Esra Sarıca
Köşe Yazarı
Esra Sarıca
 

Bizim büyük huzursuzluğumuz

Belki işleri yoldan çıkaran bir şey bulduğunuz, eksik hissettiğiniz ya da tanımlayamadığınız bir huzursuzluk var içinizde. Kim bilir belki de en başından beri işler  yolunda değildi de siz -mış gibi yapıyordunuz? Hıh tam orası işte, yalnız değilsiniz, değiliz bazen durup dururken ben de bu hisse kapılıyorum ve herhangi bir konuda hissettiğim o şey beni yanıltmıyor. Çünkü huzursuz ya da eksik hissettiğim ne varsa orada arıza veriyor hislerim ya da bedenim sadece anlamak zaman alıyor.  Aslında eksiklik her zaman var ve var olacak, insan olmamızdan mütevellit. Fakat tatminsizlik ve yeterin ne zaman yettiğini bilmemek bizi tüketecek muhtemelen. Tıpkı doğayı, aşkı, ilişkileri ve keyif aldığımız şeyleri bile tükettiğimiz gibi kişisel olarak da huzursuzluğumuzla tükeneceğiz. Tam olarak oturtamadığımız ilişkilerimizle, sadece kendi duygu ve ihtiyaçlarımıza bakıp karşıdakinin duygularını asla umursamadığımız halimizle, belki biraz daha yavan bir tatla yol alıp gideceğiz. Her birimizin bambaşka yolculukları var hayatta ve bazıları için yolculuğun tadının bir önemi yok. Kimi bu yolculukta her karşılaşmaya, birer öğrenme olarak bakıp acı da tatlı da olsa kıymet veriyor. Kimi de yaşıyor ve geçiyor yüzeysellikle. Benim bazen kafam karışıyor itiraf edeyim, isteklerim ve ihtiyaçlarım malum her zaman aynı olmuyor. Çoğunlukla dengeyi sağlasam da, bazı zamanlar arıza veriyorum. Bazı ilişkilerin içinde birden arıza verdiğimde fark ediyorum o dengeyi bir türlü sağlayamadığımı. Hislerimi dinlemeyip oldurmaya çalıştığım her işte ve ilişkide bir süre sonra arıza verince fark ediyorum aslında “her şey iyi olsun çabamı” fakat bunun tek başıma benim isteğimle olmayacağını. Çünkü hayatta bir sürü değişken var sadece bize bağlı ilerlemiyor yolculuk, bir sürü insan, kurallar, hayatın kendi sistemi derken bir sürü şey başımıza bir anda gelebiliyor.  Oysa sadece içime bırakırsam bir şeyleri hislerim, içimdeki adalet, sınırlar ve sevgi beni tatmin ediyor ve orada çok huzurlu oluyorum. Fakat ne zaman devreye bir takım fark edişler, vesileler ya da başka oyuncular girse sularım dalgalanıyor. Şimdilerde içimdeki dalgalara bakarken daha seyir halindeyim, bu durumu kutluyorum her zaman yavaşlamasam da acele etmemeyi öğrendim. Açılmayan kapıları zorlamamayı, sadece benim isteğimle güzel ilişkiler kurulamayacağını, karşılıklılığın ve iletişimde birbirini anlamaya gönüllü olmanın ne kıymetli olduğunu öğrendim. Ben kapımı açmadığımdaysa buna saygıyla ve nezaketle yaklaşan insanların benim için kıymetli bir yer edindiklerini. Açılan kapılar kadar kıymetli açılmayan kapılarda. İlişki dediğimiz şey bağlantı kurduğumuz herkesle bir kapı açılması gibi, kimisiyle uzun, kimisiyle yüzeysel, kimisiyle derin. O kapıdan geçtikten sonra asıl soru biz kimiz, ben kendim nasılım o kapının ardında, huzurlu muyum, kendim gibi miyim, nasıl var oluyor ve nasıl ağırlanıyorum? İlişkimizin niteliği ne olursa olsun, duymak- duyulmak, dürüst olmak, açıklıkla var olmak ve olduğun halinle birbirine razı olmak anlamlı kılıyor sanırım ilişki sürecini. İşte tam orada bir ilişkinin içinde kendin olabildiğin sürece başka bir versiyonunla karşılaşıyorsun. İçinde huzurlu ve olabildiğince kendin olduğun rahat hissettiğin yerde çiçekleniyorsun. Elbette sorunlar da oluyor, başına hayat geliyor fakat sen huzurlu ve sakin olabildiğin için kolaylıkla üstesinden gelebiliyorsun zorlukların. Fakat içinde huzursuz hissettiğin bir ilişkinin içindeysen her şey dert oluyor sana ve asla gerçek sorunu göremiyor süreci uzatıyorsun. Dilerim hepimiz hangi ilişkinin içinde var olursak olalım kendimiz olabildiğimiz, huzurla ve keyifle yol alabildiğimiz bir hayat yaşarız.
Ekleme Tarihi: 31 Ocak 2024 - Çarşamba
Esra Sarıca

