Burcu Ateş
Köşe Yazarı
Burcu Ateş
 

Az laf çok iş

Seçime son üç gün kala, rekabet tırmanışa geçti. Son dönemde Türkiye’nin her bölgesinden gelen siyasi partilere yapılan saldırılar gündemde. Köyleri, mahalleleri gezen adaylar ve ekibi her zaman sevinç ve coşkuyla karşılanmıyor.    Neyi paylaşamıyoruz?  Bir oyumuz var, istediğimizi seçme hakkımız da var. Bu şiddetin amacı ne? İdeolojisini tutumunu beğenmediğin bir siyasi parti olabilir, biz özgür bir ülke de yaşamıyor muyuz? Saygı duymayı, duyulmayı neden unutuyoruz. Bu şiddet haberleri, yapılan zorbalıklar bizlere bir şey kazandırmayacak. Daha bir hafta önce Antalya’da siyasi parti broşürü bırakmak isteyen iki kardeş ile iş yeri sahibi arasında çıkan kavga kanlı bitti.  Sokağın nabzı tutulduğunda ise insanlar artık öfkeden ne dediğini bilmiyor. Deneyimlerine dayanarak bu sistemin değişmesini söyleyen de var halinden memnun olan da. Âmâ bildiğimiz bir gerçek var ki, bu öfke tahammül seviyemizi en aza indiriyor. Vereceği bir oyla düzeltemeyeceğini düşüneneler şiddet ve kavgayla çözüm arıyor. Bir kesimde var ki kraldan çok kralcı. Sorsanız ülkenin durumu ile ilgili tek bir fikre sahip değil ama partili olmak kalabalığın içinde yer almak onları söz sahibi yapıyor.    NEREDE KALDI DEMOKRASİ  İstisnasız her dönemde toprak sahiplerinden sermayedarlardan ya da onların menfaatlerini, en iyi şekilde savunabilecek olanlardan oluşan, bir siyasetçi çoğunluk yaratmayı başardık. Bugün bir serbest meslek unvanına sahip, olan profesyonel siyasetçilerin de tamamına yakını taşıdıkları unvanın aynı zamanda patronu konumunda. Ve mensubu olduğu siyasi partiye karşı, olumsuz bir şeyle karşılaştığında güç kullanmaktan çekinmiyor.  Bir siyasetçi, ya da partide görev alan bir vatandaş bireyciliğin zehirli akımlarına karşı, dayanışmacı bir toplumsallığı inşa etmeli. Öfke patlamalarını hazır olmalı ayrıştırıcı değil birleştirici olmalıdır. Düşünce özgürlüğünün olduğunu düşündüğüm, güzel ülkemde her partiye her adaya, saygı çerçevesinde yorum yapabileceğimizi düşünüyorum. İlk kez oy kullanacak gençlerimiz sosyal medya da ve televizyonda gördükleri karşısında neye göre karar vereceklerini düşünüyordur eminim.  Seçim öncesi hep bir hareketlilik ve kaos hakim oluyor.  Her siyasi parti keşke kendi düşünüp onayladığı yönetim biçimiyle değil de halkın arzu ettiği bizleri refah içinde yaşatacak bir yöntem seçse.  İşte bu gibi durumlarda yaklaşımını beğenmediğimiz siyasi partilere karşı antipatiklik oluşuyor.  Amaç koltuk olmamalı, hedef hüküm sürmek olmamalı, oylarımız ile verilen görevi yine bizler için en iyi şekilde yerine getirecek adaylar olmalı.  Kişiler için değil, ülke için savaşmayı öğrensek mi artık. Hiç bir parti hiçbir aday kalıcı değil. Kalıcı olacak olan TÜRKİYE gençlere emanet edeceğimiz bu düzeni biraz değiştirip barış içinde yaşamayı denesek.  İktidar ve muhalefet sözcülerinin kendi tabanlarını sıklaştırma, konsolide etmek için sert bir söylem ortaya koymak yerine halktan yana huzurdan yana olmayı denemelidir. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında liyakatle yönetilmek istiyorsak şiddetten ve cahillikten uzak durmak gerekiyor.  Adil ve adaletli bir yarış olsun.  UNUTMA SEVGİLİ OKUYUCU; Sevdiklerinizle siyaset yapmayın. Siyaset dostlukları zedeler. Siyasetçiler yollarına devam eder; siz dostlarınızı yitirmekle kalırsınız.  
Ekleme Tarihi: 27 Mart 2024 - Çarşamba
Burcu Ateş

Az laf çok iş

Seçime son üç gün kala, rekabet tırmanışa geçti. Son dönemde Türkiye’nin her bölgesinden gelen siyasi partilere yapılan saldırılar gündemde. Köyleri, mahalleleri gezen adaylar ve ekibi her zaman sevinç ve coşkuyla karşılanmıyor. 

