Berna Deveci
Köşe Yazarı
Berna Deveci
 

Hayırsız Marsilya

Sokak Hayvanları Meselesi gündeme geldi geleli sık sık örnek verilen bir tarihi olay var: Hayırsız Ada Vakası. Arşivler incelendiğinde aslında Hayırsız Ada Vakası öncesinde de benzer girişimler olduğu görülmektedir. Birinci olay, II. Mahmut döneminde, bir İngiliz vatandaşının sokak köpekleri saldırısı nedeniyle ölmesi sonucu İngiltere Büyükelçiliği’nin bu olayı şiddetle protesto etmesinden kaynaklanmıştır. Olay neredeyse diplomatik bir krize sebep olmuştur. II. Mahmut bu olay nedeniyle şehirdeki köpeklerin Marmara Denizi’nde ıssız bir adaya nakledilmesini emretmiştir. Toplanan sokak köpeklerini taşıyan sandallar, olumsuz hava koşulları nedeniyle nakil sırasında kıyıya sürüklenmiştir. Böylece bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Zaten hayvanların toplatılmasına büyük tepki gösteren halk, bu olayın ardından baskıyı arttırınca köpeklerin bir daha toplanarak adaya gönderilmesine cesaret edilememiştir. (1) İkinci olay, Sultan Abdülaziz dönemindedir. Sokak köpekleri toplatılarak bir adaya gönderilmek istenmiştir. Hayvanların adaya naklinden kısa bir süre sonra Çemberlitaş- Gedikpaşa hattı boyunca büyük bir yangın çıkmıştır. Halk bu yangını köpeklerin adaya nakledilmesi nedeniyle Allah’ın verdiği bir ceza olarak yorumlamış, büyük tepki göstermiştir. Bu tepkiler üzerine köpekler adadan bir süre sonra geri getirilmiştir. (1) Üçüncü olay ise Sultan II. Abdülhamit döneminde yaşanmıştır. Kaiser II. Wilhelm, 1889 yılında sultanı İstanbul’da ziyarete gelecektir. Bundan önce sokaklardaki köpeklerin sokaklardan temizlenmesi meselesi konuşulmaya başlanmıştır. Halk bu fikre şiddetle karşı çıkmıştır. Bu dönem Rusya elçiliği ve bazı elçilikler Boğaziçi’nde yazlık sarayları kullanıyorlardı. Etraftaki köpeklerin itlaf edilmesini talep etmişlerdir. Fakat bu isteği padişah kabul etmemiştir. Kuduz hastalığı bahanesiyle ikinci bir kez daha itlaf yapılması talep edilmiş, yine II. Abdülhamit buna karşı çıkmış, sadece kuduz köpeklerinin itlafı için gerekli tedbirlerin aldırmıştır. (1) Basında son zamanlarda sık sık atıf yapılan Hayırsız Ada Vakası ise dördüncü olaydır. 19. Yüzyıla gelindiğinde İstanbul’da yaklaşık 40-50.000 cıvarı köpek bulunuyordu. Şehirde köpeklerin istenmeme sebebi şehrin modernleştirilmesi çabaları ile ilişkilidir. (1) Köpekler, şehirde güvenlik, sağlık, temizlik gibi toplumsal hizmetlerde yarar sağlıyordu. Geceleri mahallenin yabancılara karşı güvenliğini sağlıyor ve artan, çöpe gidecek yemekleri yiyerek çöp sorununu çözüyorlardı. 19. Yüzyılda Avrupa kentlerinin temiz ve bakımlı oluşu Osmanlı’nın dikkatini çekti. Osmanlı kentleri temiz ve bakımlı değildi. Bu nedenle Avrupa şehirleri gibi bakımlı ve temiz olabilmek için köpeklerin toplatılması ve şehirden gönderilmesi gündeme geldi. (1) Dr. Abdullah Cevdet 1909 yılında sokaklarda yerlerde serilen murdar köpeklerden ve bunların havlamaları yüzünden gece deliksiz bir uykuya hasret kalındığından bahsederek, “böyle bir memleketin sakinleri nasıl gelişmiş devletler