Berna Deveci
Köşe Yazarı
Berna Deveci
 

Sabahlar hayırlı mı?

Her toplum kültürel yapısı, gelenek-görenekleri, inançlarına göre yaşantısına yön verir. Sağlam bir bilince sahip toplumlar bu üç değerini temel alarak hepsine eşit mesafede durur; gelişmesini sürdürür. Yüzyıllar boyunca ayakta kalabilir. Bu üç değerine eşit derecede önem vermeyen toplumlar ise tarih sahnesinden silinmeye mahkumdur. Silinirse ne olur? Burada tarihi kaynaklar bize iki farklı yaklaşımdan bahsediyor: Birinci yaklaşıma göre; o toplumu oluşturan insanlar kendisini var eden üç ana değerini koruyacağına inandığı, yine kendi içinden çıkarttığı bir lider tarafında yeniden örgütlenir ve benzer bir sistemi yeniden inşaa eder. İkinci yaklaşıma göre ise; toplum o kadar birbirinden uzaklaşmış ve kendi içinde bölünmüştür ki var olan sistemlerin içinde kaybolur; benliğini unutur. Yok olur gider. İşte bu birinci yaklaşıma uyan topluluklara millet denir. Yani birçok kere yıkılsa bile yeniden bir devlet kuran, binlerce, yüzlerce yıldır tarih sahnesinden öyle ya da böyle silinmeyen, öz benliğini yitirmeyen topluluklar. Peki bu topluluklar nasıl oluyor da bu kadar uzun süre yaşayabiliyor? Bunca değişime nasıl ayak uydurabiliyor? Bunu sağlayan pek çok etken var. İlk önce; atalara olan bağlılık, aynı dili konuşmak, o topluma ait geleneklerin aileler tarafından çocukları aracılığıyla gelecek nesillere aktarılması, kökten gelen inançlara bağlı kalınması geliyor. Sonra ise bulunduğu topraklara sahip çıkmak, vatan bilinci, bayrak sevgisi vs. geliyor. Tabi ki bu aktarımlar gelişigüzel kendiliğinden olmuyor. Öncelikle bu bilinci çocuğa evde ailesi veriyor. Burada annenin rolü yadsınamaz. Çocuk belli bir yaşa geldiğinde ise topluma yön veren kültür, dil, gelenek-görenek ve inançlara göre belirlenmiş bir eğitim sisteminin içinde yeni bilgiler ile karşılaşıyor. Sonuçta o milletin değerlerine göre yetişmiş ideal birey haline geliyor. Bizim ülkemiz işte bu yukarıda anlattığım değerlerini çoktan bırakmayı seçti. Ne konuştuğu diline uygun anlaşılır bir müfredatı var. Ne gelenek göreneklerine, kültürel yapısına uygun bir eğitim politikası benimsiyor. Yeni maarif modeli adında bir sisteme geçildi. Soruyorum sizlere maarif yerine eğitim demek çok mu zor?  Dilde sadeleşme politikalarına ne oldu? Biz neden günaydın yerine hayırlı sabahlar demeye başladık? Hayırlı bir sabaha uyanmak istiyorsak bir an önce eğitimin yeniden öz kültürel değerlerimiz çerçevesinde, dilimize uygun, dünyadaki modern yaklaşımlar baz alınarak revize edilmesi gerekmektedir. Özellikle bizim gibi jeopolitiği bu kadar etkin ülkelerde toplumu oluşturan değerler ile bu derece oynanmamalıdır. Hadi buyurun dün akşamdan beri endişe ile Suriye’de olanları izliyoruz. Bu konuda ciddi politikalar geliştirecek uluslararası ilişkiler uzmanlarımız, diplomatlarımız var mı? O monşer diye dalga geçilen cumhuriyete gönülden bağlı devlet aklını ilke edinmiş, iyi yetişmiş bürokratlar nerede? Bir diğer içimizi yakan konu ise kara, deniz, hava harp okullarını birincilik ile bitiren teğmenlerimize yapılan haksız soruşturmalar. Ben bu soruşturmaların haksız olduğunu düşünüyorum. Neden mi? Size uzun uzun anlatmayacağım çünkü cevabı o kadar basit ki! 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra askeri okullar revize edildi. Bu revizyona göre hükümetin belirlediği kriterlere göre asker ve subaylara eğitim politikası belirlendi. Hatta bu konuda akademi oluşturuldu. E o zaman biz bugün hangi soruşturmayı tartışıyoruz. Bu teğmenler 15 Temmuz sonrası açılan okullarda, hükümetin belirlediği eğitimi aldılar. Evet. Sonra? Sonra bu akademinin belirlediği yemini ettiler. Doğru. Yemin töreni bitti. Sonra da kendi aralarında bir kutlama, mutluluklarını paylaşmak istediler. Burada atalarına bağlılıklarını dile getirdilerse, Mustafa Kemal’e bağlılıklarını dile getirdilerse bundan kim rahatsız olmuş olabilir ki… Kim rahatsız olmuş olabilir birlikte düşünelim: Bu ülkenin Atatürk tarafından kurulduğunu kabul etmeyenler. Teğmenlerin kadın olmasını hazmedemeyenler. Bir kadının koskoca bir erkek topluluğuna liderlik ederek o kelimeleri söyletmesinden rahatsız olanlar. Bu ülkede kadınların bu derece göz önünde olmasını istemeyenler. Bu liste böyle uzayıp gider. İki gün sonra “Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesi Kanunu” nun 90. Yıl dönümünü kutlayacağız. Kadınların önlenemez yükselişi her türlü engele rağmen devam edecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü onlar bu ülke kurulurken cephede birlikte savaştılar. Hak ettikleri yer tam da orası Türk Ordusu’nun en tepe noktasıdır. Çünkü onlar binlerce yıldır Türk kültürü, gelenekleri, görenekleri, inançlarını evde doğurdukları çocuklarına aktardılar. Sen Türk evladı! İşte bu nedenle binlerce kez yıkılsa bile yeniden yeniden ve yeniden devlet kurarak varlığını günümüze taşımayı başardın. Bunu önce annene borçlusun. Bu yazı burada bitmez. Kadınlar hakkında söylenecek o kadar çok söz var ki! Eğitimden istihdama toplumda kadın her yerde olmalıdır. Olacaktır. Yoksa tek bacağıyla yürümeye çalışan bir kişi gibi gideceği yol çok kısa olur. Yorulur. Gidemez. Bir köşede kalakalır öylece.
Ekleme Tarihi: 03 Aralık 2024 - Salı
Berna Deveci

