2023-2024 Eğitim Öğretim yılında da sorunlarımız çığ gibi büyüdü

Okur Medya - Veli Der Antalya Şube Başkanı Tülin Koç, geride kalan eğitim öğretim dönemini değerlendirdi. Sorunları sıralayan Koç’un açıklaması şöyle: “Her eğitim öğretim yılında sorunlarımız katlanarak artıyor. Müfredat değişikliklerinden sınav sistemlerinde yapılan değişikliğe, eğitimin paralılaştırılarak kamusal bir hizmet olmaktan çıkarılıp metaya  dönüştürülmesine, yasa yönetmelik değişikliklerinden protokollere, işbirliklerine eşit, laik, parasız, kamusal eğitimin kalan son kırıntıları yok ediliyor.

Bizim ülkemiz biz velilerin çocuklarının eğitim hakkı için mücadele etmek zorunda bırakılan veliler ülkesi haline getirildi.

ÇOCUKLARIMIZIN LAİK,KAMUSAL EĞİTİM HAKKI İÇİN MÜFREDAT GERİ ÇEKİLMELİDİR

  “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adıyla hayata geçirilen müfredat programı ile çocukların üstün yararı yerine hükümetin siyasi çıkarları öncelikli kılınmıştır. Öğrencilerin ve eğitim sisteminin ihtiyaçlarının ne olduğu dahi analiz edilmemiştir. Değişikliğe neden gidildiğinin gerekçesi toplumla paylaşılmamış, pilot bölge uygulamaları yapılmamış, alanın özneleri öğretmenler, akademisyenler ve biz veliler yok sayılarak kapalı kapılar ardında hazırlanmıştır.  27 programdan ve binlerce sayfadan oluşan müfredatın askı süreci on gün gibi kısa bir süreye sığdırılmış, 60 bini aşkın görüşün değerlendirilip değerlendirilmediğine dair kamuoyuna en ufak bilgi dahi verilmemiştir. Tüm derslerin bir değerle o değerlerin de dini kavramlarla eşleştirildiği fizikten matematiğe bütün derslerin din derslerine dönüştürüldüğü bir öğretim programı gerçeği ile karşı karşıyayız. Bir partinin sloganı müfredata isim olarak verilmiştir. Hem içerik hem müfredatın ismiyle bu program çocukların üstün yararını esas alan bir öğretim programı değil bir partinin yararını, çıkarını esas alan bir parti programıdır. Müfredattaki yeni bir insan, devlet, toplum tahayyülüne uygun öğrenci profili ifadesi ile siyasi iktidar politik ihtiyaçlarına uygun bir öğrenci profilini yeni rejime uygun bir şekilde hayata geçireceğini açıkça söylüyor. LAİKLİK VE BİLİM KARŞITI BU MÜFREDATI REDDEDİYORUZ! BU MÜFREDAT GERİ ÇEKİLMELİDİR!

OKUL ÖNCESİ KURAN KURSLARI İLE DİNİ EĞİTİM 4 YAŞA DÜŞÜRÜLDÜ

Yirmi iki yıldır  iki temel hattın piyasalaştırma ve dinselleştirmenin daha da hız alarak sürdürüleceğinin ilk işareti 1-3 Aralık 2021’de gerçekleştirilen 20.Milli Eğitim Şurası ile verildi. Şura kararlarında birinci adım 4-6 yaş Kuran kurslarının yaygınlaştırılmasıydı. Zorunlu imam hatipleştirme, seçmeli adı altında 12 Eylül darbesinin ürünü zorunlu din dersleri, tüm okullarda seçmeli zorunlu din derslerinin haftalık ders saati sayısının artırılması, tarikatlarla yapılan protokol, iş birlikleri ile tüm okulların kuşatılması gibi onlarca adımın ötesine geçen en kritik adımlardan biri atıldı. Öyle hızlı yol alındı ki okul öncesi dini eğitim toplum temelli kurumlar adı altında kısa süre içinde %153 oranında artırıldı. Eğitim öğretim yılının başında bu sayı 127 bin 258’e ulaşmıştı ve Diyanet İşleri Başkanlığı her gün çocukların saçlarının, bedenlerinin kapatıldığı fotoğraflar eşliğinde yeni açılışlar yapmaya devam ediyor. Diyanet’in son açıklamasında 4-6 yaş aralığında bir milyonu aşkın çocuk Kuran kurslarında.

