Eşber Oktay
Köşe Yazarı
Eşber Oktay
 

-The Para-

 Parası olanlar, parası olduğunu ispatlayabilmek için acayip paralar harcıyorlar. Bu sizce de saçma bir döngü değil mi? Bu da onları “Görgüsüz, görmemiş, seviyesiz” gösterebiliyor. Göstermenin, adabı olduğunu düşünüyorum.  Yaptığın işimi göstermek istiyorsun? Sendeki bilgiyi mi? Yoksa kendini mi göstermek istiyorsun? Paylaşma amacın nedir? Sende olanı, paylaşarak görenlere katkı sağlama niyetinde misin? Bilgi paylaşmak ve gören insanlarda kendilerine fayda sağlayabilsinler diye mi paylaşıyorsun? Kendini önemli bulduğun ve kendini sunmak istediğin için mi? Sendekini sunarak, görenlere “Siz de yok bende var “diyerek onları aşağılama isteğinden mi paylaşmak istiyorsun? Bu sorunların cevapları ne olursa olsun, “Yanlış” ya da “Doğru” yok. Ben bazen, sahip olmak istediğim bir şeye sahip olduğum an onu paylaşmak istiyorum ve paylaşımımla insanları aşağılamak istiyorum. Burada şöyle bir dürtüm var “Ulan hep özendim, bende de olsun istedim … bir sürü uğraştım, olmadı … şimdi bende de var … şükürler olsun bende de var ve böyle uğraşıp uğraşıp elde edemediğim zamanların hıncını çıkartmak istiyorum… “diyerek paylaşmak istiyorum. Yani hevesim vardı ve o kadar istedim olmadı … şimdi çok şükür oldu ve sanki ben kurtuldum, sanki benim başım göğe erdi … öyle bir mutluluk… ve bunu insanlarda görsün istiyorum… görsünler ve bana “Evet ya helal olsun sende yaptın, senin de var artık “desinler ve beni kıskansınlar istiyorum… çünkü ben yıllarca onları kıskandım, benim istediğime sahip olanlara yıllarca haset ettim… bir yanım onları çok takdir etse de … bir yanımda buruktu. “Bende de olsa keşke... bende neden yok … “diye içerledim ve o istediğime sahip olduğum zaman da böyle içim coşuyor … bu yılların birikimi gibi… yani bu bir nevi intikam almak gibi… Yılların getirdiği yoksunluk, yetersizlik, eksik kalmışlığın verdiği güçsüzlükten gelen tatmin olma istediği. Burada intikamdan kastettiğim, “Yeterlilik, Kabiliyet, Güçlenme, Büyüme “bu ihtiyaçların karşılanması Tatmin oluyorum keyif alıyorum. Bendekilerin izini sürdüğüm zaman içimden böyle çıkıyor. Bu tatmini yaşamamış her insanın da The Para’nın gücüyle kendinden geçebilecek kadar dağılabileceğini ve etrafını dağıtabileceğini düşünüyorum. Aslında burada asıl konunun “The Para” olmadığını anlamışsınızdır diye düşünüyorum. Buradaki asıl konu “Güçlü, değerli, itibarlı “olduğunu bilme ve bunların insanlar tarafından görülüp onaylanması… İlk yazım buraya kadar ve bir sonraki yazımda ‘’The Para- Güç, itibar’’ üzerine yazacağım. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Sağlıkla kalın   
Ekleme Tarihi: 06 Mayıs 2024 - Pazartesi
Eşber Oktay

-The Para-

 Parası olanlar, parası olduğunu ispatlayabilmek için acayip paralar harcıyorlar. Bu sizce de saçma bir döngü değil mi?

Bu da onları “Görgüsüz, görmemiş, seviyesiz” gösterebiliyor. Göstermenin, adabı olduğunu düşünüyorum.

