Burcu Ateş
Köşe Yazarı
Burcu Ateş
 

İstikbal göklerdedir

 İlk yapay uydunun, 1957’de uzaya fırlatılmasından bu yana başta ABD ve Rusya olmak üzere ülkeler, uzay yarışına girdiler. Bu bağlamda astronotlar göndererek ve istasyon kurarak uzay yarışında öne geçmek isteyen ülkeler, çalışmalarını genişletmek için bir çok girişimde bulundular. Uzaya giden ilk insan, Sovyetler Birliği tarafından 12 Nisan 1961’de gönderilen Yuri Gagarin’di. Ay’a ilk ayak basan kişi ise 20 Temmuz 1969’da ABD’den Neil Armstrong oldu. Svetlana Savitskaya ise Uzaya giden ikinci kadın ama uzayda yürüyüşü yapan ilk kadın olarak tarihe geçti. Şimdi hep birlikte bir Türk’ün başarısına tanıklık ediyoruz. ALPER GEZERAVCI. Cumhuriyetimizin 100.yılında Türkiye’nin ilk astronotu. Göğsümüzü kabarttı, gurur duyduk. 1979’da Mersin’in Silifke ilçesinde doğan Alper Bey babasının mesleği nedeniyle, Türkiye’nin farklı illerinde yaşamış. İstanbul Hava Harp Okulu’nda Elektronik Mühendisliği alanında lisans eğitimini tamamlamış. Türk Hava Kuvvetlerinde askeri pilotluk yapmış, nice başarılara imza atmış, Toroslarda yetişen Yörük kökenli bir köylü çocuğu.18 Ocak tarihinde 36 saat süren bir yolculukla kendisini büyük sevinçle, uzaya uğurladık. Gezeravcı, 14 gün boyunca Uluslararası Uzay İstasyonu’nda çeşitli bilim misyonları gerçekleştirmek üzere uzaya gönderildi. Aralarında kanserden bağışıklık hücrelerine, alglerden propolise kadar literatüre katkı sağlayacak çalışmaların bulunduğu,13 deney uzayda gerçekleşecek. Yani bu yolculuk sanılanın aksine bir amaca hizmet edecek. Sosyal medyada yayılan, kirli bilgiye kulak asılmaması biraz araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Alper Gezeravcı, Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığı bünyesindeki Türkiye Uzay Ajansı Milli Uzay Programı ile görevlendirilmiştir.   Okumayan araştırmayan ezbere konuşan bir toplum olmuşuz. Uzun zamandır tüylerimizi diken diken eden, böylesine gurur veren bir an yaşanmamıştı gece Türkiye’ de bütün kanallar canlı yayında, insanlar ekran başında bu sevinci kenetlenerek yaşadılar. Ülkemizin geleceğe adım atabilecek kadar kararlı olduğunu gösterdi bize. Millî duygularımızı yeniden yeşertti. Uzayda olmak çok havalı görülse de bir astronot için zorlu geçebilmekte. Merakıma yenik düşüp araştırdığımda, yerçekimi olmayan bir ortamda insanın vücudunda bazı değişiklikler olduğu gözlemlenmiş. Omurilik kemiklerinde ve kaslarda erime görülmüş. Vücutlarının büyük ölçüde hasar aldığı bilinmekte. Keza buna bağlı sindirim sisteminde de problemler yaşanılmaktaymış. Bu şartlara rağmen bilim adına atılan büyük bir adım…   Sizde benim gibi orada neler olduğunu merak ediyor musunuz? Mesela neler yiyebildikleri, nasıl uyudukları. Yer çekimi yok, birbirlerini duymuyorlar. Çünkü ses boşlukta yayılmıyor. Döndüklerinde kendilerini nasıl hissedecekler. Aklımdaki en büyük soru ise Uzay ile Dünya arasındaki zaman kavramı…   Bununla ilgili izlediğimiz film ve belgesellerden hepimiz aynı ölçüde etkilenmiş, merak duygumuz uyanmıştır. Benim gibi bu konulara karşı ilgi duyuyorsanız, dikkatinizi çekmeyi başardım demektir. Buna güzel bir örnek olan İkizler Paradoksunu araştırmanızı öneririm…   Büyüyünce astronot olmak isteyenler burada mı?   Herkesin ilkokul sıralarında kurduğu hayaller arasındaydı. En çokta astronotların giydiği kıyafetler, taktığı başlık dikkatimizi çekerdi. Zor bir meslek olabilir ama hayal etmesi çok güzeldi. Hayallerinizden vazgeçmeyin. Hedefe ulaşmak kolay olmayabilir, yol engebeli de olabilir ama ulaşınca eminim kendinizle gurur duyacaksınız.   Bir Türk ASTRONOT, bu gururu hepimize yaşattı. Hayallerine kavuştu. Ve bilim adına çok başarılı işlere imza atacağından şüphemiz yok… Aynı heyecan ve duyguyu tekrar yaşamak ümidiyle…   İSTİKBAL GÖKLERDEDİR… Unutma sevgili okuyucu, Düşündüğünüz, inandığınız ve güvenle beklediğiniz her şey mutlaka gerçekleşir.
Ekleme Tarihi: 24 Ocak 2024 - Çarşamba
Burcu Ateş

İstikbal göklerdedir

 İlk yapay uydunun, 1957’de uzaya fırlatılmasından bu yana başta ABD ve Rusya olmak üzere ülkeler, uzay yarışına girdiler. Bu bağlamda astronotlar göndererek ve istasyon kurarak uzay yarışında öne geçmek isteyen ülkeler, çalışmalarını genişletmek için bir çok girişimde bulundular.

