Bir baba rüyasında oğlunu boğazladığını görürse, bunun Allah’tan gelen bir emir olduğunu düşünürse, oğlunu boğazlamaya kalkarsa bunun adı ne olur? Din olur. Üstelik asırlardır devam edegelen Kurban Bayramı geleneği olur.
Ne oldu! Böyle yazınca olmadı mı! Peki peki. Düşünmüyorum. Sorgulamıyorum. Bize öğretildiği şekilde yazayım o zaman:
Geçtiğimiz Pazar Babalar Günü’ydü. Kurban Bayramı’nın ilk gününe rastladı. İnananlar için ne güzel de çifte bayram oldu! Tarihi olaylar meydana geldikleri dönemdeki sosyal çevre, kültür ve geleneklere göre değerlendirilmelidir. Doğru. Fakat bu kural Kurban Bayramı’nın çıkış hikayesi incelendiğinde bozulmaktadır.
Tevrat’ta ve Kur’an’da çok benzer anlatılan Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’in kurban edilme hikayesini bilmeyen yoktur. Kur’an-ı Kerim’de birden fazla ayette geçen olay en net 182 ayetten oluşan Saffat Suresi’nde anlatılmaktadır: (Saffat 100 ile 109. Ayetler);’’ İbrahim rüyasında oğlu İsmail’i boğazladığını görüyor. Bunun Allah’ın bir emri olduğunu anlıyor. Oğlu İsmail’e rüyasını anlatıyor. İsmail de babasına Allah’ın bu emrini yerine getirmesi gerektiğini söylüyor ve kaderine razı oluyor. Babası tam İsmail’i kurban edecekken Allah ona bir kurban gönderiyor’’ (1)
Hz. Muhammed döneminden yüz yıllar öncesine ait olduğu için aslında bir Yahudi geleneği olan bu olay, Müslümanları pek de ilgilendirmiyor diye düşünebilirsiniz. Düşünmeyin. Çünkü Müslümanlığın şartına göre bunu yapamazsınız. Müslüman olmanın kurallarından birisi de bütün peygamberlere inanmak. Kitaplara inanmaktır. Ama hani diğer kitaplar bozulduğu için Kur’an indirilmişti? Esas orada yazılanlar doğruydu? Sakın. Sakın. Sakın! Bunları sorgulamayın! Çünkü Müslümanlığın şartı peygamberlere inanmak ve kitapların hepsine inanmak. Bozulmuş olduğunu bilin ama inanın.
Peki soru sorabiliyor muyuz? Hikayenin geçtiği asıl kültür olan Yahudi aleminde Kurban Bayramı var mı mesela? Cevap veriyorum: Yok! Aaaa! Ama esas İbrahim (eb rahem: koruyan baba) ve oğlu İsmail. Kurban. Hani İsmail kesilmesin diye gönderilen kuzu! Niye onlar yapmıyor da biz Müslümanlar yapıyoruz?
Yahudi hahamlar, MS. 70’de Romalılar tarafından II. Kudüs Tapınağı yıkılınca kurban sunumlarına son vermişler. Ara sıra Tapınak Dağı'nda küçük Yahudi grupları bu geleneği devam ettirmeye çalışmış. Fakat başarılı olamamış. Tapınak yıkılınca Yahudi inancı bir tapınak ve merkeze bağlı değil de nerede yaşıyorsan, duanı nerede ediyorsan orada olacak şekilde hahamlar tarafından düzenlenmiş. (1)
Bugün felsefecilerin, tarihçilerin büyük bir çoğunluğunun kabul ettiği kuram; Tek Tanrılı dinlerin hepsinin Antik Mısır, Sümer, Mezopotamya mitoloji ve antik dinlerinden etkilenerek gelenek ve kültürler ile harmanlanarak oluştuğudur. Nihayetinde Sümer dinine 3000 yıl inanılmış. Keza Antik Mısır da farklı değil. Kutsal kitaplarda bahsi geçen peygamberlerin hepsi de Sümer ve Mısır kültürünün hüküm sürdüğü dönemlere denk geliyor.