 Yaptığın işimi göstermek istiyorsun? Sendeki bilgiyi mi? Yoksa kendini mi göstermek istiyorsun? Paylaşma amacın nedir? Sende olanı, paylaşarak görenlere katkı sağlama niyetinde misin? Bilgi paylaşmak ve gören insanlarda kendilerine fayda sağlayabilsinler diye mi paylaşıyorsun? Kendini önemli bulduğun ve kendini sunmak istediğin için mi? Sendekini sunarak, görenlere “Siz de yok bende var “diyerek onları aşağılama isteğinden mi paylaşmak istiyorsun?

Bu sorunların cevapları ne olursa olsun, “Yanlış” ya da “Doğru” yok.

Ben bazen, sahip olmak istediğim bir şeye sahip olduğum an onu paylaşmak istiyorum ve paylaşımımla insanları aşağılamak istiyorum. Burada şöyle bir dürtüm var “Ulan hep özendim, bende de olsun istedim … bir sürü uğraştım, olmadı … şimdi bende de var … şükürler olsun bende de var ve böyle uğraşıp uğraşıp elde edemediğim zamanların hıncını çıkartmak istiyorum… “diyerek paylaşmak istiyorum. Yani hevesim vardı ve o kadar istedim olmadı … şimdi çok şükür oldu ve sanki ben kurtuldum, sanki benim başım göğe erdi … öyle bir mutluluk… ve bunu insanlarda görsün istiyorum… görsünler ve bana “Evet ya helal olsun sende yaptın, senin de var artık “desinler ve beni kıskansınlar istiyorum… çünkü ben yıllarca onları kıskandım, benim istediğime sahip olanlara yıllarca haset ettim… bir yanım onları çok takdir etse de … bir yanımda buruktu. “Bende de olsa keşke... bende neden yok … “diye içerledim ve o istediğime sahip olduğum zaman da böyle içim coşuyor … bu yılların birikimi gibi… yani bu bir nevi intikam almak gibi… Yılların getirdiği yoksunluk, yetersizlik, eksik kalmışlığın verdiği güçsüzlükten gelen tatmin olma istediği.

Burada intikamdan kastettiğim, “Yeterlilik, Kabiliyet, Güçlenme, Büyüme “bu ihtiyaçların karşılanması Tatmin oluyorum keyif alıyorum. Bendekilerin izini sürdüğüm zaman içimden böyle çıkıyor. Bu tatmini yaşamamış her insanın da The Para’nın gücüyle kendinden geçebilecek kadar dağılabileceğini ve etrafını dağıtabileceğini düşünüyorum. Aslında burada asıl konunun “The Para” olmadığını anlamışsınızdır diye düşünüyorum. Buradaki asıl konu “Güçlü, değerli, itibarlı “olduğunu bilme ve bunların insanlar tarafından görülüp onaylanması…

İlk yazım buraya kadar ve bir sonraki yazımda ‘’The Para- Güç, itibar’’ üzerine yazacağım. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.