düzeyine çıkmaya yüz bulabilirler" sözleriyle mevcut durumdan yakındı. Aynı şekilde İbrahim Şinasi de “İstanbul Sokaklarının Tenviri ve Tathiri Hakkındadır” başlıklı makalesinde köpek sorununu ele alarak şehrin çağdaşlaşması için köpeklerin yok edilmesi gerektiğini iddia etti. (Cansız, D, 2021) Cansız’ın araştırmasında yukarıdaki gibi toplumun aydın ve önder kesiminden birçok kişi, sokak köpeklerinin toplatılması hakkında yazılar ve görüşler ortaya atmışlardır. Sevindirici olan şey, günümüzde olayın tersine dönmüş olması ve bütün aydın simaların sokak hayvanlarının uyutulma yasasına karşı çıkmasıdır. 1910 yılında İstanbul Belediye Başkanı Suphi Bey, sokak köpeklerini toplatma girişimine başladı. Halk bu olaya tepki gösterdi fakat köpek başına ücret ödeneceğini duyan işsiz, evsiz ve yoksul kesim köpekleri toplamaya yardım etti. Sonuç olarak köpekler toplandı ve önce Topkapı’da bir bölgeye hapsedildi. Köpeklerin sayısı artmaya başlayınca cıvarda oturan halk koku ve sesten rahatsız olmaya başladı. Bunun üzerine köpeklerin Hayırsız Ada’ya gönderilmesi kararlaştırıldı. Önceleri adaya yiyecek ve su taşındı. Fakat bir süre sonra bu, külfet gibi gelmeye başladı ve köpekler orada ölüme terkedildi.  Bu olay Batılı seyyahların dikkatini çekmiştir.  Catherine Pinguet, “İstanbul’un Köpekleri” adlı kitabında ve İstanbul’da öğretmenlik yapan misyoner P. Colomban anılarında bu olaydan bahsetmiştir. Adaya gönderilen hayvanlar halkın büyük tepkisini çekmiştir. Bunun üzerine köpeklerin bir kısmı adadan kurtarıldı. Fakat adaya o kadar çok köpek nakledilmişti ki hepsinin geri getirilmesi sağlanamadı. Bir süre sonra adı açıklanmayan Fransız bir iş adamı adadaki ölü ya da diri köpekleri almak için Osmanlı’ya başvurdu. Bu köpeklerin ölüsü ya da dirisinden (yazarken bile içim sızladı!)  deri, kemik tozu, gübre malzemesi ve yağ gibi unsurları Marsilya’ya ihraç etti. Batı, itlaf raporları hazırlayarak köpeklerin ekonomik getirileri üzerine uzun uzun değerlendirmeler yaptı. Derisi, kemikleri, kılları, yağı, kasları vs. için ayrı ayrı fiyat biçtiler. 1912-1914 arası İstanbul Belediye Başkanlığı yapan Cemil Topuzlu anılarında, köpeklerin Hayırsız Ada’ya nakillerinden sonra da İstanbul’daki 30 bin kadar sokak köpeğinin yavaş yavaş itlaf edildiğini beyan etmiştir. (1) Bu da bize gösteriyor ki İstanbul halkı köpekler itlaf edilirken ve toplatılırken katılmamış ve saklayabildikleri kadar köpeği saklamışlardır. Bizler inançlı, kültürel kodlarımızda mitolojik hikayelerimizde kurt ata miti bulunan merhametli bir halkız. Hiçbir dönem günahsız canlıların yok edilmesini savunmadık ve savunmayacağız. Yararlanılan Kaynakları: Cansız, D. (2021). II. Meşrutiyet Döneminde Hayvan Hakları. Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi
Ekleme Tarihi: 31 Mayıs 2024 - Cuma
Berna Deveci

Hayırsız Marsilya

Sokak Hayvanları Meselesi gündeme geldi geleli sık sık örnek verilen bir tarihi olay var: Hayırsız Ada Vakası. Arşivler incelendiğinde aslında Hayırsız Ada Vakası öncesinde de benzer girişimler olduğu görülmektedir.