 

Neyi paylaşamıyoruz? 

Bir oyumuz var, istediğimizi seçme hakkımız da var. Bu şiddetin amacı ne? İdeolojisini tutumunu beğenmediğin bir siyasi parti olabilir, biz özgür bir ülke de yaşamıyor muyuz? Saygı duymayı, duyulmayı neden unutuyoruz. Bu şiddet haberleri, yapılan zorbalıklar bizlere bir şey kazandırmayacak. Daha bir hafta önce Antalya’da siyasi parti broşürü bırakmak isteyen iki kardeş ile iş yeri sahibi arasında çıkan kavga kanlı bitti. 

Sokağın nabzı tutulduğunda ise insanlar artık öfkeden ne dediğini bilmiyor. Deneyimlerine dayanarak bu sistemin değişmesini söyleyen de var halinden memnun olan da. Âmâ bildiğimiz bir gerçek var ki, bu öfke tahammül seviyemizi en aza indiriyor. Vereceği bir oyla düzeltemeyeceğini düşüneneler şiddet ve kavgayla çözüm arıyor. Bir kesimde var ki kraldan çok kralcı. Sorsanız ülkenin durumu ile ilgili tek bir fikre sahip değil ama partili olmak kalabalığın içinde yer almak onları söz sahibi yapıyor. 

 

NEREDE KALDI DEMOKRASİ 

İstisnasız her dönemde toprak sahiplerinden sermayedarlardan ya da onların menfaatlerini, en iyi şekilde savunabilecek olanlardan oluşan, bir siyasetçi çoğunluk yaratmayı başardık. Bugün bir serbest meslek unvanına sahip, olan profesyonel siyasetçilerin de tamamına yakını taşıdıkları unvanın aynı zamanda patronu konumunda. Ve mensubu olduğu siyasi partiye karşı, olumsuz bir şeyle karşılaştığında güç kullanmaktan çekinmiyor. 

Bir siyasetçi, ya da partide görev alan bir vatandaş bireyciliğin zehirli akımlarına karşı, dayanışmacı bir toplumsallığı inşa etmeli. Öfke patlamalarını hazır olmalı ayrıştırıcı değil birleştirici olmalıdır. Düşünce özgürlüğünün olduğunu düşündüğüm, güzel ülkemde her partiye her adaya, saygı çerçevesinde yorum yapabileceğimizi düşünüyorum. İlk kez oy kullanacak gençlerimiz sosyal medya da ve televizyonda gördükleri karşısında neye göre karar vereceklerini düşünüyordur eminim. 

Seçim öncesi hep bir hareketlilik ve kaos hakim oluyor. 

Her siyasi parti keşke kendi düşünüp onayladığı yönetim biçimiyle değil de halkın arzu ettiği bizleri refah içinde yaşatacak bir yöntem seçse. 

İşte bu gibi durumlarda yaklaşımını beğenmediğimiz siyasi partilere karşı antipatiklik oluşuyor. 

Amaç koltuk olmamalı, hedef hüküm sürmek olmamalı, oylarımız ile verilen görevi yine bizler için en iyi şekilde yerine getirecek adaylar olmalı. 

Kişiler için değil, ülke için savaşmayı öğrensek mi artık. Hiç bir parti hiçbir aday kalıcı değil. Kalıcı olacak olan TÜRKİYE gençlere emanet edeceğimiz bu düzeni biraz değiştirip barış içinde yaşamayı denesek. 

İktidar ve muhalefet sözcülerinin kendi tabanlarını sıklaştırma, konsolide etmek için sert bir söylem ortaya koymak yerine halktan yana huzurdan yana olmayı denemelidir. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında liyakatle yönetilmek istiyorsak şiddetten ve cahillikten uzak durmak gerekiyor. 

Adil ve adaletli bir yarış olsun. 

UNUTMA SEVGİLİ OKUYUCU;

Sevdiklerinizle siyaset yapmayın. Siyaset dostlukları zedeler. Siyasetçiler yollarına devam eder; siz dostlarınızı yitirmekle kalırsınız.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yücel Hoca
(27.03.2024 12:26 - #201)
Tebrik ediyorum Hocam
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Yücel Hoca
(27.03.2024 12:26 - #202)
Tebrik ediyorum Hocam
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.