Sağlıkla kalın 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (4)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
aykut
(06.05.2024 13:22 - #227)
Maalesef bazen gereksiz harcamalarımız oluyor. Bunu neden yaptım dediğim anlar da oluyor. Birileri bizim ne kazandığımızı görsün diye mi? Hayır desem de, özellikle tedavisini üstlendiğim hastaların maalesef bunlara baktıklarını biliyorum. Bindiğin araba, kullandığın telefon, taktığın saat giydiğin kıyafet vs vs. Öncelikle insanın kendisine olan saygısı önemli. Birileri için yapmamalı. Beğendiği için, istediği için, belki hayal ettiği için yapmalı. Sonuç olarak the para yazınızı çok beğendim. Her ne kadar 3-4 dakikada okunabilecek bir yazı olsa da üzerine uzun bir sohbet yapılabilir. Elinize sağlık..
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Zeynep Yağmur
(06.05.2024 17:50 - #230)
Konu aslında hiçbir zaman sadece para değil. Açık veya gizli hırslarımız, toplumun dayattığı itibar baskısı ve genellikle yüzeysel olanaklar asıl sorunumuz. Avrupa'da genellikle zenginliği dış görünüşten anlayamazsınız, mesela kullandıkları arabalardan. Ya da herkes yönetici olmak için yarıştığı bir ortam da değil. Aslında Türkiye'de de yönetici olmak için harcanan çaba genellikle gelecek yan haklar içindir. Bir video izlemiştim; bir Fransız öğrenci çok bilinen özel üniversitelerimizden birinde bir proje için gelmiş.Yapılan röportajda Fransız öğrenci, Fransa'da zengin birini arabasıyla, telefonuyla, kıyafetinin markasıyla övünürken yada bunları giyerken görmezsiniz. Oysa Türkiye'de zenginlik gösterilmezse, "normal/siradan”olarak tanımlanmaktan korkuluyor. İşin kötü yanı şu ki, yıllar geçtikçe bu dejenere gösteriş daha da artıyor. Umuyorum ki, sadece yüzeysel görünümden ziyade bilgi birikimine değer verdiğimiz, evlilik, gelin, yemek programlarının yerine kitap ve film önerileri alabileceğimiz, başka müzik türleri dinleyebileceğimiz ve tabii ki tartışabileceğimiz zamanlar gelir. Fikirlerimi yazma şansı sunduğunuz için teşekkür ederim.
Eşber Oktay Yorumu okuyunca, Sayın Cumhurbaşkanın ” İtibardan tevazu olmaz “ sözü aklıma geldi. Dışarıya karşı hava atmak, Türk kültürünün bir parçası. İç kısmı kamufle edebilmek için dışarıya karşı gösterişli olmayı bir strateji olarak düşünüyorum. Bu durum, kendi içinde doğal olarak bir “yüzleşme” ihtiyacı doğuruyor ve yüzleşmeler çoğu zaman kolay olmaz. Bu strateji, bir nevi kendi ayağımıza sıkmak gibi de oluyor … Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Eşber Oktay Yorumu okuyunca, Sayın Cumhurbaşkanın ” İtibardan tevazu olmaz “ sözü aklıma geldi. Dışarıya karşı hava atmak, Türk kültürünün bir parçası. İç kısmı kamufle edebilmek için dışarıya karşı gösterişli olmayı bir strateji olarak düşünüyorum. Bu durum, kendi içinde doğal olarak bir “yüzleşme” ihtiyacı doğuruyor ve yüzleşmeler çoğu zaman kolay olmaz. Bu strateji, bir nevi kendi ayağımıza sıkmak gibi de oluyor … Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Zeynep Yağmur
(06.05.2024 17:50 - #231)
Konu aslında hiçbir zaman sadece para değil. Açık veya gizli hırslarımız, toplumun dayattığı itibar baskısı ve genellikle yüzeysel olanaklar asıl sorunumuz. Avrupa'da genellikle zenginliği dış görünüşten anlayamazsınız, mesela kullandıkları arabalardan. Ya da herkes yönetici olmak için yarıştığı bir ortam da değil. Aslında Türkiye'de de yönetici olmak için harcanan çaba genellikle gelecek yan haklar içindir. Bir video izlemiştim; bir Fransız öğrenci çok bilinen özel üniversitelerimizden birinde bir proje için gelmiş.Yapılan röportajda Fransız öğrenci, Fransa'da zengin