Öğretmenlik, en kutsal mesleklerden birisi. Âmâ nedense bunu hala anlayamadık. Anlamamakta da direniyoruz. Ülkemizde umduğunu bulamayan, boşa emek çektiğini düşünen, hakkını alamayanlar listesi gittikçe kabarıyor. Düşünün; üniversiteler 10 yıl mezun vermese atanamayan öğretmenler listesi o yıllara kadar ancak bitecek. Öğretmen olmuş ama eğitim verebilecek ne bir okul var ortada, ne de öğrenci. Geçimini sağlamak adına tecrübe etmediği işlerde çalışmak zorunda kalıyor insanlar. Türkiye’de her 100 öğretmenden 99'u borç içinde öğretmen açığı olması halinde bu açık atamayla değil ücretli öğretmenlerle kapatılmak isteniyor. Ücretli öğretmenlerin aldığı ders saat ücreti ise içler acısı…
Bunun yanında, yakın zamanda çok acı bir kayıp yaşadık. Büyük bir güvenlik zafiyeti nelere sebep oldu.
Ülkemizde, ne yazık ki eğitime yeterli bütçe ayrılmıyor. Okulların, güvenlik önlemleri güvenlikle alakası olmayan personel tarafından karşılanıyor. Prosedürdeki güvenlik önlemleri de çoğu zaman uygulanamıyor. İçeri girişlerin kayıt altına alınması, yaka kartı takılması, misafirlerin okul içerisinde istedikleri gibi dolaşmaması, klasik güvenlik prosedürleri de çoğu zaman uygulanmıyor. Öğretmenler, uzun zamandır yok sayılıyor. Hiçbir şekilde sosyo-ekonomik problemleri için çözüm bulunamıyor. Yapılan mülakat değişikliğinde, görüşlerinin alınmadığından tutun da mülakat uygulamasının kaldırılması dahil, verilen taahhütlerin hiçbiri yerine getirilmiyor.
Öğretmen her türlü aşağılanmanın, horlanmanın, ötekileştirmenin, sıradanlaştırmanın en büyük mağduru.
Yıllardır bu hep böyle…
Kimsenin de buna dur dediği yok. Hani bir şeyi toplumun nezdinde değersizleştirirsin de o şeyin toplumda değeri kalmaz ya!
Öğretmenlik aynen öyle… DEĞERSİZLEŞTİ.
Dolayısı ile değersizleşen öğretmenlik her türlü şiddete maruz kaldı. Bırakın şiddete maruz kalmayı, canına kastedildi.
Bir değil, iki değil…
Canı sıkılan öğretmene saldırıyor.
Şimdi işin en acı olanı ise…
74 yaşında bir öğretmenin bu yaşta neden hala çalışmak zorunda olduğuna mı yanalım ya da öğrencisi tarafından katledildiğine mi.
7 Mayısta İstanbul’a bir okulda yabancı uyruklu bir öğrencinin okuldan atılmasından kendince sorumlu tuttuğu okul müdürü İBRAHİM OKTUGAN’a silahla ateş edip ağır yaraladı. Yaralanan öğretmenimiz maalesef kurtarılmadı.
Üstelik bir öğrenci bu silahı nasıl temin edebiliyor? İfadesine göre 10 bin tl ye satın aldığını söylüyor. Bu nasıl mümkün ? Ruhsatsız usulsüz nasıl satış yapılabiliyor? Nerden bakarsanız bakın sınıfta kalıyor ülkem.
İnsan hayatı bu kadar ucuz olamaz. Bir nesli yetiştiren, ülkenin aydınlık yüzü olan öğretmenlerin meslekleri bu kadar itibarsızlaştırılamaz. Maruz kalınan psikolojik, fiziksel şiddet öğretmenleri yaptıkları işlerinden soğutmakta. Bunun yanında şimdi de can korkusu eklendi.
Bu saldırının arkasından öğretmenlerin iş bırakma kararı durumun ciddiyetini ve vahametini anlatıyor. Lakin bunlar yapılırken böylesine önemli bir konuyu popülist yaklaşımlar ile heba etmeden birlik beraberlik içinde yapmalıyız ki öğretmenlerimiz haklarını alsın. Canlarından olmasın. Buna sebep olan kişiler ise iyi halden yararlandırılmayarak cezasını çeksin.
Bir ülkeyi yok etmek için bombalara, füzelere ihtiyaç yoktur. Eğitim düzeyini düşürmek ve o milleti cahil bırakmak çöküş için geçerlidir. İşte tam da bu yüzden bırakın öğretmenlerimiz işlerini yapsınlar. Bırakında aydın, düşünebilen nesiller yetiştirsinler ama lütfen bırakın buna izin verin… ÖĞRETSİNLER
Unutma Sevgili Okuyucu;
Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.
M.KEMAL ATATÜRK