Falez işgaline bir tepki de ŞPO’dan
Falez işgaline bir tepki de ŞPO’dan
Son günlerde sık sık Antalya gündeminde yer alan falez işgaliyle ilgili olarak Şehir Plancıları Odası Antalya Şubesi’nden açıklama geldi
Okur Medya - Bambus plajı üzerinde yaşanan tartışmalar falezlerin işgalini bir kez daha gündeme getirdi. Şehir Plancıları Odası (ŞPO), Antalya Şubesi de falez işgaliyle ilgili açıklamada bulundu. İşte ŞPO’nun açıklaması: “Kıyı mevzuatına aykırı inşa edilmiş yapıları yasallaştıran, kıyılarda imara aykırı yapılanmaları teşvik eden düzenlemelere son verilmedir. Kıyılarda yapılaşma baskısını teşvik eden uygulamalar, kaçak yapılaşmaların önünü açıp çevre tahribatlarına neden olmakla birlikte, kıyılardan yararlanma önceliğini kamuya veren anayasa ve kanun hükümleriyle de bağdaşmamaktadır.
Anayasa’nın “Kamu Yararı” genel başlığı ile “Kıyılardan Yararlanma” alt başlığı altında 43. Maddede yer alan “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.” hükmü ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca yapılan izinsiz uygulamalar göz önüne alındığında; izinsiz uygulamaların kamu yararını içermediği, sebepsiz zenginleşmeye yol açtığı, aykırı ve kaçak yapılaşma sebebiyle işgale sebep olduğu, kıyı alanlarında tahribat yaratmaktadır. 3621 sayılı Kıyı Kanunu’ nun 5. Maddesi “Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır.” 3621 sayılı Kıyı Kanunun 6. Maddesi “Kıyı herkesin eşit ve serbestlikle yararlanmasına açık olup buralarda hiçbir yapı yapılamaz, duvar, çit, parmaklık, hendek, tel örgü vb. engeller oluşturulmaz” denilmektedir. Söz konusu Kanunu’na göre Kıyı kenar çizgisi altında kalan tüm deniz ve kara alanları devletin hüküm ve tasarrufu altında olup kamuya açık alanlardır.
Falezlerin başlangıcı olan Konyaaltı Varyantından başlayarak Lara Düden Çayının denize döküldüğü alana kadar tüm falez kıyı bandı güzergahını incelediğimizde;
-Falez kıyı alanlarının Atatürk Parkı bölümü; Kesin Korunacak Hassas Alan,
-Yat Limanı kısmı; Kentsel Sit Alanı,
-Karaalioğlu Parkı bölümü; 1. Derece Doğal Sit Alanı,
-Düden Çayından falezlerin doğu bitimine kadar olan kısmı ise; Kesin Korunacak Hassas Alanı,
-Falez Kıyı bandının Kesin Korunacak Hassas Alanın kuzey yönündeki kısmının ise Nitelikli Doğal Koruma Alanı olduğu görülmektedir.
Falezleri “korunmak” üzere sit alanları ilan edilmiş olmasına rağmen alan korunamamakta ve kent siluetine yakışmayan yapılaşmalar ortaya çıkmaktadır.
Falezler ile denize paralel şekilde yer alan yol akslarının ve yeşil alanların yer yer devamlılığının yapılarla engellendiği görülmektedir. Falezler üzerindeki bazı yapılar, tüm suyollarının denize ulaşmasına engel olmaktadır. Bu da zamanla daha büyük afetlere sebep olabilecektir. Atatürk Parkı içerisindeki falezlerin üstündeki yapılaşmaların görsel ve estetik yönden ortak gösterim dil birliği ile birleştirilerek doğal dokuya uyumlu hale getirilmesi ve alanda alan yönetim planlarının oluşturulması gerekmektedir.
