Dün yarım bıraktığımız yerden devam ediyoruz. Velider Antalya Şube Başkanı Sayın Tülin Koç durumun ciddi olduğunu söylüyor. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli hakkındaki bilgi ve görüşlerini de yine bizler için paylaştı. Aktarıyorum:
‘’Müfredatın ana felsefesi dinci, gerici cinsiyetçi ve tekçi bir yaklaşımdır. Çocuklara bir laik ve modern olmayan kimlik dikte etmeye çalışmaktadır. “Eğitim” kavramı yerine “maarif” teriminin seçilmesi bile ideolojik bir tercih ve Türkiye Yüzyılı bir siyasi partinin sloganıdır. Maarif” dini bir terimdir, “Eğitim” anlamına gelmemektedir. Toplumun bütün kesimlere ait olması beklenen müfredatta siyasetin belirleyiciliği görülmektedir. Yani siyasi iktidarın eğitimle ve yaşamla ilgili düşünceleri temel alınmış bir modelden söz ediyoruz. Oysa eğitim kamusal bir hizmet, toplumsal fayda üretmesi beklenen bir kavramdır. Taslak müfredatta ders içerikleri mutlaka bir değerle ilişkilendirilmiş, o değerler mutlaka dini bir içerikle biçimlendirilmiş. Bu müfredatta toplumu ve çocuklarımızı ileriye taşıyacak unsurlar yoktur. Taslağın ana felsefesi “erdem-değer-eylem” anlayışına, çocukların ve toplumun eğilimlerinden benliklerine kadar belirleme anlayışına oturtulmuş. Taslağın oturduğu anlayış otoriterden öte totaliterdir. Taslakta; çocuk veya insanın temel hak ve özgürlükleri değil “aile” vurgusu üzerinden patriyarkal bir anlayış öne çıkmaktadır. Ayrıca başta din dersleri olmak üzere toplumsal cinsiyet vurguları bulunmaktadır. Taslakta hemen tüm ders ve kazanımlarda “değer telkini” temel yaklaşım/yöntem olarak ilk sırada sayılmaktadır. Telkinin her türü çocuk/insanın temel hak ve özgürlük ihlalidir, eğitimle çelişiktir. Milli görüşçü dinci şeriatçı telkinci ideolojik bir taslaktır. Taslak; Osmanlının çöküşüne yol açan medreseci mantıkla hazırlanmıştır. Taslağın “maarif” anlayışına oturtulması, “kök değerleri” tarihe/geçmişe bağlaması, “tarihi” Sünniliğe indirgemesi, “milli değerleri” dini değerlere indirgemesi “milli görüşü’’, şeriatçılığı, Osmanlıcılığı temsil etmektedir. AKP’nin ideolojik jargonunu oluşturmaktadır. Müfredat değişikliği ile amaçlanan Tevhid-i Tedrisatla, Cumhuriyet’le, laik eğitimle hesaplaşmak, Laik Bilimsel eğitimin son kırıntılarını müfredat eliyle kaldırmak ve siyasal islam rejimini kalıcılaştırmaktır. Bunun üzerine eğitim programı veya programları inşa edilmez.