Sabahlar hayırlı mı?

Her toplum kültürel yapısı, gelenek-görenekleri, inançlarına göre yaşantısına yön verir. Sağlam bir bilince sahip toplumlar bu üç değerini temel alarak hepsine eşit mesafede durur; gelişmesini sürdürür. Yüzyıllar boyunca ayakta kalabilir. Bu üç değerine eşit derecede önem vermeyen toplumlar ise tarih sahnesinden silinmeye mahkumdur.

Silinirse ne olur? Burada tarihi kaynaklar bize iki farklı yaklaşımdan bahsediyor: Birinci yaklaşıma göre; o toplumu oluşturan insanlar kendisini var eden üç ana değerini koruyacağına inandığı, yine kendi içinden çıkarttığı bir lider tarafında yeniden örgütlenir ve benzer bir sistemi yeniden inşaa eder. İkinci yaklaşıma göre ise; toplum o kadar birbirinden uzaklaşmış ve kendi içinde bölünmüştür ki var olan sistemlerin içinde kaybolur; benliğini unutur. Yok olur gider.

İşte bu birinci yaklaşıma uyan topluluklara millet denir. Yani birçok kere yıkılsa bile yeniden bir devlet kuran, binlerce, yüzlerce yıldır tarih sahnesinden öyle ya da böyle silinmeyen, öz benliğini yitirmeyen topluluklar.

Peki bu topluluklar nasıl oluyor da bu kadar uzun süre yaşayabiliyor? Bunca değişime nasıl ayak uydurabiliyor? Bunu sağlayan pek çok etken var. İlk önce; atalara olan bağlılık, aynı dili konuşmak, o topluma ait geleneklerin aileler tarafından çocukları aracılığıyla gelecek nesillere aktarılması, kökten gelen inançlara bağlı kalınması geliyor. Sonra ise bulunduğu topraklara sahip çıkmak, vatan bilinci, bayrak sevgisi vs. geliyor.

Tabi ki bu aktarımlar gelişigüzel kendiliğinden olmuyor. Öncelikle bu bilinci çocuğa evde ailesi veriyor. Burada annenin rolü yadsınamaz. Çocuk belli bir yaşa geldiğinde ise topluma yön veren kültür, dil, gelenek-görenek ve inançlara göre belirlenmiş bir eğitim sisteminin içinde yeni bilgiler ile karşılaşıyor. Sonuçta o milletin değerlerine göre yetişmiş ideal birey haline geliyor.

