Eşber Oktay
Köşe Yazarı
Eşber Oktay
 

Bağlantı

“Her şeyin bir zamanı var.”   Bazen ne kadar çabalarsak çabalayalım ne kadar istersek isteyelim, hatta şartlar tamamen uygun olsa da yine de olmayabilir çünkü “yokluk” veya “bilinmeyen” diye bir gerçek var. Bu kavramların henüz matematiksel bir ispatı yok. Belki de hiçbir zaman olmayacak. Sadece var olduklarını biliyoruz ama onları hesaba katamıyoruz çünkü hesaplayamıyoruz. Halk arasında buna “Nasip” diyoruz. Yaşadıklarımızı, başardıklarımızı ve başaramadıklarımızı, kısaca her şeyi “nasip” olarak kabul edebilir miyiz? Hayat üzerinde ne kadar etkimiz var? Bu durumu kabul etmek zor ama gerçek bu. İşte burası, bana göre, sözün bittiği yer... Gönlüm, elimden geleni yaptığıma dair rahat olsa da bazen yetmeyebiliyor. “Ben bu hayata bunları yaşamak için mi geldim? Allah’tan reva mı bu?” diye sorgulamak mümkün ancak hayatın bize sunmadığını, biz ondan alamayız. Tam da burada inanç sistemi devreye giriyor. Her şeyin mutlak hâkimi ve sonsuz güç sahibi Allah, her şeyi ve herkesi tamamen domine mi ediyor? Yoksa bizimle iş birliği yaparak, bize öğretmeye ve bizi yetiştirmeye mi çalışıyor? Geçenlerde Türker Kılıç’ın şu ifadesini okumuştum: “Her bilgi işleyen sistem, er ya da geç zekâ (faydalı ya da zararlı çıktı) üretir. Ve üretilen zekâ, üreticiye değil, yaşamın bütünlüğüne aittir.” (Otopoiesis) Bir başka deyişle: “Yaşam insan için değil, insan yaşam için var.”  demek istemiştir. Peki, bu sonsuz bilinmeyenin içinde biz neredeyiz? Her ne kadar bu bir soru olarak gözükse de, sorunun cevabı var mı? Her şeyin bir zamanı var ve biz bunların çok azını görebileceğiz ya da anlayabileceğiz. Anlamak ve müdahale edebilmek isterdim. Bu da nasip... Her şey birbiriyle bağlantılı ve bilmemiz gereken kısım bana yetmiyor. İnsan, ne zaman ki yaşadıklarını kabul edemez hale geliyor, o zaman farklı arayışlara giriyor. Bazen kendime şöyle diyorum: “Son nefesime kadar, istediğim gibi olana dek direnmeye ve anlamaya çalışacağım. İçime sinmeyen bir şeyi asla kabul etmeyeceğim.” Bunu söylediğimde, sanki özsaygı ve özsevgi ihtiyaçlarımı karşılıyormuşum gibi geliyor. Kendime özen göstermeye devam ediyormuşum gibi hissediyorum ama hayat öyle büyük ve öyle güçlü ki... Ne yaparsak yapalım, onun gözünde bir şey ifade ediyor muyuz gerçekten? İyi ki bu sorular var ve iyi ki sorabiliyoruz. Öğrenmeyi seven, meraklı canlılarız. Öğrenmek güzeldir… Bu hayatın içinde tamamen erimeden, hayat ile tam bütünlük sağlamadan, hizmet etmeye teslim olmadan bir şey olamayacağız gibi görünüyor. Sağlıkla kalın  
Ekleme Tarihi: 04 Aralık 2024 - Çarşamba
Eşber Oktay

Bağlantı

Her şeyin bir zamanı var.”  


Bazen ne kadar çabalarsak çabalayalım ne kadar istersek isteyelim, hatta şartlar tamamen uygun olsa da yine de olmayabilir çünkü “yokluk” veya “bilinmeyen” diye bir gerçek var.

Bu kavramların henüz matematiksel bir ispatı yok. Belki de hiçbir zaman olmayacak. Sadece var olduklarını biliyoruz ama onları hesaba katamıyoruz çünkü hesaplayamıyoruz. Halk arasında buna “Nasip” diyoruz.

Yaşadıklarımızı, başardıklarımızı ve başaramadıklarımızı, kısaca her şeyi “nasip” olarak kabul edebilir miyiz? Hayat üzerinde ne kadar etkimiz var? Bu durumu kabul etmek zor ama gerçek bu. İşte burası, bana göre, sözün bittiği yer...

Gönlüm, elimden geleni yaptığıma dair rahat olsa da bazen yetmeyebiliyor.
“Ben bu hayata bunları yaşamak için mi geldim? Allah’tan reva mı bu?” diye sorgulamak mümkün ancak hayatın bize sunmadığını, biz ondan alamayız.

Tam da burada inanç sistemi devreye giriyor.
Her şeyin mutlak hâkimi ve sonsuz güç sahibi Allah, her şeyi ve herkesi tamamen domine mi ediyor? Yoksa bizimle iş birliği yaparak, bize öğretmeye ve bizi yetiştirmeye mi çalışıyor?

Geçenlerde Türker Kılıç’ın şu ifadesini okumuştum:
“Her bilgi işleyen sistem, er ya da geç zekâ (faydalı ya da zararlı çıktı) üretir. Ve üretilen zekâ, üreticiye değil, yaşamın bütünlüğüne aittir.” (Otopoiesis)

Bir başka deyişle:
“Yaşam insan için değil, insan yaşam için var.”  demek istemiştir.

Peki, bu sonsuz bilinmeyenin içinde biz neredeyiz? Her ne kadar bu bir soru olarak gözükse de, sorunun cevabı var mı?


Her şeyin bir zamanı var ve biz bunların çok azını görebileceğiz ya da anlayabileceğiz.

Anlamak ve müdahale edebilmek isterdim. Bu da nasip...


Her şey birbiriyle bağlantılı ve bilmemiz gereken kısım bana yetmiyor.
İnsan, ne zaman ki yaşadıklarını kabul edemez hale geliyor, o zaman farklı arayışlara giriyor.

Bazen kendime şöyle diyorum:
“Son nefesime kadar, istediğim gibi olana dek direnmeye ve anlamaya çalışacağım. İçime sinmeyen bir şeyi asla kabul etmeyeceğim.”

Bunu söylediğimde, sanki özsaygı ve özsevgi ihtiyaçlarımı karşılıyormuşum gibi geliyor. Kendime özen göstermeye devam ediyormuşum gibi hissediyorum ama hayat öyle büyük ve öyle güçlü ki... Ne yaparsak yapalım, onun gözünde bir şey ifade ediyor muyuz gerçekten?

İyi ki bu sorular var ve iyi ki sorabiliyoruz. Öğrenmeyi seven, meraklı canlılarız.

Öğrenmek güzeldir…

Bu hayatın içinde tamamen erimeden, hayat ile tam bütünlük sağlamadan, hizmet etmeye teslim olmadan bir şey olamayacağız gibi görünüyor.

Sağlıkla kalın

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Berna Deveci
(04.12.2024 10:21 - #388)
Yazınız aldı beni nerelere götürdü. Kaleminize sağlık.
Eşber Oktay Yorumunuz için çok teşekkür ederim. İçimde dönen düşünceleri yazmaya çalışıyorum ve farkındalığa katkım oluyorsa ne mutlu bana.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.