birini arabasıyla, telefonuyla, kıyafetinin markasıyla övünürken yada bunları giyerken görmezsiniz. Oysa Türkiye'de zenginlik gösterilmezse, "normal/siradan”olarak tanımlanmaktan korkuluyor. İşin kötü yanı şu ki, yıllar geçtikçe bu dejenere gösteriş daha da artıyor. Umuyorum ki, sadece yüzeysel görünümden ziyade bilgi birikimine değer verdiğimiz, evlilik, gelin, yemek programlarının yerine kitap ve film önerileri alabileceğimiz, başka müzik türleri dinleyebileceğimiz ve tabii ki tartışabileceğimiz zamanlar gelir. Fikirlerimi yazma şansı sunduğunuz için teşekkür ederim.
Eşber Oktay Yorumu okuyunca, Sayın Cumhurbaşkanın ” İtibardan tevazu olmaz “ sözü aklıma geldi. Dışarıya karşı hava atmak, Türk kültürünün bir parçası. İç kısmı kamufle edebilmek için dışarıya karşı gösterişli olmayı bir strateji olarak düşünüyorum. Bu durum, kendi içinde doğal olarak bir “yüzleşme” ihtiyacı doğuruyor ve yüzleşmeler çoğu zaman kolay olmaz. Bu strateji, bir nevi kendi ayağımıza sıkmak gibi de oluyor … Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Eşber Oktay Yorumu okuyunca, Sayın Cumhurbaşkanın ” İtibardan tevazu olmaz “ sözü aklıma geldi. Dışarıya karşı hava atmak, Türk kültürünün bir parçası. İç kısmı kamufle edebilmek için dışarıya karşı gösterişli olmayı bir strateji olarak düşünüyorum. Bu durum, kendi içinde doğal olarak bir “yüzleşme” ihtiyacı doğuruyor ve yüzleşmeler çoğu zaman kolay olmaz. Bu strateji, bir nevi kendi ayağımıza sıkmak gibi de oluyor … Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Berna
(07.05.2024 13:07 - #236)
Yazıyı okurken aslında Maslow piramidinin en üstünde yer alan "kendini gerçekleştirmek" tanımı geldi aklıma. İnsan kendi için olabilecek en iyi hali ve en iyi imkanı gerçekleştirmek için çabalar hayatı boyunca. Ev almak, araba almak.. Bana kalırsa parayla satın aldığımız şeyler tabiki de birer başarıdır. Emeğin, azmin bir sonucudur. Parayı ne şekilde kazandığının da önemi olduğunu düşünüyorum ama. Yani tabiri caizse baba parası ve ya kumarda kazanılan bir paranın insanı "kendini gerçekleştirmek" için olumlu bir şey olduğunu düşünmüyorum. Aslında araba, ev almak, yurtdışında tatillere gitmek, iyi yemekler yemekler yemek; emek sonucu kazanılığında kıymetli ve öğretici bana kalırsa. Para kazanma yolunda daha iyi mevkilere gelmek için çabalıyoruz ve yeni eğitimler alıyoruz sürekli öğreniyoruz. Kendimizi zorluyoruz daha donanımlı bir hale geliyoruz. Sınırlarımızı zorluyoruz. Yani demek istediğim hedefe ulaşma yolu bizi asıl biz yapan şeyler. Kendimizi o yolda daha iyi tanıyoruz. Gerçekten ne istediğimizi bu yolda öğreniyoruz. Bu yol olmadan sonuca ulaşmak tatminsizlik getirir. Parayı araç değil amaç yapar. İyi bir restoranta yemek söyleyip; yemekle fotoğrafını, sosyal medyasında paylaşmak için 1 saat boyunca poz vermek.. Buz gibi yemek yemeyi tercih etmek.. Yani sadece amaç başkası görsün diye olursa bu zenginlik bence kişiye zulüm olur. O iyi yemeği soğuttuktan sonra o restoranda poz vermenin bir anlamı kalmıyor. Amaç iyi bir yemek yemek olmalı sonra gerçekten beğendiğin için paylaşmak.. Sadece paylaşmak için yemek yemek olmamalı. Gerçek zenginlikle, görgüsüz zenginlik arasında bence fark bu. Eğer paranın getirdiği mal mülk emek yolculuğundan geçmezse, kıymetli olmaz sadece içi boş görgüsüz bir insan olarak kalırsın. Bilek gücüyle, beyin gücüyle gelen başarıyı paylaşmak, taktir görmek istemek insanın en doğal hakkı olduğunu düşünüyorum. Para, arzuladığımız istediğimiz kişi olmak yolunda bir araç. Parayı kazanma yolumuz bu yolda öğren
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.