Konyaaltı Varyanttan Yat Limanı Tarihi Mermerli Plajına kadar yaklaşık 2-2,5 km lik sahil bandında yapılmış herhangi bir plaj bulunmamaktadır. Ancak Yat Limanından Karpuzkaldıran Plajına kadar yaklaşık 11 km sahil bandında ise aktif kullanılan/kullanılmayan 20 nin üzerinde plaj alanı yer almaktadır. Eğer bu alanlarda bir matematiksel oran düşünürsek 2/2,5 km sahilde 1 tane (Mermerli Plajı ) var ise 11 km lik sahil bandında en fazla 4/5 adet plaj olması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Falezlerden denize iniş için yapılmış merdivenler, rampalar ve bu ara çok gündemde olan kule şeklindeki asansörler gibi kullanımlar doğal morfolojik yapının bozulmasına neden olmaktadır. Alanların kontrolsüz kullanımlarından kaynaklı kirlilik hem görsel hem de atıksal niteliktedir. Kent estetiğine aykırı sık sık yer alan beton plajlar ve ya doğal dokuya uyumsuz sırıtan plaj malzemeleri ile mevcut kullanımlardan kaynaklı oluşan atıkların falez dokusunun estetik görüntüsüne, doğal dokusuna zarar verdiği ve yangın vb. tehlikelere açık olduğu görülmektedir. Ayrıca kullanılmayan atıl haldeki yapıların, iskelelerin, beton istinat duvarların oluşturduğu görüntü kirliliğinin yanı sıra plajların yüksek sesli müzik anlayışı, ışıklandırmaları gibi bir çok ses ve ışık kirliliği de falez doğal dokusuna zaman içerisinde artarak zarar verdiği ve bu durumun da Turizmin başkenti Antalya’ya yakışmadığı aşikardır. Antalya kenti tabii ki turizm sektörünü geliştirmek için denizden faydalanacak, ancak turizm adı altında da dünyada eşi benzeri çok az görülen nadide dokusu olan “FALEZ” lere zarar verilmemelidir.
Falez sahil bandının koruması ve korumaya yönelik yaklaşımlarda bulunması gerekliliği ile gelişi güzel insanların inisiyatifine göre ve her talep edilen kıyı yapısının herhangi bir bilimsel etüt ve fizibilite çalışması yapılmadan, bütüncül değerlendirmelerde bulunmadan yapılmış olması çok üzücüdür. Yapılan kıyı yapılarının falez dokusuna zarar verdiği göz önünde bulundurulduğunda; her noktadan denize inilmemeli, canı isteyen arkada işletmem var diyen herkese deniz üstünde iskele şeklinde plaj kullanım izni verilmemelidir. Bütünleşik kıyı düzenlemesi kapsamında bilimsel ve korumacı yaklaşımlar dikkate alınarak yapılacak plaj yerleri tespit edilmeli ve bu alanlar düzenli olarak kontrollü yapılarak denetlenmelidir. Gecekondu görüntüsü niteliğindeki birçok yapının bulunduğu falez kıyı bandında; kötü örnekler temizlenmeli ve bir an önce nitelikli, doğal yapıya uyumlu dokunuşlara yer verilmelidir.
Bilinmelidir ki! Antalya Falezleri, kireçtaşı ve dolomit gibi tortul kayaçlardan oluşmuş ve falezler deniz seviyesinden yükselerek keskin, sarp kayalık oluşumu ile dramatik bir manzaraya sahip olup milyonlarca yıl süren erozyon ve deniz hareketlerinin bir sonucu olarak şekillenmiştir. Böylesi jeolojik açıdan ilginç doğa harikası falezler mutlaka korunmalıdır.
Falezlerdeki betonlaşmanın önüne geçilemediği takdirde, doğal yapı her geçen gün tahribata uğrayacak olup geri dönülemez hasarlara ve zararlara sebep olmakla birlikte doğal afetlerin önüne geçilemeyecektir. TMMOB Şehir Plancıları Odası Antalya Şubesi olarak kentimizde telafisi güç veya imkânsız zararların oluşacağından, doğal morfolojik yapıya zarar verecek her türlü yaklaşımın karşısında olduğumuzu ve şehircilik ilke ve esaslarını dikkate alarak, kamu yararı gözeterek, doğa ile barışık, daha yaşanabilir kentler oluşturabilmek için doğamızı savunmaya devam edecek olup bu konuda mücadelelerimizi sürdüreceğimizi tüm kamuoyuna saygıyla ile duyururuz.”
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.