Birinci olay, II. Mahmut döneminde, bir İngiliz vatandaşının sokak köpekleri saldırısı nedeniyle ölmesi sonucu İngiltere Büyükelçiliği’nin bu olayı şiddetle protesto etmesinden kaynaklanmıştır. Olay neredeyse diplomatik bir krize sebep olmuştur. II. Mahmut bu olay nedeniyle şehirdeki köpeklerin Marmara Denizi’nde ıssız bir adaya nakledilmesini emretmiştir. Toplanan sokak köpeklerini taşıyan sandallar, olumsuz hava koşulları nedeniyle nakil sırasında kıyıya sürüklenmiştir. Böylece bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Zaten hayvanların toplatılmasına büyük tepki gösteren halk, bu olayın ardından baskıyı arttırınca köpeklerin bir daha toplanarak adaya gönderilmesine cesaret edilememiştir. (1)

İkinci olay, Sultan Abdülaziz dönemindedir. Sokak köpekleri toplatılarak bir adaya gönderilmek istenmiştir. Hayvanların adaya naklinden kısa bir süre sonra Çemberlitaş- Gedikpaşa hattı boyunca büyük bir yangın çıkmıştır. Halk bu yangını köpeklerin adaya nakledilmesi nedeniyle Allah’ın verdiği bir ceza olarak yorumlamış, büyük tepki göstermiştir. Bu tepkiler üzerine köpekler adadan bir süre sonra geri getirilmiştir. (1)

Üçüncü olay ise Sultan II. Abdülhamit döneminde yaşanmıştır. Kaiser II. Wilhelm, 1889 yılında sultanı İstanbul’da ziyarete gelecektir. Bundan önce sokaklardaki köpeklerin sokaklardan temizlenmesi meselesi konuşulmaya başlanmıştır. Halk bu fikre şiddetle karşı çıkmıştır. Bu dönem Rusya elçiliği ve bazı elçilikler Boğaziçi’nde yazlık sarayları kullanıyorlardı. Etraftaki köpeklerin itlaf edilmesini talep etmişlerdir. Fakat bu isteği padişah kabul etmemiştir. Kuduz hastalığı bahanesiyle ikinci bir kez daha itlaf yapılması talep edilmiş, yine II. Abdülhamit buna karşı çıkmış, sadece kuduz köpeklerinin itlafı için gerekli tedbirlerin aldırmıştır. (1)

Basında son zamanlarda sık sık atıf yapılan Hayırsız Ada Vakası ise dördüncü olaydır. 19. Yüzyıla gelindiğinde İstanbul’da yaklaşık 40-50.000 cıvarı köpek bulunuyordu. Şehirde köpeklerin istenmeme sebebi şehrin modernleştirilmesi çabaları ile ilişkilidir. (1)

Köpekler, şehirde güvenlik, sağlık, temizlik gibi toplumsal hizmetlerde yarar sağlıyordu. Geceleri mahallenin yabancılara karşı güvenliğini sağlıyor ve artan, çöpe gidecek yemekleri yiyerek çöp sorununu çözüyorlardı. 19. Yüzyılda Avrupa kentlerinin temiz ve bakımlı oluşu Osmanlı’nın dikkatini çekti. Osmanlı kentleri temiz ve bakımlı değildi. Bu nedenle Avrupa şehirleri gibi bakımlı ve temiz olabilmek için köpeklerin toplatılması ve şehirden gönderilmesi gündeme geldi. (1)