Uzaya giden ilk insan, Sovyetler Birliği tarafından 12 Nisan 1961’de gönderilen Yuri Gagarin’di. Ay’a ilk ayak basan kişi ise 20 Temmuz 1969’da ABD’den Neil Armstrong oldu.

Svetlana Savitskaya ise Uzaya giden ikinci kadın ama uzayda yürüyüşü yapan ilk kadın olarak tarihe geçti.

Şimdi hep birlikte bir Türk’ün başarısına tanıklık ediyoruz. ALPER GEZERAVCI. Cumhuriyetimizin 100.yılında Türkiye’nin ilk astronotu. Göğsümüzü kabarttı, gurur duyduk. 1979’da Mersin’in Silifke ilçesinde doğan Alper Bey babasının mesleği nedeniyle, Türkiye’nin farklı illerinde yaşamış. İstanbul Hava Harp Okulu’nda Elektronik Mühendisliği alanında lisans eğitimini tamamlamış. Türk Hava Kuvvetlerinde askeri pilotluk yapmış, nice başarılara imza atmış, Toroslarda yetişen Yörük kökenli bir köylü çocuğu.18 Ocak tarihinde 36 saat süren bir yolculukla kendisini büyük sevinçle, uzaya uğurladık.

Gezeravcı, 14 gün boyunca Uluslararası Uzay İstasyonu’nda çeşitli bilim misyonları gerçekleştirmek üzere uzaya gönderildi. Aralarında kanserden bağışıklık hücrelerine, alglerden propolise kadar literatüre katkı sağlayacak çalışmaların bulunduğu,13 deney uzayda gerçekleşecek. Yani bu yolculuk sanılanın aksine bir amaca hizmet edecek. Sosyal medyada yayılan, kirli bilgiye kulak asılmaması biraz araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Alper Gezeravcı, Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığı bünyesindeki Türkiye Uzay Ajansı Milli Uzay Programı ile görevlendirilmiştir.

 

Okumayan araştırmayan ezbere konuşan bir toplum olmuşuz. Uzun zamandır tüylerimizi diken diken eden, böylesine gurur veren bir an yaşanmamıştı gece Türkiye’ de bütün kanallar canlı yayında, insanlar ekran başında bu sevinci kenetlenerek yaşadılar. Ülkemizin geleceğe adım atabilecek kadar kararlı olduğunu gösterdi bize. Millî duygularımızı yeniden yeşertti.

Uzayda olmak çok havalı görülse de bir astronot için zorlu geçebilmekte. Merakıma yenik düşüp araştırdığımda, yerçekimi olmayan bir ortamda insanın vücudunda bazı değişiklikler olduğu gözlemlenmiş. Omurilik kemiklerinde ve kaslarda erime görülmüş. Vücutlarının büyük ölçüde hasar aldığı bilinmekte. Keza buna bağlı sindirim sisteminde de problemler yaşanılmaktaymış. Bu şartlara rağmen bilim adına atılan büyük bir adım…

 

Sizde benim gibi orada neler olduğunu merak ediyor musunuz?

Mesela neler yiyebildikleri, nasıl uyudukları. Yer çekimi yok, birbirlerini duymuyorlar. Çünkü ses boşlukta yayılmıyor. Döndüklerinde kendilerini nasıl hissedecekler. Aklımdaki en büyük soru ise Uzay ile Dünya arasındaki zaman kavramı…

 

Bununla ilgili izlediğimiz film ve belgesellerden hepimiz aynı ölçüde etkilenmiş, merak duygumuz uyanmıştır. Benim gibi bu konulara karşı ilgi duyuyorsanız, dikkatinizi çekmeyi başardım demektir. Buna güzel bir örnek olan İkizler Paradoksunu araştırmanızı öneririm…

 

Büyüyünce astronot olmak isteyenler burada mı?

 

Herkesin ilkokul sıralarında kurduğu hayaller arasındaydı. En çokta astronotların giydiği kıyafetler, taktığı başlık dikkatimizi çekerdi. Zor bir meslek olabilir ama hayal etmesi çok güzeldi. Hayallerinizden vazgeçmeyin. Hedefe ulaşmak kolay olmayabilir, yol engebeli de olabilir ama ulaşınca eminim kendinizle gurur duyacaksınız.

 

Bir Türk ASTRONOT, bu gururu hepimize yaşattı. Hayallerine kavuştu. Ve bilim adına çok başarılı işlere imza atacağından şüphemiz yok…

Aynı heyecan ve duyguyu tekrar yaşamak ümidiyle…

 

İSTİKBAL GÖKLERDEDİR…

Unutma sevgili okuyucu,

Düşündüğünüz, inandığınız ve güvenle beklediğiniz her şey mutlaka gerçekleşir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.