4-6 yaş Kuran kursları ücretsiz ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile yapılan protokolle çocuk başına ücret verilmektedir. Ancak kamu okullarında okul öncesi eğitim zorunlu değildir ve yönetmelik eliyle de paralı olduğu düzenlenmiştir. Kırtasiye vb ihtiyaçlar üzerinden ayrıca kamu okullarında da okul öncesi eğitim nüfusumuzun yarısından fazlasının asgari ücretle yaşamaya çalıştığı bir ülkede oldukça pahalıdır.Tüm çocuklarımız için okul öncesi eğitim  ücretsiz, laik, kamusal olmalı, okul öncesini desteklemek için ihtiyacı olan tüm öğrencilere burs verilmelidir. OKUL ÖNCESİ EĞİTİM TÜM ÇOCUKLAR İÇİN ÜCRETSİZ,EŞİT,LAİK,KAMUSAL OLMALIDIR!

2 MİLYONU AŞKIN ÇOCUK İŞÇİLEŞTİRİLDİ,MESEM’LERLE 1,5 MİLYONU AŞKIN ÖĞRENCİ OKULLARDAN KOPARILDI,İŞÇİLEŞTİRİLDİ!

Şura’nın ikinci adımı mesleki eğitim adı altında çocuk işçiliğinin yaygınlaştırılmasıydı. Ocak’ta mesleki eğitim merkezlerindeki kayıtlı sayı 159 bin iken bu sayı Kasım 2022’de 1 milyonun üzerine çıktı. MEB’in açıkladığı son sayılarda da 1,5 milyonun üzerine çıkmış durumda. Son 1 yılda sadece MESEM’lerde 9 çocuk iş cinayetinde yaşamını kaybetti. MESEM’ler dışında da iki milyonu aşkın çocuk, çocuk işçi haline getirildi, yoksul aile çocukları okuldan koparıldı.

Emekçilerin, halkın vergileri, emeği, alın teri ile emekçilerin çocukları sermaye için bedava iş gücü haline getirildi.

MESEM’lerde 9.10.11 sınıfta çocuklara verilen ve patronlardan değil kamu kaynaklarınca, vergilerimizden karşılanan asgari ücretin üçte biri, 12. Sınıfta asgari ücretin yarısı olarak verilen ücret öğrencilere burs olarak verilmeli, çocukların okullara dönüşü sağlanmalı, MESEM’ler kapatılmalıdır.

ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU İLE ÖĞRETMEN KAYBEDERSE ÇOCUKLARIMIZ DA KAYBEDER ! Üçüncü adım ise yeni rejimin hedefleri ile uyumlu, kamu hizmeti veren kamu emekçisi kimliğini hedef alan, öğretmenleri halkın değil, iktidarın öğretmeni haline getirmeyi amaçlayan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılmasıydı.3 Şubat 2022’de yasalaştı.

Şimdi Öğretmenlik Meslek Kanunu ile  yapılması planlanan değişiklikle müfredatla uyumlu öğretmen profili, maarifin muallimini yaratmaya çalışıyorlar. ÖMK’daki değişiklikle öğretmenlerin iş güvencesi kaldırılıyor, laik, kamusal eğitimi savunan bu evrensel gereklere göre ders anlatacak öğretmenleri aylıktan kesme cezasından işten çıkarmaya uzanacak bir şekilde cezalandıracağını açıklıyor.

CUMHURİYET TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ BOYUTTA KİTLESEL OKUL TERKİ YAŞANDI!

MEB’in açıkladığı 2020-2021 istatistiklerine göre salgında artan eşitsizlikler,derinleşen  yoksulluk sonucunda 1 milyon 200 bin 892 çocuğun örgün eğitim dışına çıktığı açıklandı. Okul kaydı olup gitmeyenler ve devamsızlarla ilgili veriler ise paylaşılmadı.

