Berna Deveci
Köşe Yazarı
Berna Deveci
 

IŞIK

Bugün günlerden Lozan. Her Türkün gönlünde farklı bir Lozan yatar. Bazıları onu bir efsane olarak nitelemiştir. Bazıları ise 100 yıl sonra külkedisinin balkabağına dönüşen arabası gibi puf (!) bitecek sanmıştır. Hikayesi ilginç, maddeleri kapkarışık ünlü Lozan Barış Antlaşması nedir? Ne değildir? Gelin birlikte 101. Yılını kutladığımız bugün bir göz atalım. 1914’te bir Sırp’ın Avusturya Arşidük’üne suikast yapması nedeniyle başlayan, Almanya-Osmanlı ve Avusturya Macaristan İmparatorluğu’na karşı; İngiltere-Fransa-Sırbistan-Rusya’nın birbirine girdiği ilerleyen günlerde İtalya-Yunanistan-Portekiz-Romanya ve ABD’nin, İngiltere ve Fransa’nın yanında; Bulgaristan’ın ise Osmanlı’nın sathında yer aldığı bir çılgın savaş başladı. Günde ortalama 6 bin kişinin yaşamını yitirdiği, yaklaşık 65 milyon askerin seferber edildiği tahmin edilen bu savaş, sonunda 1918 yılında bitti. Tahminlere göre, toplam 10 milyon askerin öldüğü savaşın bitiminde yenilen devletler, yenen devletler ile antlaşma şartlarını konuşmak üzere temaslar kurmaya başladılar. Bu savaşta en büyük yarayı yenilen (ittifak devletleri) Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları almıştı. Çünkü üçü de içlerinde barındırdıkları birden çok etnik gurubun dağılması nedeniyle sınırlarının büyük bir bölümünü kaybetmiş oluyorlardı. Ateşkes ve kesin barış antlaşmaları üçü için de tam bir fiyasko olmuştur. Almanya, en değerli maden ve fabrikalarını Fransa’ya kaptırmıştır. Avusturya-Macaristan, Balkanlarda bin parçaya bölünmüş irili ufaklı devlete dönüşmüştür. Osmanlı ise Afrika ve Arap Yarımadası’ndaki sınırları, Karadeniz ve Balkanlarda kalan son toprakları ile vücudu delik deşik olmuş bir vaziyette, en vahim durumda olan idi. İşte Lozan Antlaşması, bütün bu olayların sonucunda kaderine razı olmayan Anadolu’da sıkışmış, işgale uğrayan Türklerin ellerinde kalan son toprakları için direnişleri sonucu kurulan yeni oluşum ile imzalanan bir anlaşma olarak farklı bir niteliktedir. Osmanlı İmparatorluğu kesin barış anlaşması olarak Sevr Barış Antlaşması’nı imzalamıştı. Bu anlaşma ile sınırları küçülmüş elinde bir tek Anadolu platosu kalmıştı. Elinde kalan son bölgesi de yavaş yavaş işgale uğruyordu. İşte Mustafa Kemal Paşa’nın bir Osmanlı askeri olarak aslında bölgeyi teftiş için Samsun’a gönderilmesi ama gizlice oradaki halkı örgütleyerek işgal kuvvetlerine direnmesi sonucu Sevr Antlaşması geçersiz kılınmıştır. Lozan Antlaşması bu nedenle çok önemlidir. 1918’de Dünya Savaşı bitti bitmesine ama Osmanlı’nın imzaladığı Sevr Anlaşması’nın şartlarının geçersiz kılınmış olması yeni bir mücadeleyi başlattı. 1922 yılına kadar Anadolu’da Fransız, İtalyan, Rus, İngiliz ve Ermeni güçleri ile yeni bir savaş başlatan Anadolu (Osmanlı tebaası) halkının direnişi nedeniyle Osmanlı’nın imzaladığı Sevr Antlaşması, I.Dünya Savaşı sonunda yürürlüğe girmeyen tek anlaşma olarak tarihe geçmiştir. Peki ne oldu? Önceleri Anadolu direnişini I. Dünya Savaşı’nın yenen devletleri (itilaf devletleri) ve Padişah, bir gurup önemsiz direnişçi olarak nitelendirdi. Fakat direnişçiler karşısında yenilgiye uğrayan Fransa, İtalya o bir gurup önemsiz denen direnişçinin aslında silahlarını teslim etmeyen Osmanlı askerlerinin örgütlediği bölgesini savunan yerel halk (Kuvva-i Milliye) olduğunu gördü. Bu gerçeğin farkına varıldığında artık İstanbul’da hüküm sürdüğü varsayılan padişaha alternatif Ankara’da milleti temsil eden halkın ileri gelenlerinden oluşan bir meclis kurulmuştu bile. İşte bu iki başlılıktan sonra itilaf devletleri, Anadolu’da nasıl bir yol izleyeceği konusunda fikir ayrılığına düşmüştür. Önce Rusya’da başlayan iç ayaklanma ve Sovyetler Birliği’nin kurulması; ardından Fransa ve İtalya’nın Kuvva-i Milliye’yi temsil eden Ankara Hükümeti ile anlaşma yaparak Anadolu’dan çekilmesi sonun başlangıcı oldu. 1922’de başlayan Büyük Taarruz ile Anadolu’da kalan son işgal kuvvetini de İzmir’den Ege’nin karşı kıyısına gönderen Ankara Hükümeti, artık İstanbul’daki padişaha alternatif yeni bir oluşum olduğunu kanıtlamıştı. Yine de İtilaf Devletleri bu durumu kolay kabul edecek değildi: Lozan’da toplanacak barış konferansına hem Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’ni hem de İstanbul’daki Tevfik Paşa Hükümeti’ni davet ederek Osmanlı’yı da muhatap aldıklarını göstermişlerdir. (1) Lozan Konferansı’na İstanbul Hükümeti’nin katılacak olması bardağı taşıran son damla oldu. Anadolu direnişine destek vermeyen ama barış görüşmelerinde yer alacak olan padişah ve hükümeti Anadolu’da direnen halkı temsil etmiyordu. Böylece cumhuriyetin ilk inkılabı gerçekleşti. Meclis 1 Kasım 1922 yılında saltanatı tanımadığını Misak-ı Milli sınırları içindeki tek ve mutlak gücün Ankara’daki TBMM Hükümeti olduğunu deklare etti. (1) Bu durum, Osmanlı’nın böylece tarihe karıştığının malumu idi. 20 Kasım 1922’de başlayan ve 24 Temmuz 1923 tarihine kadar sürecek olan uzun bir konferans ve görüşmeler maratonuna Türk Halkını temsilen sadece Ankara’daki TBMM Hükümeti gitmiştir. Gördüğünüz üzere, Lozan Barış Görüşmeleri daha başlamadan Türk Halkının üzerine yeni bir ışık doğmuş ama henüz perdeler aralanmamıştır. Lozan Barış Antlaşması’nın 101. Yılı kutlu olsun. Yarın kaldığımız yerden devam etmek üzere… sağlıcakla kalın. Yarın: Barış Konferansı süreci ve pazarlıklar, TBMM yansımaları   Yararlanılan Kaynaklar: Doğanay, R., Yılmaz, G. (2023), Yüzüncü Yılında Lozan Antlaşması Hakkında Bir Değerlendirme, Akademik MATBUAT, http://dergipark.gov.tr/matbuat, C: 7, S: 2    
Ekleme Tarihi: 24 Temmuz 2024 - Çarşamba
Berna Deveci

