Sibel Çetin Çavdar
Köşe Yazarı
Sibel Çetin Çavdar
 

Yeniliğin Gölgesinde Kaybolmak: Eski Düzenin Direnci ve Kendi Kendini Sabote Eden Yöneticiler

Yönetici olmak, bir masaya oturmak ve günlük işleri yürütmekten fazlasını gerektirir. Özellikle eğitim sektörü gibi sürekli değişen, gelişen alanlarda, yönetici olmak; kendini yenilemek, çağa uyum sağlamak ve vizyon sahibi olmak demektir. Ancak, bazı yöneticiler yılların getirdiği alışkanlıkların rehavetine kapılmış, kendilerini yenileme ihtiyacı duymamış olabilir.  Bu cümlemi birkaç örnekle daha da anlamlandırmak isterim. Eskiden yöneticilik yaptığım bir kurumun başka şubesinde yöneticilik yapan, o kurumda görevi yıllardır sürdüren bir yöneticimiz vardı. İşini severek yapar, ancak işleri genelde “bildiği gibi” yürütürdü. Başta iyi niyetle bu çabaları desteklesem de zamanla, kendisiyle çalışmanın kurumu ileriye taşımaktan çok yerinde saymasına neden olduğunu fark ettim. Yılların verdiği alışkanlıkla, tüm iş süreçlerini kendine göre kurgulamıştı ve yeniliklere kapalıydı. Gelişime dair bir öneri getirdiğimizde, “Biz bu şekilde başarılı olduk, bu şekilde devam etmeliyiz,” diyerek her türlü değişikliği reddediyordu. Böyle bir yaklaşım, sadece yeni fikirleri değil, kurumun uzun vadede büyüme potansiyelini de baltalıyordu. Fark ettim ki, bu eski yöneticiler değişimi bir tehdit olarak görme eğilimindeydi. Vizyon sahibi bir yönetici olarak gelen her birey, onlara göre “sistemlerini sarsacak” bir risk taşıyordu. Bu yüzden, kendi koltuklarını koruma içgüdüsüyle yenilikçi fikirlerin karşısında duruyorlardı.  Bir yönetici olarak bu tecrübelerden öğrendiğim en önemli şey, değişime ayak uydurmanın sadece kurumu geliştirmekle kalmayıp, çalışanların motivasyonunu da artırdığı oldu. Kendini yenilemeyen yöneticiler, bir süre sonra sadece kurumlarına değil, kendi kariyerlerine de zarar veriyor. Kendi gölgesinde kalan bir yönetici, eninde sonunda bu gölgenin altında kaybolmaya mahkum olur. Özellikle eğitim gibi hızla dönüşen alanlarda, eskiye takılıp kalan bir yönetici yerine, yenilikleri kucaklayan ve kendini sürekli geliştiren bir yönetici olmak, hem kurum hem de bireyler için gerçek bir kazançtır. Yeniliğe direnç gösterenlerin bir gün kendi çabalarıyla geldikleri noktanın da ötesine geçemediğini görmek, bu değişimin gerekliliğini bir kez daha hatırlatıyor. O mevzu bahis yöneticiler ,  meslektaşının her inovatif teşebbüsünde  gözleri bile her yenilik önerisinde adeta kısılıyor, projeyi en ince detayına kadar eleştirip, kendi doğrularına sadık kalarak adım atmaktan kaçınmıyorlar. “Böylece en güvenli şekilde işimizi yürütüyoruz, bu değişiklikler bizden çok şey götürebilir,” gibi klasik bir direnç söylemi geliştiriyorlar. Bu noktada aslında,  değişime karşı gösterdiği direncin, aslında kendi yeterliliğini sorgulama korkusundan kaynaklandığını anlıyoruz. Bunu düşündüğümüzde, bir yönetici için yenilikten korkmak, sadece kendi işini değil, kurumu da zamanla bir çıkmaza sokar. Yeniliklerden korkmak yerine onu kucaklayın sevgili yöneticiler, bu hem kendi ışığınızı hem de kurumun geleceğini aydınlatır, zira gelişim her zaman gölgelerin değil ışığın peşinden gider.
Ekleme Tarihi: 04 Kasım 2024 - Pazartesi
Sibel Çetin Çavdar

