HKMO Antalya’nın haritasını çıkardı

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Şube Başkanlığı görevine gelen Serter Kocababa, yönetim olarak ilk kez basın mensuplarının karşısına çıktı. Kocababa, Antalya’nın sorunları ve çözüm önerilerini rapor halinde paylaştı. Kocababa’nın ‘Kaçak Yapılaşma’, ‘Kırsal Alanların Yönetimi’ ve ‘Kentsel Dönüşüm’ başlıkları altında sıraladığı sorunlar ve çözüm önerileri şöyle:

 

1. Kaçak Yapılaşma Sorunlar:

Antalya'da kaçak yapılaşmanın birçok farklı yüzü bulunmaktadır. Kıyı ve sahil şeritlerimizde halkın kullanımını engelleyen izinsiz faaliyetler, korunması gereken doğal ve tarihi alanlarda yapılan izinsiz uygulamalar, yayla ve mera alanlarında izinsiz inşa edilen ikincil konutlar, hazine ve orman arazilerinde ileride satın alma düşüncesiyle gerçekleştirilen izinsiz yapılaşmalar ve imar planı bulunan meskûn sahalarda ruhsata aykırı yapılaşmalar bu sorunların başlıca örnekler olarak verilebilir.

Bu durum; Kentimizde yaşanan göçler ile birleştiğinde, Antalya'da plansız yapılaşma, düzensiz imar uygulamaları, deprem riskine karşı yetersiz hazırlıklar ve tarihi ve doğal dokunun korunmasında ciddi eksiklikler yaratmaktadır. Ayrıca, geçmiş dönem imar barışlarının ve gelecekte olası imar barışı beklentilerinin bu sorunları daha da derinleştirdiğini gözlemlemekteyiz.

Çözüm Önerileri:

3194 sayılı İmar Kanununda yer alan kaçak yapı ile ilgili hükümlerin, aykırılığa müdahale de yetersiz kalması nedeniyle, kaçak yapının yıkımına ilişkin hızlı ve etkin çözümlerin yer aldığı mevzuat hükümleri geliştirilmelidir.

Kanunlara eklenen geçici maddeler ile kaçak yapılara yönelik elektrik ve su gibi aboneliklerin verilmesinin yolu açılmamalıdır. İdareler tarafından ruhsatsız yapılara elektrik ve su aboneliği hiçbir suretle verilmemeli, kaçak yapılar özendirilmemelidir. Ayrıca, kaçak yapılara elektrik ve su abonelikleri bağlanması durumunda yapının yıkımında ciddi hukuki ve teknik sorunlar yaşandığı unutulmamalıdır.

Kaçak yapı yapan kişi ya da kişiler hakkında yargı kararları ile verilen cezaların arttırılarak vatandaşlar gözünde kaçak yapı yapmanın caydırıcılığı ortaya çıkartılmalıdır.

 İlçe belediyelerince kaçak yapının tespiti ile yıkım kararının uygulanması süreçlerinin keyfi olarak yürütülmemesi gerekmektedir. Bununla birlikte, İlçe Belediyesi tarafından yapılan kaçak yapı tespitlerinin belli bir zaman dilimine kadar sonuçlandırılıp sonuçlandırılmadığının Büyükşehir Belediyesince düzenli olarak kontrol edilmesi ve eğer gerekiyor ise Büyükşehir Belediyesi tarafından bu konuda irade ortaya koyulması gerekmektedir.

 İlçe Belediyelerinde kaçak yapı tespiti, imza ehliyeti olmayan personeller tarafından yürütülmemeli ve kaçak yapı tespitinde görev yapan teknik personellerin niteliği ve niceliğinin arttırılması gerekmektedir.