IŞIK

Bugün günlerden Lozan.

Her Türkün gönlünde farklı bir Lozan yatar. Bazıları onu bir efsane olarak nitelemiştir. Bazıları ise 100 yıl sonra külkedisinin balkabağına dönüşen arabası gibi puf (!) bitecek sanmıştır. Hikayesi ilginç, maddeleri kapkarışık ünlü Lozan Barış Antlaşması nedir? Ne değildir? Gelin birlikte 101. Yılını kutladığımız bugün bir göz atalım.

1914’te bir Sırp’ın Avusturya Arşidük’üne suikast yapması nedeniyle başlayan, Almanya-Osmanlı ve Avusturya Macaristan İmparatorluğu’na karşı; İngiltere-Fransa-Sırbistan-Rusya’nın birbirine girdiği ilerleyen günlerde İtalya-Yunanistan-Portekiz-Romanya ve ABD’nin, İngiltere ve Fransa’nın yanında; Bulgaristan’ın ise Osmanlı’nın sathında yer aldığı bir çılgın savaş başladı.

Günde ortalama 6 bin kişinin yaşamını yitirdiği, yaklaşık 65 milyon askerin seferber edildiği tahmin edilen bu savaş, sonunda 1918 yılında bitti. Tahminlere göre, toplam 10 milyon askerin öldüğü savaşın bitiminde yenilen devletler, yenen devletler ile antlaşma şartlarını konuşmak üzere temaslar kurmaya başladılar.

Bu savaşta en büyük yarayı yenilen (ittifak devletleri) Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları almıştı. Çünkü üçü de içlerinde barındırdıkları birden çok etnik gurubun dağılması nedeniyle sınırlarının büyük bir bölümünü kaybetmiş oluyorlardı. Ateşkes ve kesin barış antlaşmaları üçü için de tam bir fiyasko olmuştur. Almanya, en değerli maden ve fabrikalarını Fransa’ya kaptırmıştır. Avusturya-Macaristan, Balkanlarda bin parçaya bölünmüş irili ufaklı devlete dönüşmüştür. Osmanlı ise Afrika ve Arap Yarımadası’ndaki sınırları, Karadeniz ve Balkanlarda kalan son toprakları ile vücudu delik deşik olmuş bir vaziyette, en vahim durumda olan idi. İşte Lozan Antlaşması, bütün bu olayların sonucunda kaderine razı olmayan Anadolu’da sıkışmış, işgale uğrayan Türklerin ellerinde kalan son toprakları için direnişleri sonucu kurulan yeni oluşum ile imzalanan bir anlaşma olarak farklı bir niteliktedir.

