Şiddet, hayatın her alanında karşılaşabileceğimiz, güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümüdür. Size şiddetin türlerini sayayım; Kadına yönelik şiddet, sözel şiddet, cinsel şiddet, duygusal şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet…
Yenileri eklendi ve eklenmeye devam ediyor. Sağlık çalışanlarına ve öğretmenlere uygulanan şiddet…
İnsanların içinde durdurulamayan bir öfke var. Kontrol altına alamadığı bu öfkenin dışa vurumu önce sözlü, sonra fiziksel şiddet olarak meydana geliyor. Empati becerisinden eksik olan içinde kin ve intikam duygusu barındıran insanların başvurduğu ilk eylem. Bütün sorunların bu şekilde çözülebileceğine inanan, konuşarak çözmekten aciz insanlar.
Şiddet, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde önemli bir halk sağlığı problemidir. Dünyanın pek çok yerinde rastlanan, bir insan hakları ihlalidir bu.
Buna maruz kalan herkesin, fiziksel ve ruhsal sağlığının olumsuz etkilendiği bir gerçektir. Henüz kadına, çocuğa, hayvana uygulanan şiddetin önüne geçememişken her gün üstüne daha fazlası ekleniyor. Bizleri tedavi amacıyla muayene eden doktor, çocuklarımıza ışık olmaya çalışan, onları yetiştiren öğretmenler, psikolojik ve fiziksel şiddetle karşı karşıya kalıyor. Uğradıkları şiddet ve daha birçok sebepten dolayı Türkiye her geçen yıl iyi eğitimli vatandaşlarını kaybetmekte. Beyin göçü giderek etkisini daha fazla hissettiriyor. Yakında hastanelerde doktor, okullarda öğretmen kalmayacak. Cezasızlığın getirdiği şiddet giderek yayılmaya devam ediyor. Her geçen gün, ülkenin farklı şehirlerinden bu haberleri almaya devam ediyoruz. İzlerken ‘’neden’’ diyorum. Nedir paylaşamadığınız?
Sahi biz neden konuşamıyoruz?
Yapılan araştırmalara göre, şiddet uygulayan bireylerin küçük şeyleri sorun eden, sinirli ve güvensiz kişiliğe sahip olan, toleransı düşük, dürtü kontrolü zayıf, problem çözme ve iletişim becerileri olmayan dışlanmış kişiler olduğu belirtilmekte. Başka bir açıdan bakarsak, aile içinde saygı duyulmayan, fikirleri önemsenmeyen, küçük görülen, özgürlüğünden yoksun bırakılan hatta kendisinin de aynı ev içinde zaman zaman şiddete uğradığını düşündüğüm bireyler, içinde biriken öfkeyle başkalarına zarar vererek bu duygularını bastırıp tatmin etmekte.
Etrafına, belki kendisinden küçük kardeşlerine de kötü örnek olarak sorunların kaba kuvvetle çözülebileceğini göstermekte. Ve buna inanan, yaptıklarıyla övünenleri tanıyorum ben. İşin sonunda yine aile içi eğitimsizliğe, sevgisiz büyüyen çocuklara geliyoruz. Bireyin bu eğitimi, kısmen alabileceği okullarda onu yetiştiren öğretmene de yapmadığımızı bırakmıyoruz.
Adalet, söz konusu şiddetse biraz ağır işliyor. Hatta ceza almadan salıveriliyor. Canı yanan, ciddi yaralanmalar yaşayan kadınlarımız, çocuklarımız, doktorlarımız, öğretmenlerimiz sessiz dostlarımız hayvanlarımız, bu çığlığını kimseye duyuramıyor.
Korkuyor, korkuyoruz…
Şiddet, her ne sebeple uygulanırsa uygulansın bireyin yaşam hakkını tehdit eden bir durumdur. Ve bu hakkı kötüye kullanmak isteyenlerin, gereken cezayı alması en büyük temennimizdir… Cezalar caydırıcı olsun. Açılan dosyalara yeterli delil bulunamadığından ya da şık takımına kravat takılmasından dolayı takipsizlik verilmesi…
İnsan hayatı bu kadar ucuz olmasın. Şiddet sonuçları itibariyle sadece şiddet gören kişiyi değil aynı zamanda bir babayı, bir evladı, bir kardeşi, geniş ölçekte toplumu ve uzun vadede de geleceğimizi etkiliyor. Bu dalga büyüdükçe travmalara sebep olacak, huzur ve güvenliğin önündeki en büyük engeller haline gelecektir. Engelleri kaldırmakta en çok eğitim ile mümkün olacaktır.
Bu nedenle şiddetle tavsiye ediyorum ki; sessiz kalmayın, suça ortak olmayın, göz yummayın. Şiddet mağduru, bugün hiç tanımadığımız biri olabileceği gibi yarın bir yakınımız da olabilir.
Unutma Sevgili Okuyucu,
Cehalet korkuya, korku kine, kin de şiddete yol açar. İşte bu yüzden önce zihninizde ki sizi özgürleştirin sonra bilinçlenin…