Çocuğun üstün yararını hedeflemesi gereken Milli Eğitim Sistemi, temel hak ve özgürlükleri, evrensel ilkeleri ve yeni gelişmeleri esas alarak daha bilimsel, çağdaş ve evrensel olmalıydı. Maalesef yıllardır müfredatta ve yönetmeliklerde yapılan değişiklikler, yapılan protokoller, iş birlikleri eğitim ve ders programlarının laik ve bilimsel temeli adım adım tahrip etmiştir. Bu tahribatlar çocuklarımızın akademik, psikolojik, bilişsel, moral ve sosyal gelişimlerine telafisi mümkün olmayan büyük zararlar vermektedir. Gençliğimiz umutsuzluğa sürüklenmektedir. MEB’in açıkladığı müfredat taslağı ile zaten çok örselenmiş olan özgürlükçü, eleştirel, eşitlikçi, demokratik, laik, bilimsel, evrensel eğitim boyutları bir kez daha hedef alınmaktadır. Müfredata “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adının verilmesi bize açıkça eğitime siyasetin katıldığını, ideolojik bir tercih yapıldığını gösteriyor. Eğitimin siyaset üstü olarak ele alınması bir ülke için hayati öneme sahipken tüm itirazlara kulak asmaksızın 2014 tarihinde önce Maarif Müfettişleri Başkanlığı’nın kurulması, Maarif Modeli’ ne uygun müfredat değişimi açıklamalarının ve Maarif söyleşilerinin yaygınlaştırılması ile uzun süredir “eğitimden maarife, öğretmenden muallime, öğrenciden talebeye, bilimden irfana” açıklamaları eşliğinde laik eğitimi hedef alan, maarif, köklerden geleceğe, erdem-değer-eylem vurguları eşliğinde dine dayalı eğitimi esas alan bir öğretim programı amaçlanmaktadır. Müfredatta kazanımların “ayet ve hadisler ışığında” ele alınması, kadınların çalışma hayatında olmasının, evlilik yaşının yüksekliğinin, kreş ve bakımevlerinin aile için bir tehdit, sorun olarak görülmesine kadar onlarca içerikle açıkça çağdaş, bilimsel eğitim reddedilmekte, hatta daha da ötesi Anayasa’nın laiklik ilkesi ve Medeni Kanun’un da reddedildiğini ortaya koymaktadır. Türkiye Yüzyılı hedefleri çerçevesinde Millî Eğitim Bakanlığı tarafından "Bütüncül Eğitim: Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Öğretim Programları Geliştirme Çalıştaylarının katılımcılarının, müfredat taslağında “diğer paydaşlar” diye belirtilen isimlerin, STK adı altındaki tarikat yapılarının hazırladıkları raporlar, yazılarda bu müfredatla Tevhid-i Tedrisat’ı değiştirmenin amaçlandığı, karma eğitim hakkının hatta sonrasında zorunlu eğitimin kaldırılmasının hedeflendiği vurgulanmaktadır. Kültür ve medeniyetimize yön veren isimler denilerek müfredatta laiklik, laik, bilimsel, çağdaş eğitim, karma eğitim karşıtı isimler öğretim programlarında referans alınmaktadır.
Müfredat değerler ifadesiyle fıtrat, kader, kanaat vb ifadeler üzerinden inşa edilirken Cumhuriyet, eşitlik, özgürlük, emek, barış gibi evrensel değerler öğretim programında “değer” olarak yer almamaktadır. Öğretmenlere, akademisyenlere, velilere rağmen kapalı kapılar ardında hazırlanmıştır. Öznesinin öğrenci olmadığı bir müfredat taslağıyla karşı karşıyayız. Dokuz günlük görüş verme süresinin akılcı, mantıklı bir karşılığı veliler olarak yoktur. Bu kadar kısa bir sürede tüm taslağın, ders içeriklerinin biz veliler ve öğretmenler tarafından okunabilmesi, incelenebilmesi bile mümkün değildir. Kaldı ki bu görüşler kamuoyuna açıklanacak mıdır, gelen görüşler değerlendirmeye alınacak mıdır gibi çok sayıda sorunun cevapsız bırakılması bizleri, taslağın görüşe açılmasının yalnızca müfredata demokratik bir görüntü verme algısı yaratmak olduğunu düşündürdü. Öğretim programlarının hazırlık çalışmalarının Temel Eğitim Genel Müdürlüğü ve Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ortak çalışmasıyla yürütülmesi bile başlı başına bu müfredatla amaçlananın ne olduğunu göstermektedir. Müfredatla yeni bir “öğrenci profili” hedeflendiği belirtilmektedir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda, Anayasa’da, tüm mevzuatta eğitimin hedefleri açıkça düzenlenmesine rağmen Anayasa’yı, mevzuatı yok sayan yeni “öğrenci profili” yeni “insan, devlet, toplum tahayyülü” sözleri kabul edilebilir değildir.’’
Tülin Hanım’a değerli görüşlerini bizimle paylaştığı için teşekkür ediyorum. Peki biz ne yapmalıyız? Müfredatı kabul edecek miyiz? Haklarımız nelerdir? Bu soruların cevaplarını da yine bu köşeden sizlere aktarmaya çalışacağım. Sağlıcakla kalın.