Bugüne kadar alınan her zam kararında, en çok olumsuz etkilenen alım gücü negatif yönde olan, hayat pahalılığını en çok hisseden, yaşam koşullarını en ağır biçimde idame ederek hayatını devam ettirmeye çalışan kesim, emekli kesimi olmuştur.
Emeklilik, bedeli peşin ödenmiş bir haktır. Yıllarca gece gündüz çalışıp didinerek, devlete prim ödemiş ve gerek yaş gerek başka sebeplerden yüzünden emekli olmuş vatandaşlar, sürekli olarak maddi konularda en son plana itilmiş ve günümüzde en çok ezilen taraf olmuştur. Ülkemizde yaklaşık 15.5 milyon emekli mevcuttur. Ve bunun 5.5 milyon kadarı en düşük maaş olan 10 bin ve daha altında aldıkları maaş ile yaşam savaşı vermektedir.
Son zamanlarda kamuoyunu en çok meşgul eden konulardan birisi
Emekli aşağı, emekli yukarı
Emekli yoksul, emekli bitkin
Emekli geçinemiyor, emekli muhtaç
Emekli dışarı çıkmasın, evinde otursun
Emekli az yesin, az gezsin
Böyle uzar gider. Sonu gelmez bu sorunların. Neymiş efendim, emekliler devlete yük oluyormuş. Hiç bir şey yapmadan paranın ya da kartvizitlerinin gücüyle siz, seçilmişlere ve atanmışlara her şey hakta, sadece ömrünü devlete hizmete adamış emeklileri mi hak değil?
Ülkenin yaklaşık yüzde yirmisini oluşturan bir kitleden bahsediyoruz. Aldıkları maaş yetmediği için emekli olmuş bireylerin, toplumdaki yerlerini tekrar saptamaları gerekmektedir. Bu bağlamda, bazı sorulara cevap aramak gerekiyor. Emekli birey, yeni bir işe mi girecektir yoksa çalışma hayatı boyunca biriktirdikleri onlara yetecek midir? Yeni bir işe girme durumunda, söz konusu çalışma ortamına uyum süreci nasıl olacaktır?
Belli yaşa gelmiş insanların çocuklarını okutmak, ihtiyaçlarını karşılamak için yapmak zorunda olduğu işler, içler acısı. Ayrıca emeklilerin ek iş yapıp ekonomiye olan katkısını da unutmayalım.
Bundan yıllar önce çalışırken alınan maaşla, emekli olduktan sonra alınan maaşlar arasında pek bir fark yoktu. Emekli rahatça geçinebiliyordu. Âmâ günümüz şartlarında ‘’pide fırınının önünden geçemiyorum çok güzel kokuyor ama alamıyorum yavrum’’ diyen emekli teyzemiz ve daha niceleri… Herkes içinde bulunduğu durumu gözyaşları ile anlatıyor. Yıllarca çalıştım ama aldığım maaş ne kiramı, ne de faturalarımı ödemeye yetiyor diye serzenişte bulunuyor insanlar. Kimsenin alım gücü kalmadı pazara, markete gidemeyecek hale gelindi. Yoksulluk ve açlık sınırları, emeklilerin durumunu anlatmak için kriter olmaktan çıktı.
Yıl ortasında ve yılsonun olmak üzere altı ayda bir gündeme gelen, yoğun olarak konuşulan bu konu emekli maaşlarında iyileştirme iktidar bu iyileştirmeyi ‘’zam’’ olarak ifade etmeyi tercih etse de, yapılan artışın önemli bir kısmı geride kalan enflasyon farkı kadar oluyor.
Türkiye dışında başka her yerde emeklilik; yorgunluğa karşı bir ödül ve hak edilen bir dinlenme vakti. Hayatın yüklerinden arınarak özgürlüğün tadını çıkarma zamanı. Fakat bizde emekli olmak başlı başına bir çile…
En düşük emekli aylığının asgari ücret düzeyinde olması gerekmektedir. Emekliler arasında ayrım yapılmamalı, kutuplara bölmeden herkese eşit zam yapılmalıdır. Yani tüm emeklilere seyyanen zam yapılmalıdır. Sosyal devlet anlayışı ile emeklilerimizin insan onuruna yakışır bir yaşam biçimi sürdürmesi istiyoruz. Hiç kimse kötü koşullar da yaşamayı hak etmiyor.
Emekli maaşı ile geçinmenin mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Maaşlar enflasyon karşısında erimesin emeklinin çilesi bitsin.
UNUTMA SEVGİLİ OKUYUCU;
ZOR BİR DURUMDAN ÇIKMANIN EN İYİ YOLU İÇİNDEN GEÇMEKTİR.