Dikkatsizlik ve ihmalkârlık nedeniyle her yıl hektarlarca orman, kısa sürede yok oluyor. Ormanların yok olmasının zararlarını anlatmakla bitiremeyiz. Özellikle, hava sıcaklığının en yüksek seviyelere ulaştığı yaz aylarında, orman yangınlarında artış gösteriyor. Hem doğal hayatı hem de ekosistemi olumsuz etkiliyor…
Türkiye de her on orman yangınından dokuzu insan faaliyetleri sonucu çıkıyor.
Yıldırım düşme nedeniyle, çıkan yangınlar hem sayı olarak az hem de etkiledikleri alan kısıtlı. Geriye büyük bir insan faaliyetleri içerisinde en çok yangına neden olan faktörler anız yakma, sigara izmariti, enerji nakil hatlarından çıkan kıvılcımlar, piknik ateşi ve çoban ateşi gibi ihmal-kaza kategorisine giren etkenler.
Ayrıca kasıtlı olarak çıkarılan yangınlarda var…
Orman yangınları sadece hayvanlara ve ekosisteme zarar vermekten çıktı. Yerleşim yerlerine kadar ilerleyerek insanların evlerini ve canlarını kaybetmesine neden oldu. Antalya Manavgat yangınının üzerinden 2 yıl geçti. 60 bin hektar orman yüzlerce canlı ve insanlar büyük ölçüde zarar gördü. Daha o yangının yaralarını saramamışken…
Türkiye’nin her bölgesinde söndürülemeyen yangınlar başladı. Tecrübelerimizden hiç ders çıkarmadığımız görülüyor.
Orman yangını deyince hepimiz aklına 5 yıldızlı oteller geliyor değil mi?
Doğal yollarla çıktığına olan inancımızı kaybedip rant uğruna yapıldığını, birilerini zengin edildiğinden kuşkulanıyoruz. Haksız da sayılmayız bence…
Ormanları korumak bu kadar da zor olmasa gerek.
Ormanlık alanlar 24 saat süreyle denetlenmeli, ormanlık alanlara yıl boyunca sivil kişilerin girmesi yasaklanmalı, bu yasağa uymayanlar cezalandırılmalı. Girip çıkanlar uyduyla, ışınla drone ile yada ısıl kameralarla sürekli izlenmeli, şüpheliler yakalanmalı cezalar caydırıcı olmalı. Benim fikrim burada ki en büyük ceza kişinin, bilerek yada bilmeyerek sebep olduğu yangınlara karşı yok olan ormanlık alanı, tek başına ağaç dikerek tekrar yeşertmesi ve büyütmesi olabilir.
Ormanlık alanlarda Tarım ve Orman Bakanlığı’nca çok sayıda eğitimli kişiler istihdam edilmeli. Bu kişilerin bir görevi de, ormanlık alandaki kurumaya yüz tutmuş yaşlı ağaçları keserek alandan uzaklaştırmak olmalı. Ayrıca kurumuş otlar, cam kırıkları, plastik şişeler, her gün yapılacak kontrollerle toplatılmalı. Atılmaması tabi ki de en büyük temennimiz.
Ayrıca bir plan içinde her yıl, her ilde, uygun yerlere yeni orman alanlarının kurulması için askeri birlikler, öğrenciler, sivil toplum kuruluşları, valilikler ve belediyenin katkı ve destekleriyle faaliyetler düzenlemeli. Hatta bu düzenleme ülkemizde her yıl kutlanacak ‘’Milli Ağaç Bayramı’’ şeklinde ilan edilirse hepimiz mutlu ve memnun oluruz.
Biraz ülkemizin geleceğini ormanlarımızı düşünmeye başlasak mı artık? Anladığımız kadarıyla ülke bütçesi bizim dışımızda herkese her şeye yetebilecek kadar çok.
Orman Bakanlığı gece-gündüz hareket etme özelliği taşıyan en az 4.900 litre su kapasiteli hızlı manevra kabiliyeti bulunan, deniz, göl, gölete inebilen yüksek performanslı yangın söndürme uçak ve helikopter filolarına sahip olmalı. Bu geç kalınmış bir önlem ama yapılacak çok şey olduğunu düşünüyorum.
Yanıyor Söndüremiyoruz.
Söndürüyor Ağaçlandıramıyoruz.
Doğa bence bekçi ile değil sevgi ile korunur. Bir ağacı, bir kuşu, hayvanları, sevmek korumak bu kadar zor olmamalı…
UNUTMA SEVGİLİ OKUYUCU;
Doğa insan olmadan da yaşar; ama insan doğa yok olduktan sonra yaşayamaz.