Burcu Ateş
Köşe Yazarı
Burcu Ateş
 

Evlilik denen kutsal müessese

TÜİK verilerine göre, son 20 yılda boşanmalar %47 gibi çok ciddi bir oranda artış gösterdi. Sebeplerine gelince; teknolojik gelişme, ekonomi, sosyal geçimsizlik, kültürel farklılıklar, aldatma, sözel ve fiziksel şiddet ve sosyal medya… Boşanmaların yüzde 33’ü evliliğin ilk 5 yılında gerçekleşiyor. Çiftlerin yollarını ayırmasında en büyük etken ise yüzde 32 ile sorumsuz ve ilgisiz davranma. Bu sorunu yüzde 14 ile aldatma yüzde 9,8 ile evin geçimini sağlayamama ve yüzde 8 ile şiddet eğilimi takip ediyor. Uzmanlara göre, başka etkenler de var az önce bahsettiğim gibi sosyal medya. Sosyal medyanın o kadar içindeyiz ki, kim nerede kiminle ne yapıyor merak ediyoruz. Bu durum çiftlerin, kendilerini başkalarıyla kıyaslamasına neden oluyor. Yapılan değerlendirmelere göre eşlerin evlilik birliğinin, devamı süresince birbirinden uzaklaştıkları ve ilgisiz davranarak evliliği kopuş noktasına geldiğini göstermekte. En çok karşılaşılan boşanma sebebi ise, ilgisiz davranmak duygusal şiddet şeklinde ortaya çıkmakta. Eşlerin birbirleriyle iletişimi kesmesi sonrası, ev içinde sessizlik hakim olmakta.   Konuşarak anlaşılabilecek her şeyi, susarak halletmeye çalışıyorlar. Kimse yuvası dağılsın mutsuz olsun istemez elbet. Fakat taraflardan biri sessizliğe gömülürken diğer taraf sorun yokmuş gibi davranınca, aslında problemler daha da çok büyüyor. Sonrasında alışkanlık adı verilen yaşam tarzında, herkes birbirine katlanmaya devam ediyor. Bir kadın olarak, bu konuda hemcinslerimin dertlerini duyuyor ve biliyorum. En büyük sorun EVLİLİK DENEN BU MÜESSE DE kendilerini değersiz hissetmeleri, ilgisiz bırakılmaları, tek görevi ev temizlemek ve çocuk bakmakmış gibi davranılması, hele de ekonomik özgürlükleri yok ise, eşlere kendilerini muhtaç hissetmeleri…   Eskiden kadınlar; mevcut durumdan kurtulmak için hele de baskıcı bir aile ortamında büyümüşlerse, evliliğin bu hayattan kurtulmanın tek alternatifi olarak görüyorlardı. Erkekler ise evliliği güçlülük, adamlık ve statü kazanmak olarak görüyorlardı. Artık çoğu kadın, evlendikten sonra ihanet, şiddet ve onur kırıcı davranışlarla karı karşıya kaldığı için evliliğin kadınlar için bir kurtuluş olmadığının bilincine vardı. Sevginin hızlı tüketilmesi, koşulsuz sevme düşüncesinin unutulması ve insanların genel olarak aile kavramından uzaklaşması gibi durumlarla karşılaşıyoruz.   Günümüzde, evlilik dışı birliktelik yaşamanın normalleşmeye başlaması; insanların evlenmeyi hem ekonomik, hem de sosyal açıdan bir tür kendini koruma ve güvene alma gibi görmeleri de genel olarak evliliğe bakış açılarının değişmesine neden olan önemli etkenlerdir.   Özellikle, insanlara sürekli empoze edilen ‘’sen kendine yetersin, senin kimseye ihtiyacın yok’’ algısı bireyselleşmeyi ve kişilerin kendilerine yönelmelerini, beraberinde getiriyor. Yaşanan bu düşünce değişikliği ben duygusunun, biz duygusunun önüne geçmesine neden oluyor. Evlilik birliğine, kimin nasıl baktığı ile değil nasıl olması gerektiği ile ilgilenmeliyiz. Evlenirken eşlerin birbirine verdiği sözler, hayattan beklentileri gün geçtikçe görünmez olmakta. Aynı evin içinde, bireysel hayatlar yaşanmakta. Halbuki evlilik aile birlik demek değil mi? Mutlu olmak için evlenir herkes. Aşk bitiyor, sevgi bitiyor, zamanla saygı da bitiyor yerini alışkanlık alıyor. Bu sözler tanıdık geldi mi size de? Birçok evli arkadaşlarımızın ağzından çıkan ilk kelimeler. Bence, her kadın ekonomik özgürlüğünü eline almalı hem de çok genç yaşta… Okumalı ne ailesine, ne de ilerde hayatını birleştireceği eşine muhtaç olmamalı. Ekonomik güç, kendine güveni beraberinde özgürlüğü getirir. Hem erkek, hem kadın için kimse mutsuz olacağı bir birliktelik, evlilik yapmak istemez. Âmâ hani bu durumlar da öyle baştan anlaşılmaz... Başlarda her şey mükemmel gider ya :) Bunun bir püf noktası yok çünkü insan sevince gözde, gönülde hep iyi şeyleri görmeye başlar yüzden, ilerde görüp yaşanılacak bu durumlarla mücadele edebileceğiniz gücünüz olsun. Mutsuz olduğunuz, değersiz hissettiğiniz, gülemediğiniz anlaşılamadığınız hiç bir yerde kalmayınız. Bu hayatı en çok kendiniz için yaşayınız. Kimsenin boşa geçirilecek zamanı yok. Olan vaktinizi de sadece mutlu olmak için harcayınız. Geriye dönemezsiniz ama geleceğinizi güzelleştirebilirsiniz… Unutma Sevgili Okuyucu; KİMSENİN SENİ ÜZEMEYECEĞİ KADAR GÜÇLÜ OLDUĞUNDA VE SEN KİMSEYİ ÜZMEYECEK KADAR İYİ OLDUĞUNDA; MUTLUSUN DEMEKTİR.
Ekleme Tarihi: 05 Haziran 2024 - Çarşamba
Burcu Ateş