Devletin Hüküm ve Tasarrufu Altındaki Alanlarda yapılan işgaller için “Ecrimisil” adı altında alınan para cezalarının vatandaşlar ve ilgili idareler tarafından kira bedeli gibi değerlendirilmesi sonucunda, işgallerin uzun yıllar devam etmesi durumu oluşmakta ve bunun sonucunda işgalciler tarafından bu alanlarda hak sahipliği ya da müktesep haklar oluşmaktadır. Tüm vatandaşların eşit yararlanması gereken Devletin Hüküm ve Tasarrufu Altındaki Alanlardaki işgallerin Ecrimisil İhbarnamesine konu edilmeden, ivedilikle 775 sayılı Gecekondu Kanunu kapsamında kaldırıltılması ve herhangi bir mükteseplik ya da hak sahipliği oluşmasına mahal verilmemelidir.

Kıyı ve sahil şeritleri, orman, hazine ve mera mülkiyetindeki alanlar ile sit alanları gibi ortaklaşan alanlarda kurumlar arası bürokrasinin müdahalede gecikmelere ve yetki karmaşasına yol açtığı göz önünde bulundurularak, bu alanlarda hızlı ve etkin karar alınabilmesi için idarelerin personellerini görevlendireceği komisyon veya kurullar oluşturulmalıdır. Bu şekilde, ortaklaşan alanlarda daha hızlı ve etkin müdahalelerin yapılması sağlanmalıdır.

Kırsal Alanların Yönetimi Sorunlar:

Kentimiz, turizmin yanı sıra tarım alanlarındaki üretim potansiyeli ile Ülke ekonomisine ciddi katkı vermektedir. Ancak, çiftçinin üretim yaptığı tarım alanlarında barınma ihtiyacının karşılanması için ruhsat gerektirmeyen 75 m2 bağ evi ile entegre tesis niteliğinde olmayan ahır ve sera gibi tarımsal yapıların inşasıyla ilgili bürokratik işlemlerin fazlalığı nedeniyle sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu bürokratik süreçler, çiftçilerimiz ve kırsal alanda yaşayan vatandaşlarımız için önemli zorluklar yaratmakta olup sonucunda ise kaçak yapılaşma artmaktadır.

Köylerimiz, kırsal kalkınmanın ve sürdürülebilir tarımın temel yapı taşlarıdır. Bu alanlar, tarımsal üretimin yanı sıra, kültürel ve sosyal yaşamın da canlı birer merkezi olarak büyük bir öneme sahiptir. Ancak, köylerde yaşanan mülkiyet sorunları, köylülerin yerleşim alanlarını terk etmelerine ve büyük kentlere göç etmelerine sebep olmaktadır. Bu durum, hem tarımsal üretimde hem de kırsal kalkınmada ciddi aksaklıklara yol açmaktadır.

Çözüm Önerileri:

 Entegre tesis niteliğinde olmayan bağ evi, ahır ve sera gibi basit tarımsal yapıların izin süreçlerindeki bürokrasinin azaltılması, köylülerin ve çiftçilerin tarımsal faaliyetlerini daha verimli ve hızlı bir şekilde yürütebilmeleri için büyük önem taşımaktadır. Mevcut bürokratik süreçler, hem zaman hem de kaynak israfına yol açmakta ve üreticilerimizi gereksiz yere yormaktadır. Ruhsat gerektirmeyen bu basit tarımsal yapılara izin verilmesi için Bakan Olur’u ile son bulan bürokratik sürecin sadeleştirilmesi ve gerekli izin süreçlerinin İl Müdürlükleri tarafından tamamlanması gerekmektedir. Böylece, çiftçilerimizin ve köylülerimizin ihtiyaç duydukları yapıları hızlı bir şekilde inşa etmeleri sağlanacak ve tarımsal üretim kesintisiz olarak devam edebilecektir. Bu düzenleme, kırsal kalkınmayı desteklemek, tarımsal üretimi artırmak ve tarım alanlarında kaçak yapılaşmayı azaltmak adına atılacak önemli bir adım olacaktır.