Dr. Abdullah Cevdet 1909 yılında sokaklarda yerlerde serilen murdar köpeklerden ve bunların havlamaları yüzünden gece deliksiz bir uykuya hasret kalındığından bahsederek, “böyle bir memleketin sakinleri nasıl gelişmiş devletler düzeyine çıkmaya yüz bulabilirler" sözleriyle mevcut durumdan yakındı. Aynı şekilde İbrahim Şinasi de “İstanbul Sokaklarının Tenviri ve Tathiri Hakkındadır” başlıklı makalesinde köpek sorununu ele alarak şehrin çağdaşlaşması için köpeklerin yok edilmesi gerektiğini iddia etti. (Cansız, D, 2021)

Cansız’ın araştırmasında yukarıdaki gibi toplumun aydın ve önder kesiminden birçok kişi, sokak köpeklerinin toplatılması hakkında yazılar ve görüşler ortaya atmışlardır. Sevindirici olan şey, günümüzde olayın tersine dönmüş olması ve bütün aydın simaların sokak hayvanlarının uyutulma yasasına karşı çıkmasıdır.

1910 yılında İstanbul Belediye Başkanı Suphi Bey, sokak köpeklerini toplatma girişimine başladı. Halk bu olaya tepki gösterdi fakat köpek başına ücret ödeneceğini duyan işsiz, evsiz ve yoksul kesim köpekleri toplamaya yardım etti. Sonuç olarak köpekler toplandı ve önce Topkapı’da bir bölgeye hapsedildi. Köpeklerin sayısı artmaya başlayınca cıvarda oturan halk koku ve sesten rahatsız olmaya başladı.

Bunun üzerine köpeklerin Hayırsız Ada’ya gönderilmesi kararlaştırıldı. Önceleri adaya yiyecek ve su taşındı. Fakat bir süre sonra bu, külfet gibi gelmeye başladı ve köpekler orada ölüme terkedildi.  Bu olay Batılı seyyahların dikkatini çekmiştir.  Catherine Pinguet, “İstanbul’un Köpekleri” adlı kitabında ve İstanbul’da öğretmenlik yapan misyoner P. Colomban anılarında bu olaydan bahsetmiştir. Adaya gönderilen hayvanlar halkın büyük tepkisini çekmiştir. Bunun üzerine köpeklerin bir kısmı adadan kurtarıldı. Fakat adaya o kadar çok köpek nakledilmişti ki hepsinin geri getirilmesi sağlanamadı. Bir süre sonra adı açıklanmayan Fransız bir iş adamı adadaki ölü ya da diri köpekleri almak için Osmanlı’ya başvurdu. Bu köpeklerin ölüsü ya da dirisinden (yazarken bile içim sızladı!)  deri, kemik tozu, gübre malzemesi ve yağ gibi unsurları Marsilya’ya ihraç etti. Batı, itlaf raporları hazırlayarak köpeklerin ekonomik getirileri üzerine uzun uzun değerlendirmeler yaptı. Derisi, kemikleri, kılları, yağı, kasları vs. için ayrı ayrı fiyat biçtiler. 1912-1914 arası İstanbul Belediye Başkanlığı yapan Cemil Topuzlu anılarında, köpeklerin Hayırsız Ada’ya nakillerinden sonra da İstanbul’daki 30 bin kadar sokak köpeğinin yavaş yavaş itlaf edildiğini beyan etmiştir. (1)

Bu da bize gösteriyor ki İstanbul halkı köpekler itlaf edilirken ve toplatılırken katılmamış ve saklayabildikleri kadar köpeği saklamışlardır. Bizler inançlı, kültürel kodlarımızda mitolojik hikayelerimizde kurt ata miti bulunan merhametli bir halkız. Hiçbir dönem günahsız canlıların yok edilmesini savunmadık ve savunmayacağız.

Yararlanılan Kaynakları:

  1. Cansız, D. (2021). II. Meşrutiyet Döneminde Hayvan Hakları. Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.