Evlilik denen kutsal müessese

TÜİK verilerine göre, son 20 yılda boşanmalar %47 gibi çok ciddi bir oranda artış gösterdi. Sebeplerine gelince; teknolojik gelişme, ekonomi, sosyal geçimsizlik, kültürel farklılıklar, aldatma, sözel ve fiziksel şiddet ve sosyal medya…

Boşanmaların yüzde 33’ü evliliğin ilk 5 yılında gerçekleşiyor. Çiftlerin yollarını ayırmasında en büyük etken ise yüzde 32 ile sorumsuz ve ilgisiz davranma. Bu sorunu yüzde 14 ile aldatma yüzde 9,8 ile evin geçimini sağlayamama ve yüzde 8 ile şiddet eğilimi takip ediyor. Uzmanlara göre, başka etkenler de var az önce bahsettiğim gibi sosyal medya. Sosyal medyanın o kadar içindeyiz ki, kim nerede kiminle ne yapıyor merak ediyoruz. Bu durum çiftlerin, kendilerini başkalarıyla kıyaslamasına neden oluyor. Yapılan değerlendirmelere göre eşlerin evlilik birliğinin, devamı süresince birbirinden uzaklaştıkları ve ilgisiz davranarak evliliği kopuş noktasına geldiğini göstermekte. En çok karşılaşılan boşanma sebebi ise, ilgisiz davranmak duygusal şiddet şeklinde ortaya çıkmakta. Eşlerin birbirleriyle iletişimi kesmesi sonrası, ev içinde sessizlik hakim olmakta.

