Hatay’ımızdan 23 Temmuz 1939 günü Fransız kuvvetleri çekilmiştir. Paris’te onaylanan anlaşma 24 Temmuz 1939’da yürürlüğe girmiştir. (1) Buraya kadar ne kadar da güzel bir hikaye değil mi! Evet şimdi de 23 Temmuz 2024 itibariyle Hatay ne durumda ona bakalım isterseniz: 05.05.2023 tarihli Hatay Valiliği resmi web sitesi verilerine göre: ‘’Toplam 21.270 yıkılmış ve bu binaların enkazı geçici depolama sahalarına taşınmıştır. İl genelinde belirlenen 26 geçici depolama sahasına taşınan yıkıntı atığı 7.028.946 metreküpe ulaşmıştır.’’ (2) Göç idaresi verilerine göre Hatay’da ikamet izni verilen yabancı sayısı: 2.699, Türkiye genelinde toplam 3 milyon 113 bin 278. (2) 12 ayda Hatay'daki tüm hastanelerde gerçekleşen doğum sayısı: 32 bin 783 , bunlardan 22 bin 779'unun Türk vatandaşlarının, 10 bin 4'ü sığınmacıların bebekleridir.(2) Son basit sorumuzu da sorup cevabını almayalım:  12 ayda doğum yapan 22 bin 779 Türk vatandaşından kaç tanesi yıllar içinde evlilik, emlak satın alma, vs adı altında vatandaş yapılan orijini başka ülke vatandaşı olan sığınmacıdır? Yararlanılan Kaynaklar: Atabey, F. (2015), Hatay’ın Anavatana Katılma Süreci, AVRASYA Uluslararası Araştırmalar Dergisi Hatay Valiliği Resmi Web sitesi: http://www.hatay.gov.tr/hatay-ilimizde-enkaz-kaldirma-calismalarinin-tamamlandigi-ve-agir-hasarli-yapilarin-yikimina-baslanildigina-dair-aciklama (görüntüleme tarihi: 23/07/2024)    
Ekleme Tarihi: 23 Temmuz 2024 - Salı
Berna Deveci

Basit soruların zor cevapları

Bazen basit sorular sorup cevaplarını vermek olayı en iyi anlama biçimidir.  Bugün Hatay’ın anavatana katılmasının yıldönümü. Ben de 1939 yılında anavatana katıldığını öğrendiğimden beri en merak ettiğim soruyu sorarak bu konuda kafası karışık okuyucularımın merakını gidereyim: Eğer Lozan Antlaşması’na bağlı kalınmıyorsa ve Hatay 1939 yılında anavatana katılabiliyorsa o zaman Kıbrıs Türkleri’nin yaşadığı yerler neden Türkiye’ye bağlanmıyor ve bu sorun çözülmüyor?

Pek de basit bir cevabı olmayan bu soruyu gelin Kıbrıs ve Hatay’ı karşılaştırarak madde madde inceleyelim:

  • Her şey 1. Dünya Savaşı sorasında Osmanlı toprağı olan bugünkü Suriye’nin ve Hatay da dahil olmak üzere bölgenin Fransa’nın nüfuzuna dahil edilmesiyle başlıyor. Hemen Kıbrıs ile Hatay arasındaki birinci farkı burada belirtelim; Hatay, Milli Mücadele döneminde, Güneydoğu bölgesinin bir uzantısı olarak İskenderun Sancağı (Hatay) olarak Misak-ı Milli sınırları içindeydi. (1) Kıbrıs ise Deniz Kuvvetlerinin yetersiz olması nedeniyle Misak-ı Milli dahilinde değildi. Milli Mücadele sadece kara kuvvetleri ile kazanılmış bir mücadeledir. O dönem hava kuvvetleri yeni yeni gelişiyordu. Deniz kuvvetlerimiz de kara kuvvetleri kadar etkili değildi.
  • İskenderun Sancağı (Hatay), Misak-ı Milli Sınırları içinde kabul edilmişti edilmesine ama Kuva-i Milliye Güçleri Anadolu’nun her yerinde etkili olamıyordu. (1) Unutmamalıyız ki o dönemde Padişahın Kuva-i İnzibatiye diye Anadolu hareketini baltalayan bir gücü bulunuyordu. İşte Milli Mücadele’nin bu olağanüstü şartları içinde Fransa ile savaşın bir an önce durdurulması gerekliydi. Nitekim, 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması ile milli sınırlar dışında bırakılmıştır. Anlaşmanın 7. Md.ne göre İskenderun için;  “özel bir yönetim rejimi” kurulması, bölgenin Türk nüfusun kültürünün geliştirilmesi ve Türkçe’nin resmi dil olarak kullanılması şartları kabul edilmiştir. Bu statü Lozan’ın  3.maddesinde 1921 anlaşmasına atıfta bulunularak teyit edilmiştir. (1)
  • 1936 yılına gelindiğinde, Fransız toprağı kabul edilen Suriye, bağımsızlığına kavuşmuştu. Bu durum İskenderun Sancağı (Hatay) olarak adlandırılan bölgenin durumunun gündeme gelmesine sebep oldu. Neydi İskenderun Sancağı’nı özel kılan? Aslında Misak-ı Milli sınırlarında Türkiye’ye ait olan ama Lozan’dan önce yapılmış 1921 anlaşmasında zaten Fransızlara bırakılan bölge Fransa çekiliyorsa o zaman 1921 anlaşması hükümlerinin de ortadan kalktığına hükmederdi. Burada bir nokta dikkatinizi çekti değil mi? Evet aynen öyle! İngiltere Fransızlar çekilince Hatay konusunda nasıl eli güçleniyorsa, kendileri gidince de Türkiye’nin eli güçlenecektir. İşte Kıbrıs ile Hatay arasında böyle ince ve derin bir çizgi bulunmaktadır.
  • İşte Türkiye’nin 1936’dan itibaren ısrarla savunduğu, Atatürk’ün hasta yatağından kalkıp gittiği olayların kaynağı bu fikre dayanmaktadır. Fransızlar çekilince orada yaşayan halk Suriye’ye bağlanmaya karşı çıkmışlardır.
  • Kıbrıs ise 1878 yılında üst olarak kullanım hakkı İngiltere’ye verilmiş ve Misak-ı Milli sınırlarında yer almayan bir ada idi. Eğer Ankara Hükümeti’nin denizler üzerinde de savaşma kabiliyeti olsa eminim şu an Ege’deki adalar da Kıbrıs da hatta Girit de bu halde olmazdı. Neyse olmuş bitmiş konuları konuşarak gerçeklerden uzaklaşmayalım.