Osmanlı İmparatorluğu kesin barış anlaşması olarak Sevr Barış Antlaşması’nı imzalamıştı. Bu anlaşma ile sınırları küçülmüş elinde bir tek Anadolu platosu kalmıştı. Elinde kalan son bölgesi de yavaş yavaş işgale uğruyordu. İşte Mustafa Kemal Paşa’nın bir Osmanlı askeri olarak aslında bölgeyi teftiş için Samsun’a gönderilmesi ama gizlice oradaki halkı örgütleyerek işgal kuvvetlerine direnmesi sonucu Sevr Antlaşması geçersiz kılınmıştır.

Lozan Antlaşması bu nedenle çok önemlidir. 1918’de Dünya Savaşı bitti bitmesine ama Osmanlı’nın imzaladığı Sevr Anlaşması’nın şartlarının geçersiz kılınmış olması yeni bir mücadeleyi başlattı. 1922 yılına kadar Anadolu’da Fransız, İtalyan, Rus, İngiliz ve Ermeni güçleri ile yeni bir savaş başlatan Anadolu (Osmanlı tebaası) halkının direnişi nedeniyle Osmanlı’nın imzaladığı Sevr Antlaşması, I.Dünya Savaşı sonunda yürürlüğe girmeyen tek anlaşma olarak tarihe geçmiştir.

Peki ne oldu? Önceleri Anadolu direnişini I. Dünya Savaşı’nın yenen devletleri (itilaf devletleri) ve Padişah, bir gurup önemsiz direnişçi olarak nitelendirdi. Fakat direnişçiler karşısında yenilgiye uğrayan Fransa, İtalya o bir gurup önemsiz denen direnişçinin aslında silahlarını teslim etmeyen Osmanlı askerlerinin örgütlediği bölgesini savunan yerel halk (Kuvva-i Milliye) olduğunu gördü. Bu gerçeğin farkına varıldığında artık İstanbul’da hüküm sürdüğü varsayılan padişaha alternatif Ankara’da milleti temsil eden halkın ileri gelenlerinden oluşan bir meclis kurulmuştu bile.

İşte bu iki başlılıktan sonra itilaf devletleri, Anadolu’da nasıl bir yol izleyeceği konusunda fikir ayrılığına düşmüştür. Önce Rusya’da başlayan iç ayaklanma ve Sovyetler Birliği’nin kurulması; ardından Fransa ve İtalya’nın Kuvva-i Milliye’yi temsil eden Ankara Hükümeti ile anlaşma yaparak Anadolu’dan çekilmesi sonun başlangıcı oldu. 1922’de başlayan Büyük Taarruz ile Anadolu’da kalan son işgal kuvvetini de İzmir’den Ege’nin karşı kıyısına gönderen Ankara Hükümeti, artık İstanbul’daki padişaha alternatif yeni bir oluşum olduğunu kanıtlamıştı.

Yine de İtilaf Devletleri bu durumu kolay kabul edecek değildi: Lozan’da toplanacak barış konferansına hem Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’ni hem de İstanbul’daki Tevfik Paşa Hükümeti’ni davet ederek Osmanlı’yı da muhatap aldıklarını göstermişlerdir. (1) Lozan Konferansı’na İstanbul Hükümeti’nin katılacak olması bardağı taşıran son damla oldu. Anadolu direnişine destek vermeyen ama barış görüşmelerinde yer alacak olan padişah ve hükümeti Anadolu’da direnen halkı temsil etmiyordu. Böylece cumhuriyetin ilk inkılabı gerçekleşti. Meclis 1 Kasım 1922 yılında saltanatı tanımadığını Misak-ı Milli sınırları içindeki tek ve mutlak gücün Ankara’daki TBMM Hükümeti olduğunu deklare etti. (1)

Bu durum, Osmanlı’nın böylece tarihe karıştığının malumu idi. 20 Kasım 1922’de başlayan ve 24 Temmuz 1923 tarihine kadar sürecek olan uzun bir konferans ve görüşmeler maratonuna Türk Halkını temsilen sadece Ankara’daki TBMM Hükümeti gitmiştir.

Gördüğünüz üzere, Lozan Barış Görüşmeleri daha başlamadan Türk Halkının üzerine yeni bir ışık doğmuş ama henüz perdeler aralanmamıştır. Lozan Barış Antlaşması’nın 101. Yılı kutlu olsun. Yarın kaldığımız yerden devam etmek üzere… sağlıcakla kalın.

Yarın: Barış Konferansı süreci ve pazarlıklar, TBMM yansımaları

 

Yararlanılan Kaynaklar:

  1. Doğanay, R., Yılmaz, G. (2023), Yüzüncü Yılında Lozan Antlaşması Hakkında Bir Değerlendirme, Akademik MATBUAT, http://dergipark.gov.tr/matbuat, C: 7, S: 2

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Nihal Özden
(24.07.2024 12:01 - #289)
Emeğinize sağlık.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Suna
(24.07.2024 15:05 - #290)
Tarihi sevdiren kadin
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.