Ekim ayına girdiğimiz şu günlerde sonbaharın esintisini yüreğimizde hissederken bir yandan da dışarıda kalanları düşünmeden yapamıyoruz. Bir çatı altında yaşayan insanlar olarak bir çatısı dahi olmayan rüzgâr estiğinde kartona bir hırkaya sığınan insanları... Ülkemizde maalesef yanlış giden bir düzen var ve bu düzeni kimse değiştirmek için, bozmak için çaba göstermiyor. Hala bizim ülkemizde sokağa atılan, evi olmayan bir lokma ekmeği bulup yiyemeyen evlatlar, gençlikler ve aileler var. Bizler bu durumu halk olarak kabul edip susmayı tercih ediyoruz çünkü tabiri caizse bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyoruz. Fakat bir yerde de vicdanlarımızda sızlama hissediyoruz. Soğuk geldi diye üzülen anaları, babaları düşündükçe çaresizliği son evresine kadar yaşıyoruz.  Türkiye'de faturasını ödeyemediği için suyu kesilen, elektriği kesilen insanlar var. Bizim ülkemizde elektrik, su, barınma temel ihtiyaç sayılmıyor mu? Zorunlu ihtiyaçlarımız neden ekonomik sıkıntı yüzünden elimizden alınıyor. Neden bizler kışın ısınmaktan korkuyoruz neden her yerde faturalar ev kiraları önümüze çıkıyor. Devlet temel ihtiyaçlar konusunda neden kendini iyileştirmeye gidemiyor. Tersine herzeye bir zammı da devlet veriyor. Tamam, durumu iyi olanlardan alsın bu ücretleri fakat asgari ücretli emekli dar gelirliden almaşın. Devlet baki hükûmet gelip geçicidir. Bu düzende hükümet halkının ihtiyaçların karşılayabilse ülkemizde kimse sokak tada yatmaz suç oranda azalır. Çocuklarda evlerinde huzurla otururlar ve öyle hükümette ayakta alkışlanır. Yağmur yağdığında sokakta yaşayan hayvanlara içiniz yanarken sokakta evinden atılmış evi olmayan yaşayan çocuklara artık göz yummayın. Halk olarak siz göz yummazsanız bu düzen illaki değişmek zorunda kalır. Haklarınızı araştırınız bu ülkede bir şeyi bilmemek değil öğrenmemek ayıp diye galiba bu durumlardan bahsetmişler. Yani lafın özü şu ki bizler herzeyi kabullenirsek elektriğimizden suyumuzdan evimizden barkımızdan işimizden oluruz. Ve yetiştirdiğimiz evlatlar gün geldiğinde bu ülkeye değil bizlere lanet okurlar. O yüzden biran önce yaşadığımız durumları göze alarak hakkımızı, evlatlarımızın hakkını savunmalıyız. Bu düzen daha fazla böyle devam etmemeli. Ekim ayı bizlere üzüntü değil son baharın müjdecisi olarak gelmeli. Huzurlu günleri rüyalarımızda değil gerçek hayatlarımızda görmek için mücadeleden vazgeçmemeliyiz. Bu konularda verdiğimiz mücadelelerle sesi çıkmayan, korkan halkın çocuklarında sesi olmalıyız. Düzen değişmez ise ülkede sorunlarda dertlerde olaylarda tükenmez. Huzurlu günleri beklerken yitip giden hayatların arkasından yas tutmamak için, soğuk geliyor diye düşünüp üzülmemek için sağlık için ekonomi için en güzeli çocuklar hayvanlar için susmayalım. Haklarımıza sahip çıkalım. Temel hâklerimizin elimizden alınmasına müsaade etmeyelim. Sonbaharı gülerek huzurla karşılayacağımız mutlu günlere erişmek dileği ile Sağlıcakla kalın.