Yeniliğin Gölgesinde Kaybolmak: Eski Düzenin Direnci ve Kendi Kendini Sabote Eden Yöneticiler

Yönetici olmak, bir masaya oturmak ve günlük işleri yürütmekten fazlasını gerektirir. Özellikle eğitim sektörü gibi sürekli değişen, gelişen alanlarda, yönetici olmak; kendini yenilemek, çağa uyum sağlamak ve vizyon sahibi olmak demektir. Ancak, bazı yöneticiler yılların getirdiği alışkanlıkların rehavetine kapılmış, kendilerini yenileme ihtiyacı duymamış olabilir.  Bu cümlemi birkaç örnekle daha da anlamlandırmak isterim.

Eskiden yöneticilik yaptığım bir kurumun başka şubesinde yöneticilik yapan, o kurumda görevi yıllardır sürdüren bir yöneticimiz vardı. İşini severek yapar, ancak işleri genelde “bildiği gibi” yürütürdü. Başta iyi niyetle bu çabaları desteklesem de zamanla, kendisiyle çalışmanın kurumu ileriye taşımaktan çok yerinde saymasına neden olduğunu fark ettim. Yılların verdiği alışkanlıkla, tüm iş süreçlerini kendine göre kurgulamıştı ve yeniliklere kapalıydı. Gelişime dair bir öneri getirdiğimizde, “Biz bu şekilde başarılı olduk, bu şekilde devam etmeliyiz,” diyerek her türlü değişikliği reddediyordu.

Böyle bir yaklaşım, sadece yeni fikirleri değil, kurumun uzun vadede büyüme potansiyelini de baltalıyordu. Fark ettim ki, bu eski yöneticiler değişimi bir tehdit olarak görme eğilimindeydi. Vizyon sahibi bir yönetici olarak gelen her birey, onlara göre “sistemlerini sarsacak” bir risk taşıyordu. Bu yüzden, kendi koltuklarını koruma içgüdüsüyle yenilikçi fikirlerin karşısında duruyorlardı. 

Bir yönetici olarak bu tecrübelerden öğrendiğim en önemli şey, değişime ayak uydurmanın sadece kurumu geliştirmekle kalmayıp, çalışanların motivasyonunu da artırdığı oldu. Kendini yenilemeyen yöneticiler, bir süre sonra sadece kurumlarına değil, kendi kariyerlerine de zarar veriyor. Kendi gölgesinde kalan bir yönetici, eninde sonunda bu gölgenin altında kaybolmaya mahkum olur.

Özellikle eğitim gibi hızla dönüşen alanlarda, eskiye takılıp kalan bir yönetici yerine, yenilikleri kucaklayan ve kendini sürekli geliştiren bir yönetici olmak, hem kurum hem de bireyler için gerçek bir kazançtır. Yeniliğe direnç gösterenlerin bir gün kendi çabalarıyla geldikleri noktanın da ötesine geçemediğini görmek, bu değişimin gerekliliğini bir kez daha hatırlatıyor.

O mevzu bahis yöneticiler ,  meslektaşının her inovatif teşebbüsünde  gözleri bile her yenilik önerisinde adeta kısılıyor, projeyi en ince detayına kadar eleştirip, kendi doğrularına sadık kalarak adım atmaktan kaçınmıyorlar. “Böylece en güvenli şekilde işimizi yürütüyoruz, bu değişiklikler bizden çok şey götürebilir,” gibi klasik bir direnç söylemi geliştiriyorlar. Bu noktada aslında,  değişime karşı gösterdiği direncin, aslında kendi yeterliliğini sorgulama korkusundan kaynaklandığını anlıyoruz.

Bunu düşündüğümüzde, bir yönetici için yenilikten korkmak, sadece kendi işini değil, kurumu da zamanla bir çıkmaza sokar. Yeniliklerden korkmak yerine onu kucaklayın sevgili yöneticiler, bu hem kendi ışığınızı hem de kurumun geleceğini aydınlatır, zira gelişim her zaman gölgelerin değil ışığın peşinden gider.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.