 

Konuşarak anlaşılabilecek her şeyi, susarak halletmeye çalışıyorlar. Kimse yuvası dağılsın mutsuz olsun istemez elbet. Fakat taraflardan biri sessizliğe gömülürken diğer taraf sorun yokmuş gibi davranınca, aslında problemler daha da çok büyüyor. Sonrasında alışkanlık adı verilen yaşam tarzında, herkes birbirine katlanmaya devam ediyor. Bir kadın olarak, bu konuda hemcinslerimin dertlerini duyuyor ve biliyorum. En büyük sorun EVLİLİK DENEN BU MÜESSE DE kendilerini değersiz hissetmeleri, ilgisiz bırakılmaları, tek görevi ev temizlemek ve çocuk bakmakmış gibi davranılması, hele de ekonomik özgürlükleri yok ise, eşlere kendilerini muhtaç hissetmeleri…

 

Eskiden kadınlar; mevcut durumdan kurtulmak için hele de baskıcı bir aile ortamında büyümüşlerse, evliliğin bu hayattan kurtulmanın tek alternatifi olarak görüyorlardı. Erkekler ise evliliği güçlülük, adamlık ve statü kazanmak olarak görüyorlardı. Artık çoğu kadın, evlendikten sonra ihanet, şiddet ve onur kırıcı davranışlarla karı karşıya kaldığı için evliliğin kadınlar için bir kurtuluş olmadığının bilincine vardı. Sevginin hızlı tüketilmesi, koşulsuz sevme düşüncesinin unutulması ve insanların genel olarak aile kavramından uzaklaşması gibi durumlarla karşılaşıyoruz.

 

Günümüzde, evlilik dışı birliktelik yaşamanın normalleşmeye başlaması; insanların evlenmeyi hem ekonomik, hem de sosyal açıdan bir tür kendini koruma ve güvene alma gibi görmeleri de genel olarak evliliğe bakış açılarının değişmesine neden olan önemli etkenlerdir.

 

Özellikle, insanlara sürekli empoze edilen ‘’sen kendine yetersin, senin kimseye ihtiyacın yok’’ algısı bireyselleşmeyi ve kişilerin kendilerine yönelmelerini, beraberinde getiriyor. Yaşanan bu düşünce değişikliği ben duygusunun, biz duygusunun önüne geçmesine neden oluyor.

Evlilik birliğine, kimin nasıl baktığı ile değil nasıl olması gerektiği ile ilgilenmeliyiz. Evlenirken eşlerin birbirine verdiği sözler, hayattan beklentileri gün geçtikçe görünmez olmakta. Aynı evin içinde, bireysel hayatlar yaşanmakta. Halbuki evlilik aile birlik demek değil mi? Mutlu olmak için evlenir herkes. Aşk bitiyor, sevgi bitiyor, zamanla saygı da bitiyor yerini alışkanlık alıyor. Bu sözler tanıdık geldi mi size de? Birçok evli arkadaşlarımızın ağzından çıkan ilk kelimeler.

Bence, her kadın ekonomik özgürlüğünü eline almalı hem de çok genç yaşta… Okumalı ne ailesine, ne de ilerde hayatını birleştireceği eşine muhtaç olmamalı.

Ekonomik güç, kendine güveni beraberinde özgürlüğü getirir. Hem erkek, hem kadın için kimse mutsuz olacağı bir birliktelik, evlilik yapmak istemez. Âmâ hani bu durumlar da öyle baştan anlaşılmaz... Başlarda her şey mükemmel gider ya :) Bunun bir püf noktası yok çünkü insan sevince gözde, gönülde hep iyi şeyleri görmeye başlar yüzden, ilerde görüp yaşanılacak bu durumlarla mücadele edebileceğiniz gücünüz olsun. Mutsuz olduğunuz, değersiz hissettiğiniz, gülemediğiniz anlaşılamadığınız hiç bir yerde kalmayınız. Bu hayatı en çok kendiniz için yaşayınız. Kimsenin boşa geçirilecek zamanı yok. Olan vaktinizi de sadece mutlu olmak için harcayınız. Geriye dönemezsiniz ama geleceğinizi güzelleştirebilirsiniz…

Unutma Sevgili Okuyucu;

KİMSENİN SENİ ÜZEMEYECEĞİ KADAR GÜÇLÜ OLDUĞUNDA VE SEN KİMSEYİ ÜZMEYECEK KADAR İYİ OLDUĞUNDA; MUTLUSUN DEMEKTİR.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.