1936’da Fransa, Suriye’ye bağımsızlık vereceğini açıklayınca Türkiye Hatay’ın bağımsızlığı için Milletler Cemiyeti’ne başvurmuştur. Türkiye’nin yoğun mücadeleleri sonunda 1937’de Hatay’ın ayrı bir anayasası olan “ayrı bir varlık” olduğu kabul edilmiştir. Böylece 1938’de “Hatay Devleti” kurulmuştur. (1)

Kıbrıs ile Hatay arasındaki ikinci önemli fark ise II. Dünya Savaşı yaklaşırken yaşanmıştır. Almanya ve İtalya’nın yayılmacı politikaları karşısında Fransa, Hatay’ı Türkiye’ye vermeye razı olmuştur. 23 Haziran 1939’da Türkiye ile Fransa arasında imzalanan “Türkiye ile Suriye arasında toprak sorunlarının kesinlikle çözümüne ilişkin Antlaşma” ile Hatay, Türkiye sınırlarına katılmıştır. (1) İngiltere ise Kıbrıs’ı hiçbir şartta ve hiçbir zaman elinden çıkarmayı düşünmemiştir.

Evet! Hatay’ımızdan 23 Temmuz 1939 günü Fransız kuvvetleri çekilmiştir. Paris’te onaylanan anlaşma 24 Temmuz 1939’da yürürlüğe girmiştir. (1)

Buraya kadar ne kadar da güzel bir hikaye değil mi! Evet şimdi de 23 Temmuz 2024 itibariyle Hatay ne durumda ona bakalım isterseniz:

  • 05.05.2023 tarihli Hatay Valiliği resmi web sitesi verilerine göre: ‘’Toplam 21.270 yıkılmış ve bu binaların enkazı geçici depolama sahalarına taşınmıştır. İl genelinde belirlenen 26 geçici depolama sahasına taşınan yıkıntı atığı 7.028.946 metreküpe ulaşmıştır.’’ (2)
  • Göç idaresi verilerine göre Hatay’da ikamet izni verilen yabancı sayısı: 2.699, Türkiye genelinde toplam 3 milyon 113 bin 278. (2)
  • 12 ayda Hatay'daki tüm hastanelerde gerçekleşen doğum sayısı: 32 bin 783 , bunlardan 22 bin 779'unun Türk vatandaşlarının, 10 bin 4'ü sığınmacıların bebekleridir.(2)

Son basit sorumuzu da sorup cevabını almayalım:  12 ayda doğum yapan 22 bin 779 Türk vatandaşından kaç tanesi yıllar içinde evlilik, emlak satın alma, vs adı altında vatandaş yapılan orijini başka ülke vatandaşı olan sığınmacıdır?

Yararlanılan Kaynaklar:

  1. Atabey, F. (2015), Hatay’ın Anavatana Katılma Süreci, AVRASYA Uluslararası Araştırmalar Dergisi
  2. Hatay Valiliği Resmi Web sitesi: http://www.hatay.gov.tr/hatay-ilimizde-enkaz-kaldirma-calismalarinin-tamamlandigi-ve-agir-hasarli-yapilarin-yikimina-baslanildigina-dair-aciklama (görüntüleme tarihi: 23/07/2024)

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.