 Köylülerin kentlere göç etmesinin önüne geçmek ve kırsal alanların sürdürülebilirliğini sağlamak için köylerdeki mülkiyet sorunlarının ivedilikle çözülmesi gerekmektedir. Mülkiyet haklarının netleştirilmesi ve köylülerin topraklarına sahip çıkabilmesi, onların köylerinde kalmalarını ve tarımsal faaliyetlerini sürdürebilmelerini teşvik edecektir. Böylece, hem köylerin ekonomik yapısı güçlenecek hem de kentlere olan göç baskısı azalacaktır. Bu nedenle, köy dokusu bulunan kırsal alanlarda Mahalli İdareler tarafından köy yerleşik alan tespitlerine yönelik çalışmaların ivedilikle başlatılması gerekmektedir.

Ancak burada altını çizmemiz gereken önemli bir husus bulunmaktadır. Köy yerleşik alan tespitlerinin de bürokratik süreçleri oldukça yorucudur. Bu süreçlerin karmaşıklığı ve imar planı yapımı gibi Bakan Olur’u neticesinde sonuçlanması, köylülerin sorunlarının çözümünde gecikmelere neden olmakta, dolayısıyla köyden kente göçü hızlandırmaktadır. Bürokratik engellerin azaltılarak süreçlerin hızlandırılması, köylülerin mülkiyet haklarına daha hızlı erişim sağlamalarını mümkün kılacaktır. Köy yerleşik alanlarındaki mülkiyet sorunlarının çözümü, sadece kırsal kesimin değil, tüm ülkenin kalkınmasına katkı sağlayacak önemli bir adımdır. Bu konuda köylülerin haklarının korunması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması büyük önem taşımaktadır.

Kentsel Dönüşüm Sorunlar:

Kentsel dönüşüm projeleri, genellikle bina bazında ele alınmakta ve bu yaklaşım, bütüncül bir kentsel dönüşüm stratejisinin uygulanmasını engellemektedir. Bu durum, şehirlerde halihazırda yetersiz olan sosyal donatı alanlarının daha da daralmasına ve çevresel faktörlerin kötüleşmesine neden olmaktadır.

Antalya'nın merkezinde bulunan Konyaaltı ve Muratpaşa ilçelerini birbirine bağlayan yolların kapasitesinin üzerinde kullanıldığı ve bu durumun yakın gelecekte daha büyük ulaşım sorunlarına yol açacağı görülmektedir. Muratpaşa İlçesinde imara açılan veya yakın gelecekte imar sorunları çözülmesi muhtemel alanların oluşması sonrasında, Lara ve Konyaaltı arasındaki ulaşım sorunu daha da derinleştirecektir.

Çözüm Önerileri:

Yerel yönetimlerin kentsel dönüşüm projelerini belirlerken riskli bölgeleri tespit etmesi ve bu alanlarda bina dönüşümüne izin vermemesi önemlidir. Bu yaklaşım, sadece binaların güvenliğini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bölgenin ihtiyacı olan sosyal donatı alanlarının artması ve çevresel faktörlerini iyileştirmeyi de hedefler. Bu sayede, şehirler daha dayanıklı hale gelir ve toplumun yaşam kalitesi artar.

Ayrıca; parsel bazında kentsel dönüşüm işlemi için yeni yapı yapılması durumunda, aynı alanda bölge bazlı kentsel dönüşüm uygulamalarının önüne geçilmiş olabilir. Çünkü tek tek binaların dönüşümüne odaklanıldığında, bölgedeki sosyal donatı alanlarının iyileştirilmesi imkânı ortadan kalkarken, bölgenin altyapısının yenilenmesi ve çevresel faktörlerin iyileştirilmesi ihmal edilmiş olabilir.

Antalya ticaretinin kalbinin attığı iki ilçeyi birbirine bağlayan yeni yolların ihdas edilmesi, bütüncül kentsel dönüşüm amaçlı planlamalarla mümkündür.

Bütüncül bir kentsel dönüşüm stratejisi, yalnızca yolların genişletilmesi veya yenilenmesi değil, aynı zamanda yeni ulaşım arterlerinin oluşturulması, toplu taşıma ağlarının güçlendirilmesi ve yaya dostu alanların artırılması gibi kapsamlı önlemleri de içermelidir. Bu tür çalışmalar, Antalya’nın sürdürülebilir bir şekilde gelişmesini ve kent içi ulaşımın daha verimli hale gelmesini sağlayacaktır.