Bizim büyük huzursuzluğumuz

Belki işleri yoldan çıkaran bir şey bulduğunuz, eksik hissettiğiniz ya da tanımlayamadığınız bir huzursuzluk var içinizde. Kim bilir belki de en başından beri işler  yolunda değildi de siz -mış gibi yapıyordunuz? Hıh tam orası işte, yalnız değilsiniz, değiliz bazen durup dururken ben de bu hisse kapılıyorum ve herhangi bir konuda hissettiğim o şey beni yanıltmıyor. Çünkü huzursuz ya da eksik hissettiğim ne varsa orada arıza veriyor hislerim ya da bedenim sadece anlamak zaman alıyor.

 Aslında eksiklik her zaman var ve var olacak, insan olmamızdan mütevellit.

Fakat tatminsizlik ve yeterin ne zaman yettiğini bilmemek bizi tüketecek muhtemelen. Tıpkı doğayı, aşkı, ilişkileri ve keyif aldığımız şeyleri bile tükettiğimiz gibi kişisel olarak da huzursuzluğumuzla tükeneceğiz. Tam olarak oturtamadığımız ilişkilerimizle, sadece kendi duygu ve ihtiyaçlarımıza bakıp karşıdakinin duygularını asla umursamadığımız halimizle, belki biraz daha yavan bir tatla yol alıp gideceğiz.

Her birimizin bambaşka yolculukları var hayatta ve bazıları için yolculuğun tadının bir önemi yok.

Kimi bu yolculukta her karşılaşmaya, birer öğrenme olarak bakıp acı da tatlı da olsa kıymet veriyor. Kimi de yaşıyor ve geçiyor yüzeysellikle. Benim bazen kafam karışıyor itiraf edeyim, isteklerim ve ihtiyaçlarım malum her zaman aynı olmuyor. Çoğunlukla dengeyi sağlasam da, bazı zamanlar arıza veriyorum. Bazı ilişkilerin içinde birden arıza verdiğimde fark ediyorum o dengeyi bir türlü sağlayamadığımı. Hislerimi dinlemeyip oldurmaya çalıştığım her işte ve ilişkide bir süre sonra arıza verince fark ediyorum aslında “her şey iyi olsun çabamı” fakat bunun tek başıma benim isteğimle olmayacağını. Çünkü hayatta bir sürü değişken var sadece bize bağlı ilerlemiyor yolculuk, bir sürü insan, kurallar, hayatın kendi sistemi derken bir sürü şey başımıza bir anda gelebiliyor.

 Oysa sadece içime bırakırsam bir şeyleri hislerim, içimdeki adalet, sınırlar ve sevgi beni tatmin ediyor ve orada çok huzurlu oluyorum. Fakat ne zaman devreye bir takım fark edişler, vesileler ya da başka oyuncular girse sularım dalgalanıyor. Şimdilerde içimdeki dalgalara bakarken daha seyir halindeyim, bu durumu kutluyorum her zaman yavaşlamasam da acele etmemeyi öğrendim. Açılmayan kapıları zorlamamayı, sadece benim isteğimle güzel ilişkiler kurulamayacağını, karşılıklılığın ve iletişimde birbirini anlamaya gönüllü olmanın ne kıymetli olduğunu öğrendim. Ben kapımı açmadığımdaysa buna saygıyla ve nezaketle yaklaşan insanların benim için kıymetli bir yer edindiklerini. Açılan kapılar kadar kıymetli açılmayan kapılarda. İlişki dediğimiz şey bağlantı kurduğumuz herkesle bir kapı açılması gibi, kimisiyle uzun, kimisiyle yüzeysel, kimisiyle derin.

O kapıdan geçtikten sonra asıl soru biz kimiz, ben kendim nasılım o kapının ardında, huzurlu muyum, kendim gibi miyim, nasıl var oluyor ve nasıl ağırlanıyorum? İlişkimizin niteliği ne olursa olsun, duymak- duyulmak, dürüst olmak, açıklıkla var olmak ve olduğun halinle birbirine razı olmak anlamlı kılıyor sanırım ilişki sürecini.

İşte tam orada bir ilişkinin içinde kendin olabildiğin sürece başka bir versiyonunla karşılaşıyorsun.

İçinde huzurlu ve olabildiğince kendin olduğun rahat hissettiğin yerde çiçekleniyorsun. Elbette sorunlar da oluyor, başına hayat geliyor fakat sen huzurlu ve sakin olabildiğin için kolaylıkla üstesinden gelebiliyorsun zorlukların. Fakat içinde huzursuz hissettiğin bir ilişkinin içindeysen her şey dert oluyor sana ve asla gerçek sorunu göremiyor süreci uzatıyorsun. Dilerim hepimiz hangi ilişkinin içinde var olursak olalım kendimiz olabildiğimiz, huzurla ve keyifle yol alabildiğimiz bir hayat yaşarız.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.