Kadın olarak iş dünyasında var olmaya çalışmanın çok yönlü bir yolculuk olduğunu iş dünyasına adımımı ilk attığım zaman anlamıştım. "Cam Tavanlar" dizisini izlerken, kadınların iş hayatında karşılaştıkları engelleri çok iyi yansıtan sahnelerle karşılaştım. Dizi, adeta iş dünyasında kadın olmanın derinliklerini gözler önüne seriyor. Örneğin, Leyla’nın “Hep en iyisini yapmam gerekti. Çünkü kimse hatalarımı affetmeyecekti,” demesi aslında iş dünyasında kadınlara dair beklentiyi açıkça özetliyor.
Cam Tavan Gerçeği
İş dünyasında "cam tavan" denen görünmez engellerle karşılaşmak, kadınların kendini kanıtlamasını neredeyse zorunlu hale getiriyor. "Cam Tavanlar" dizisindeki Leyla, iş yerindeki haksızlıklarla mücadele ederken, “Biz kadınlar güçlü olmak zorundayız. Çünkü yıkılmamızı bekleyen çok,” diyerek güçlü bir duruş sergiliyor. Bu sözü, kadınların iş dünyasında karşılaştığı çifte standartların ve dayanıklılığın bir sembolü olarak görüyorum. Yüksek performans gösterdiği ve birçok projeyi başarıyla yönettiği halde, terfi için kadının adı bile geçmediği ve yerine daha az tecrübeli bir erkek aday önerildiği yüzbinlerce örnek vardır ülkemizde. Bu durumlara maruz kalan kadınlar için de iki yol var, ya kurban rolüne bürünür durumu kabullenirsiniz, ya da direnip yaşayacağınız hayatı kendiniz belirlersiniz.
Çifte Beklentilerin Baskısı
Kadın olarak iş hayatında başarılı olmamız beklenirken aynı zamanda mükemmel bir özel hayat sürdürme beklentisi de üzerimize yüklenebiliyor. "Cam Tavanlar"da Leyla'nın şu sözleri beni çok etkiledi: “Kadınlar başardıkça yükleri artıyor; erkekler başardıkça onları taşıyanlar çoğalıyor.” Bu sözü her duyduğumda iş hayatında yaşadığımız çifte standartları bir kez daha fark ediyorum. Bu, toplumun kadına dayattığı ağır yüklerin çok net bir yansıması. Kadınlarımız iş yerinde terfi ettikçe iş yükü artarken evde de aynı sorumlulukları taşıması gerektiği için ya da öyle olması gerektiğini düşündüğü için zamanla kendini sürekli tükenmiş hissedebilir. Yine bedel ödemesi gerekir yani…
YKadınların iş hayatında empati yeteneği, her zaman takdire şayandır. Kadın, çalışanları ile iletişime değer verir ve olaylara onların gözünden bakıyor. “Birlikte daha güçlüyüz, hepimiz birbirimize destek olduğumuzda başaracağız” der, dayanışma kültürünün iş dünyasında nasıl bir fark yaratacağını vurgular. İş hayatında empati kurarak oluşturduğumuz ilişkiler, kalıcı başarıların kapısını aralıyor.
İş dünyasında kadın olarak var olmanın anlamı, sadece başarıya ulaşmak değil; aynı zamanda kalıpları yıkmak, dayanıklılığıyla yeni yollar açmaktır. Her adımda cesaretle karşı durduğumuz engeller, bizleri daha güçlü kılarken topluma da ilham verir. Attığımız her adım, bizden sonra gelecek kadınlar için daha aydınlık bir yol bırakmak demektir. Biz kadınlar, iş hayatında durmaksızın üreten, büyüyen ve başaran bir güç olduğumuzda, geleceği daha eşit, daha adil ve daha umut dolu kılabiliriz.