Temel duygularımızdan biri olan üzüntü; keder, acı, kasvet, melankoli, umutsuzluk ve yalnızlık gibi pek çok anlama gelir.
Duygularımız hayatımızın renklerini oluşturur, davranışlarımıza ve düşüncelerimize yol gösterir harekete geçmemizi sağlar, bizi yaşamaya motive eden itici güce kaynak olur. Her duygunun taşıdığı bir mesaj vardır. Üzüntünün mesajı ise ‘’ İyi hissetmiyorum, bana yardım edin çünkü rahatlamaya ihtiyacım var. ‘’ şeklinde olabilir.
Üzüntü olumsuz bir duygudur. Bundan dolayı üzgünken etrafımızdaki olumsuzluklara daha çok odaklanır, kayıp ve eksik algısını gereğinden fazla hissederiz. Bu eksiklik kayıp bir nesne veya kişiyle alakalı olabilirken aynı zamanda bireyde başarısızlık hissi uyandırabilir. Hissedilen yoğunluk kişiden kişiye ya da kayba verilen öneme göre değişkenlik gösterir.
Kendimizi üzgün ve stresli hissetmemize sebep olacak pek çok olay yaşıyoruzdur gün içinde. Bununla başa çıkmak mücadele etmek zaman zaman zor olabiliyordur.
Sevdiğin birini kaybetmeye duyulan üzüntü, altından kalkılamayacak kadar ağır ve kasvetli gibi dursa da kabullenme sürecine yavaş yavaş geçiyorsunuz.
İşlerin yolunda gitmemesi, başarısızlık hissine karşı olan üzüntü, başka birinin sizi destekleyip, yanınızda olduğunu hissetmeye başladığınız an değişebiliyor, güven duygusu ile tekrar ayağa kalkabiliyorsunuz.
İçinizde kopan fırtınalara, aşamadığınız duygulara karşı olan üzüntü, belki en yakın dostuna anlatınca hafifleyecektir.
Anlaşılamama, değer görmeme, değerli hissetmemeye karşı olan üzüntü, bunu atlatmanın tek yolu sanırım, bir insanın hayatının neresinde olduğunuzu bilmediğiniz anlarda, hiç bir yerinde olmayarak uzaklaşmayı tercih edebilirsiniz. Kendinize olan saygınızı geri kazandığınızda üzüntünüzde geçecektir.
Kamuoyunda yaşanılan acı ve üzüntülü olaylar…
Savaşlar, cinayet haberleri, taciz tecavüz haberleri, ekonomik sebepler yüzünden dağılan hayatlar, doğal afetler, hayvanlara yapılan zulüm ve daha birçoğu…
Bu acı gerçeklere karşı duyduğunuz üzüntüyü nasıl tanımlarsınız?
Eminim canınız yanıyor hatta üzüntü bazen öfkeye dönüyor bir kaç günde düşüncelerinizi meşgul ediyordur. Peki ya sonra?
Sonra herkes normal hayatına dönmeyi tercih ediyor yada dönmek zorunda kalıyor.
Demem o ki, insanoğlu kendi hayatının içinde kendi yaşadığı üzüntü ile başa çıkmak için her yolu deniyor, çözüm arıyor bulamazsa en kötü bu üzüntü ve acıyı sindirmeyi bekliyor.
Peki, toplumu ilgilendiren bu acı olaylar karşısında neden elimiz kolumuz bağlıymış gibi davranıyoruz. Üzülmüyor muyuz yoksa?
Yâda bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mı?
Toplumda üzücü olay ve kişilere karşı aşırı yumuşama iyi yaklaşma eğilimde oluruz. Bu durumda, yardım etme davranışı sergileriz. Bu duygu beraberinde sağduyuyu oluşturur.
Ama bir yerlerde bir sıkıntı var. Bu duyguyu o ortamdan ayrıldıktan sonra kaybediyoruz. Bir olma, birlik olma, birlikte sesimizi duyurma konusunda pekte başarılı sayılmayız.
Nasıl her duyguyu aşmanın yolu, üzerine gitmek mücadele etmekten geçiyorsa, bizlerde başkalarının acısını ve üzüntüsünü kendi acı ve üzüntümüz gibi kabul edip destek olmaktan geçsin. Tek başınıza sesiniz cılız çıkarama kalabalıkta herkes duyar…
Üzüntünün dışında yaşayabileceğimiz daha güzel duygularda var. Mutluluk, heyecan, sevinç umut mesela… DENEYİN
UNUTMA SEVGİLİ OKUYUCU;
Acı duyabiliyorsan canlısın…
Başkasının acısını duyabiliyorsan insansın…