Antalya'nın gelecekteki ulaşım sorunlarını çözmek ve kentsel dönüşümü etkin bir şekilde gerçekleştirmek için gerekli adımların bir an önce atılması büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, İlçe Belediyeleri, Büyükşehir Belediyesi ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Kentsel Dönüşüm Müdürlüğünün iş birliği içinde çalışması gerekmektedir.

 Bina bazında dönüşüm için yapı ruhsatı alınırken, aynı zamanda bölge bazlı kentsel dönüşüm projelerinin de göz önünde bulundurulması ve koordinasyonun sağlanması önemlidir. Böylece, tek tek binaların dönüşümüyle sınırlı kalmadan, bölge genelinde daha kapsamlı iyileştirmeler ve altyapı geliştirmeleri yapılabilir. Bu şekilde, şehirlerin daha sürdürülebilir ve yaşanabilir hale gelmesi sağlanabilir.

Altyapılı İmar Parseli Sorunlar:

Altyapısı tamamlanmamış bölgelerde yapı ruhsatı düzenlemesi, hem mevcut altyapı sistemlerini zorlamakta hem de kamu kaynaklarının israfına neden olmakla birlikte, halk sağlığını tehlikeye atacak ciddi çevresel sorunlara yol açmaktadır.

Özellikle kanalizasyon altyapısı tamamlanmadan sızdırmaz fosseptik ile yapı ruhsatı verilmesi, sağlık ve çevre açısından ciddi riskler taşımaktadır. Sızdırmaz fosseptik çözümleri kısa vadede geçici bir çözüm gibi görünse de, uzun vadede yer altı sularının kirlenmesi, toprak kalitesinin bozulması ve çevresel kirlilik gibi sorunlara yol açmaktadır. Bu tür eksik altyapı uygulamaları, hem kamu sağlığına hem de çevreye zarar verme potansiyeli taşımaktadır.

Kırmızı kot uygulaması yapılmadan bölgede imar çalışmalarının tamamlanması, sokak siluetlerinde estetikten uzak çarpık uygulamaların oluşmasına sebep olmaktadır. Ayrıca; kırmızı kot uygulamasından yoksun bölgelerimizde, yağış dönemlerinde sıkça yaşanan sel ve su baskınlarının doğal afete dönüşme riskleri artmakta ve bu durum hem insan hayatını hem de maddi değerleri tehdit etmektedir. Bu tür sorunlar, yerel yönetimlerin ve vatandaşların uzun vadede büyük sıkıntılar yaşamasına neden olmaktadır.

Çözüm Önerileri:

Mevcut altyapı sistemlerinin iyileştirilmesi ve güncellenmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

Altyapı ve kanalizasyon yatırımlarının uzun vadeli planlarla desteklenmesi, çevresel etkilerin minimize edilmesi için gerekli denetim ve kontrollerin sıkılaştırılması önemlidir.

Yeni planlama bölgelerinde; altyapı hizmetleri tamamlanmadan yapı ruhsatının düzenlemesini kısıtlayan plan notlarının eklenmesi ve kırmızı kot projesi tamamlanmadan yapı ruhsatlarının düzenlenmemesi gerekmektedir.

ASAT’ a ait İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelikte, yeni yerleşim alanlarda kanalizasyon olmadan sızdırmaz fosseptik uygulaması ile ruhsat verilebilmesinin önünü açan hükümlerin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Antalya’nın sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde gelişebilmesi için altyapı çalışmalarının tamamlanmadan yapı ruhsatı verilmemesi ve kırmızı kot uygulamasının titizlikle yapılması büyük önem taşımaktadır. Bu yaklaşımlar, kentimizin estetik değerlerini koruyacak, kamu kaynaklarının verimli kullanılmasını sağlayacak ve olası çevresel felaketlerin önüne geçecektir.