'Barış akademisyenleri ve hukukun şiddeti' paneli düzenlendi
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki görevine iade edilen Doç. Dr. Nilgün Erdem, Barış için Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirisini imzalayan 2212 akademisyenin 1223’ünün Türkiye’deki üniversitelerde görev yaptığını ve bunların yüzde 42’sinin OHAL döneminde Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) ihraç edildiğini söyledi.
Barış akademisyenlerinin hukuk mücadelesinin ihraçlardan önce başladığını vurgulayan Erdem, barış akademisyenleri için eşit bir süreç işletilmediğini belirtti. Yaşanan hukuksuzlukların 12 Eylül rejiminden bile daha öteye gittiğini, 1402’lik akademisyenlerin ihraç edildikleri dönemde pasaportlarına el konmadığını, yurtdışında bilimsel çalışmalarına devam ede bildiklerini, altı yıl sonra da hepsinin göreve iade edildiğini belirtti. KHK ile ihraç edilen barış akademisyenlerinin ise hem pasaportlarına el konduğunu, hem de yedi yılı aşkın bir süredir hukuksal bir belirsizlik içinde yaşadıklarını vurguladı.
OHAL döneminde KHK ile ihraç edilen 406 barış akademisyeni için hukuk mücadelesinin aradan geçen yedi yıla rağmen devam ettiğini söyleyen Erdem, OHAL komisyonunun bütün barış akademisyenleri için ret kararı vermesinin ardından başvurulan idare mahkemelerinde 154 ret, 157 iade kararı çıktığını ancak üniversitelerin istinaf mahkemesine yürütmeyi durdurma talebiyle yaptığı başvuru sebebiyle iade edilen barış akademisyenleri için de hukuki sürecin tamamlanmadığını belirti.
'KARAR ALMA MEKANİZMALARINDAN DIŞLANDILAR'
Erdem, göreve dönen akademisyenlerin de üniversitelerinden ayrıldıkları dönemde zaten yetersiz olan akademik özgürlükler bakımından çok daha sıkıntılı bir tablo ile karşılaştıklarını, 2017’de rektörlük seçimlerinin kaldırılmasıyla birlikte akademisyenlerin üniversitenin karar alma mekanizmalarından tamamıyla dışlandığını vurguladı.
'HUKUK HERKES İÇİN AYNI ŞEKİLDE İŞLEMİYOR'
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden ihraç edildikten sonra görevine geri dönmesine rağmen istinaf mahkemesi kararıyla yeniden ihraç edilen Can Irmak Özinanır, Hrant Dink cinayetinin tetikçisi Ogün Samast’ın serbest bırakılmasının da gösterdiği gibi hukukun herkes için aynı şekilde işlemediğini söyledi.
Çiğdem Mater, Osman Kavala, Can Atalay, Selahattin Demirtaş, Selçuk Kozağaçlı ve bir dizi politik tutuklu için işlemeyen hukuk prensiplerinin katiller için ivedilikle devreye sokulduğunu belirtti.
Özinanır, meselenin bir grup akademisyenle sınırlı olmadığının altını çizerek, Polonya, Macaristan gibi ülkelerle birlikte Türkiye’de de yeni bir otoriter rejim inşa edildiğini söyledi. Hukukun şiddetinden çok belirli bir rejimin kendi hukuku içine çekilmekten söz etmenin daha anlamlı olduğunu vurguladı.
'HUKUKUN ŞİDDETİNDEN ÖTE 7 SENEİL BİR EZİYETE MARUZ BIRAKILDIK'
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Psikoloji Bölümü’nden ihraç edilen ve idare mahkemesinden ret kararı aldıktan sonra, bölge idare mahkemesinde dosyası bir yıldır bekletilen Merve Fidan, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ifade özgürlüğü kararına rağmen barış akademisyenlerinin dosyalarında farklı mahkemelerin, farklı kararlar almasının ikinci bir cezalandırmaya dönüştüğünü vurguladı. Barış akademisyenlerinin OHAL Komisyonu’nun dosyaları beş yıl bekletmesi sebebiyle mahkeme yoluna gitmelerinin dahi engellendiğinin altını çizen Fidan, “Hukukun şiddetinden çok yedi senelik bir eziyete maruz bırakıldık ” dedi.
“Mahkemelerin AYM kararını tanımadığı bir politik ortamda, bizim de başımıza aynısı gelmiş oldu, hukuki süreç lehimize tamamlandığında rektörlükler de mahkeme kararını tanımazsa ne olacak?” diye sordu.
'AİLELER BÖLÜNDÜ'
Panelin moderatörlüğünü üstlenen Ülkü Doğanay, özellikle ihraç sürecinde yurtdışında yeni bir hayat kurmak zorunda kalan barış akademisyenlerin de ayrı bir şiddete maruz kaldıklarını belirtti. Bunlardan göreve iade edilenlerin ise aniden ülkeye dönüp göreve başlamaları nedeniyle ailelerin bölündüğünü söyledi.
'HUKUK FAKÜLTESİNDE ÖĞRETİLMEYEN 'İRTİBAT VE İLTİSAK' GİBİ KAVRAMLARLA KARŞI KARŞIYAYIZ'
Eğitim Sen avukatı Asuman Tokgöz, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaşanan hukuksal dönüşümün şiddetini avukatların da yaşadığını belirtti. Hukuk Fakültesi’nde öğretilmeyen, literatürde bulunmayan, “irtibat ve iltisak” gibi kavramlar ve uygulamalarla karşılaştıklarını söyleyen Tokgöz, aynı gerekçeyle ihraç edilen insanların farklı kararlarla bir kez daha mağdur edildiklerini belirtti.
Yedi yıldır devam eden hukuki sürecin hâlâ sonuçlanmadığını ifade eden Tokgöz, idare mahkemelerinden çıkan kararların Danıştay 5. Dairesi’nde görüşüleceğini, bu daireden ret kararı çıkarsa dosyaların AYM önüne gideceğini söyledi.
Panel ihraç edilen barış akademisyenlerinin bundan sonraki süreçte neler yapabileceği üzerine bir tartışma ile son buldu