Bizim ülkemiz işte bu yukarıda anlattığım değerlerini çoktan bırakmayı seçti. Ne konuştuğu diline uygun anlaşılır bir müfredatı var. Ne gelenek göreneklerine, kültürel yapısına uygun bir eğitim politikası benimsiyor. Yeni maarif modeli adında bir sisteme geçildi. Soruyorum sizlere maarif yerine eğitim demek çok mu zor?  Dilde sadeleşme politikalarına ne oldu? Biz neden günaydın yerine hayırlı sabahlar demeye başladık? Hayırlı bir sabaha uyanmak istiyorsak bir an önce eğitimin yeniden öz kültürel değerlerimiz çerçevesinde, dilimize uygun, dünyadaki modern yaklaşımlar baz alınarak revize edilmesi gerekmektedir.

Özellikle bizim gibi jeopolitiği bu kadar etkin ülkelerde toplumu oluşturan değerler ile bu derece oynanmamalıdır. Hadi buyurun dün akşamdan beri endişe ile Suriye’de olanları izliyoruz. Bu konuda ciddi politikalar geliştirecek uluslararası ilişkiler uzmanlarımız, diplomatlarımız var mı? O monşer diye dalga geçilen cumhuriyete gönülden bağlı devlet aklını ilke edinmiş, iyi yetişmiş bürokratlar nerede?

Bir diğer içimizi yakan konu ise kara, deniz, hava harp okullarını birincilik ile bitiren teğmenlerimize yapılan haksız soruşturmalar. Ben bu soruşturmaların haksız olduğunu düşünüyorum. Neden mi? Size uzun uzun anlatmayacağım çünkü cevabı o kadar basit ki! 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra askeri okullar revize edildi. Bu revizyona göre hükümetin belirlediği kriterlere göre asker ve subaylara eğitim politikası belirlendi. Hatta bu konuda akademi oluşturuldu. E o zaman biz bugün hangi soruşturmayı tartışıyoruz. Bu teğmenler 15 Temmuz sonrası açılan okullarda, hükümetin belirlediği eğitimi aldılar. Evet. Sonra? Sonra bu akademinin belirlediği yemini ettiler. Doğru. Yemin töreni bitti. Sonra da kendi aralarında bir kutlama, mutluluklarını paylaşmak istediler. Burada atalarına bağlılıklarını dile getirdilerse, Mustafa Kemal’e bağlılıklarını dile getirdilerse bundan kim rahatsız olmuş olabilir ki…

Kim rahatsız olmuş olabilir birlikte düşünelim: Bu ülkenin Atatürk tarafından kurulduğunu kabul etmeyenler. Teğmenlerin kadın olmasını hazmedemeyenler. Bir kadının koskoca bir erkek topluluğuna liderlik ederek o kelimeleri söyletmesinden rahatsız olanlar. Bu ülkede kadınların bu derece göz önünde olmasını istemeyenler.

Bu liste böyle uzayıp gider.

İki gün sonra “Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesi Kanunu” nun 90. Yıl dönümünü kutlayacağız. Kadınların önlenemez yükselişi her türlü engele rağmen devam edecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü onlar bu ülke kurulurken cephede birlikte savaştılar. Hak ettikleri yer tam da orası Türk Ordusu’nun en tepe noktasıdır. Çünkü onlar binlerce yıldır Türk kültürü, gelenekleri, görenekleri, inançlarını evde doğurdukları çocuklarına aktardılar.

Sen Türk evladı! İşte bu nedenle binlerce kez yıkılsa bile yeniden yeniden ve yeniden devlet kurarak varlığını günümüze taşımayı başardın. Bunu önce annene borçlusun. Bu yazı burada bitmez. Kadınlar hakkında söylenecek o kadar çok söz var ki! Eğitimden istihdama toplumda kadın her yerde olmalıdır. Olacaktır. Yoksa tek bacağıyla yürümeye çalışan bir kişi gibi gideceği yol çok kısa olur. Yorulur. Gidemez. Bir köşede kalakalır öylece.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Suna Ülger
(03.12.2024 18:42 - #386)
Canım harika olmuş
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Suna Ülger
(03.12.2024 18:42 - #387)
Canım harika olmuş
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.