İnsanlığın çare bulamadığı tek olgu ölümdür. Bu nedenle yaşam, yaşamak isteği ve korunma içgüdüsünün geliştiğini düşünenlerdenim. Antik çağda Tanrıların gazabına uğramaktan kurtulmanın en müthiş çözümü de tabi ki çare bulunamayan ölümü onlara sunmak olmuştur. İşte bu nedenle kurban ritüelinin evrile evrile günümüze kadar ulaştığını düşünüyorum. Mitolojik hikayelerde de miyadını doldurmuş antik dinlerde de tek tanrılı dinlerde de kurban etmek en yüce tapınma biçimi olmalı. Tanrıya o kadar, o kadar şükrediyor ki inanan; karşılığında kendi canını değil canının bir parçası olan oğlunu kurban etmeyi adayabiliyor. Diyorum ve gerisini sizin takdirinize bırakıyorum.
Gelelim babalar gününe. Babalar gününü 1980’li yıllarda hatırlamıyorum. Kısa bir araştırma yaptım. Var mı acaba anneler günü gibi bir hikayesi diye. Evet varmış. Gerçekten de Anneler Günü Anma Töreninden esinlenen Dodd isimli Amerikalı bir gazi tarafından hayata geçirilmiş. Dodd babasının özel bir gün ile hatırlanması için birtakım girişimlerde bulunmuş. Babasının doğum günü olan 5 Haziran’a yakın Haziran ayının ilk Pazar gününün babalar günü olması için öneride bulunmuş. Fakat önerisi ilk pazara değil üçüncü Pazar ayinine yetişmiş. Bu nedenle de Haziran’ın üçüncü pazarı babalar günü olarak kutlanmaya başlanmıştır. (2)
Ülkemizdeki babaların pek azı bu anlamlı günü hak ediyor. Belki de bu nedenle anneler günü kadar ses getirmiyor babalar günü. Çünkü babalar ülkemizde hala kızlarını bir mal gibi başlık parası karşılığı gelin edip satıyor. Kızlarını şehvet ve arzu objesi olarak görüyor hatta... Ah yazamıyorum siz anladınız. Bu ülkede damacanaya tecavüz edildi. Daha ötesi yok.
Kız çocuklarını okutan, 17’sine gelince evlenmesi için teşvik eden değil; kendi ayaklarının üzerinde durmasına olanak sağlayan, ekonomik özgürlüğünü destekleyen, oğlunu seven sayan, insan yerine koyan ve onu aşağılamayan, çocuklarının annesine saygı ve sevgi veren babaların babalar günü kutlu olsun.
Aldatan, yüzü kızarmayan, çalan, satan, yan gözle bakan, vatana millete yararı olmayan, ekonomiyi mahveden, kandırıldım diyerek af dileyen, kadir kıymet bilmeyen, atalarına ve ailesine saygısı olmayan, koltuğa yapışan ölene kadar ben ben ben herşey benim olsun diyen hiçbir babanın babalar günü kutlu olmasın. Onlar ne babalar gününü ne de bayramlarda saygıyı ve el öpmeyi hak ediyor.
Berna Deveci
Yararlanılan Kaynaklar:
- Düzbayır, B. (2013). Mukayeseli Fıkıh Bağlamında Kurban ve Kurbanın Hükmü, T.C. Çukurova Ünv. Sos. Bil. Ens. Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı.
- Karabıyık, B., & Akkılıç, (2022). Tüketicilerin Özel İndirim Günlerinde Çevrimiçi Yaptıkları Satın Almalarındaki Tüketim Eğilimlerinin Belirlenmesi, International Review of Economics and Management, 10(2), 134-155. Doi: http://dx.doi.org/10.18825/iremjournal.1214939