“Kemiklerin, et parçalarının, iç organlarının ve damarlarının, insanın görünüşünü katlanılır kılan bir deriyle kaplı olması gibi, insan ruhunun hezeyanları ve tutkuları da kibirle kaplıdır. Kibir, ruhun derisidir," demiş Nietzsche.
Kibir olmasaydı ne olurdu? İnsanın içindeki aşağılama isteği olmasaydı ne olurdu?
Kibir, hayatta kalmamıza yardımcı oluyor ve kibir olmasaydı olmazdık desem...
Canlıların ortak özellikleri vardır, bunları temel biyoloji dersinde öğretiyorlar. Beslenmek, solunum, büyümek/gelişmek, uyumak, üremek, boşaltım, tepki vermek… Bunlar, bütün canlıların temel ihtiyaçlarıdır ve karşılamazsak ölürüz. Bu ihtiyaçlarımıza ilave temel ihtiyaçlarımız da vardır: Sevgi, şefkat, iletişim, huzur, denge, adalet, takdir, yeterlilik/kabiliyet vb. Bu ihtiyaçlarımızın göz ardı edildiğini düşünüyorum ve bunları karşılayamazsak yine ölürüz.
Bütün ihtiyaçlarımızın önem seviyesi aynı derecede hayatidir.
Buradaki ihtiyaçlardan herhangi birini hiç karşılayamıyorsak, yani “0” ise, ölürüz.
Bu kesin %100.
Kibirli olmak, ihtiyaçlarımızın eksikliğine rağmen hayatta kalabilmemizi sağlar. Bir nevi sinyal düzenleyici görevi görür. Az olanı çokmuş gibi ya da çok olanı azmış gibi algılamamızı sağlar. Eziklik düşüncesinin içinde sıkışmışlık duygusu olduğu için kendini aşağılama, yani kibir vardır.
Kibir, en iyiye sahip olma dürtüsünden gelir. En iyiye sahip olmak demek, mükemmel olmak demek değildir. Diğerlerinden daha iyiye sahip olduğunu bilmek ve bunun yine diğerleri tarafından tasdik edilmesi yeterlidir. Bu tanımın içinde “kıyas” vardır. Kıyas yapan insan beklenti içindedir. İnsan, son nefesine kadar hep daha iyisine sahip olmak için uğraşır. Beklenti içinde olmayan insan, kendini hayata feda etmiştir ve ölmeyi bekliyordur. Hayatın ise bizden canımızı ona feda edelim gibi bir beklentisi yoktur.
Özetle, son nefesimize kadar daha iyisine sahip olmak isteriz, daha iyisine sahip olmak için beklenti içinde oluruz ve bunun için uğraşırız. Beklentimizi gerçekleştirmek için uğraştıkça başka insanlardan daha iyi olduğumuzu, daha iyisine sahip olduğumuzu bilmek isteriz. Kibirli olmak bu gerçekler sonucunda kaçınılmazdır.
İnsan kibirlidir.
İnsan kibirli olduğunu fark etmeden, bunu dönüştüremez. “Ben kibirli değilim,” diyen insan; hiçbir şey yapmıyordur ki bu sayede beklenti içine girmesin. Hiçbir şey yapmayan insan sıkılır ve sıkılgan kalabilmek güç gerektirir. İnsan, gücünü sıkılmak için harcadığını fark ettiğinde aydınlanma yaşar.
Kibrimiz sayesinde, içimizdeki kıskançlık, zarar verme, saldırganlık dürtülerimizi frenleriz. “…… sahip olmazsam orta yerimden çatlarım,” sözü buradan gelir.
Kibrin zıttı özenmektir. Kibrin zıttı alçakgönüllü olmak değildir.
Kibirli insan, aşağılama ve karşı tarafa zarar verme isteği taşır. Kibri ile hareket ederse karşı tarafı kendi seviyesine indirmeye çalışır. Adaletsizdir, hak yemek ister.
Özenen insan, karşı tarafın sahip olduğuna el uzatmaz. Hak yemez ve özendiğine sahip olmak için uğraşır. Kendini daha iyisine sahip olmak için motive eder. Adaletlidir.
Alçakgönüllülük zararlıdır. Sahip olduğunu göstermeye ve korumaya çekinir. Sahip olduğu için kendini suçlar gibidir. Kibirli insanlar da alçakgönüllü insanları yolmak ve kendi seviyelerine indirmek isterler.
Kibrini yenmiş ve sükûnetle durabilen insan, mevcudiyetini koruyabilir. Mevcut olabilmenin tanımını “Sabrın içinden zamanı çıkardığımızda geriye mevcudiyet kalır,” olarak “Sabır ve Mücadele” yazımda yapmıştım. Detayları merak ederseniz, o yazıma da bakabilirsiniz.
Mevcudiyetini koruyabilen insan, otomatik olarak daha iyisine sahip olmak ve daha iyisini etrafına sunmak ister. Özenecek konular bulur ve kendini geliştirmek ister.
Kendini geliştirmek isteyip de etrafına faydalı olmak istemeyen insan mevcudiyetini sağlayamamıştır. Korkmaktadır. “Korkmak mı daha zordur yoksa cesaret göstermek mi?” Bu sorunun cevabını “Korku” yazımda cevaplamaya çalıştım ve o yazımı da okumanızı çok isterim.
Kibirli olmak, diğer insanları kendi şiddetimizden korumaya yarar. Kibrimiz sayesinde, bir süreliğine, içimizdeki aşağılama ve zarar verme isteğimizden karşı tarafı koruruz. Mevcudiyetimize dönemediğimiz sürece karşı tarafı da koruyamayız ve bir süre sonra çatışma kaçınılmaz olur.
Kibir, çatışma öncesi tampon, sönümleyici görevi görür ve mevcudiyetimizi tekrar sağlamamız gerektiğine dair bir işarettir.
İnsan, bütün ihtiyaçlarını karşılayamaz. Bütün ihtiyaçlarını karşılayabilen bir canlı da yoktur. Hepimiz ortalama insanlarız ve her gün hayatta kalmaya çalışıyoruz.
Kibirli olmayı yönetebildiğimiz sürece, yani “özenme” olarak dönüştürüp hayatımızda uyguladığımız sürece, kendimize ve etrafımıza faydalı olabilmek için bir motivasyon kaynağı bulmuş oluruz. Bütün duygularımız birer motivasyon kaynağıdır, yeter ki kendimize ve etrafımıza faydalı olabilecek şekilde dönüştürmesini bilelim.
Ben bunun için yazıyorum
Sağlıkla kalın.