2 milyonu aşan açık öğretimdeki öğrenci sayısı  ise cumhuriyet tarihinin “rekor” sayısına ulaştı. MESEM’lerde ki öğrenciler de bir gün okula gidiyor gösterilse de ki bir günlük eğitim okula gitmek anlamına gelmemektedir ve çocuklar o bir günde de okula gitmemekte, çalıştırılmaktadır. MESEM’lerde ki öğrenci sayısını da bu sayıya eklediğimizde okul terki açısından yaşadığımız vahim tablo ortaya çıkmaktadır. Ayrıca deprem bölgesindeki çocukların, mevsimlik tarım işçisi olarak çalıştırılan çocukların ve hafızlık eğitimine devlet eliyle zorunlu bırakılan çocukların devamsızlık verileri de yönetmelik eliyle kayıt altına alınmamaktadır. Açık öğretim, MESEM’ler, deprem bölgesindeki çocuklar, hafızlık eğitimine zorunlu bırakılan çocuklar, mevsimlik tarım işçisi çocuklarla ülke tarihinin en kitlesel okul terki yaşanmaktadır.

İKTİDARIN BÜTÇEDE TERCİHİ BİR KEZ DAHA SERMAYEDEN,TARİKATLARDAN YANA OLDU!

1998’de MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı %30,03 iken bu oran 2022’de %10,79 2024 yılında ise  %9,8’e kadar geriledi.

Bütçedeki bu rakamlar kaynak yetersizliği değil, politik bir tercihti. Söz konusu olan özel okullar, tarikatlar olduğunda, çocukları “çocuk işçi” yapmak için patronlara ayrılan kaynaklar olduğunda halka ait kaynakları sermayeye, tarikatlara aktaranlar tercihi bir kez daha çocuklardan, öğretmenlerden, kamusal eğitimden yana kullanmadı.

Çocukların kitlesel olarak okulları terk etmek zorunda kaldığı, yetersiz beslenmeden 6 yaşında bir çocuğun yaşamını kaybettiği memlekette en temel kamusal eğitim hakkı olan ücretsiz okul yemeği, eğitim desteği “maliyet hesabı” yapıldı.

ÜCRETSİZ OKUL YEMEĞİ ÇOCUKLARIMIZIN EN TEMEL HAKKIDIR,OKUL YEMEĞİ KOALİSYONU’ NUN SESİNE SES OL!

Ücretsiz okul yemeği; salgın, her geçen gün artan yoksulluk ve depremle birlikte ülkemizin en temel ve en acil gündemlerinden biri haline gelmiş durumdadır. Okul yemeği tüm öğrenciler için tartışmasız en temel hak iken ve okul yemeği uygulamasının genişleyerek süreceği açıklamalarına rağmen gerekli ve söz verilen adımlar atılmamıştır.

*Açıklanan her veri ve son açıklanan PISA 2022 raporu artık nitelikli eğitimi, eğitimde eşitliği dahi konuşamadığımızın açık kanıtıdır.3 yılda bir yapılan ve 15 yaşındaki öğrencilerin okuma, matematik ve fen alanlarındaki becerilerini ölçen PISA kapsamında öğrenciler, öğretmenler, okul yöneticileri ve velilere anketler uygulanmaktadır. Ankette öğrencilere sorulan sorulardan biri de “Geçen 30 günde yiyecek alacak paranız olmadığı için kaç kere yemek yiyemediniz?” sorusuydu.

Türkiye OECD ülkeleri arasında yüzde 19,2 ile son 30 günde haftada en az bir kez yiyecek parası olmadığı için yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke oldu. Ülkemizde en az 5 öğrenciden biri haftada en az bir kere parası olmadığı için yemek yiyemiyor. Türkiye’yi yüzde 13,6 ile Yeni Zelanda ve yüzde 13,1 ile Kolombiya takip ediyor.

*PISA’ya katılan öğrencilerin %67’si akademik (Fen ve Anadolu) lise öğrencilerinden oluşmaktadır. Geçmiş yıllardaki LGS sonuçlarına göre sosyo-ekonomik durumu düşük ebeveynlerin çocuklarının büyük çoğunluğu meslek liseleri ve imam hatip liselerinde iken sosyo-ekonomik durumu daha yüksek ebeveynlerin çocukları fen ve anadolu liselerindedir. Çoğunluğunu fen ve anadolu lisesi öğrencilerinin oluşturduğu PISA anketinde dahi en az beş çocuktan biri açlığı yaşıyorsa diğer okul türleri ve okulların tamamı açısından gerçek tablonun daha vahim olduğu ise çok açık.

*Gıda enflasyonu OECD ortalamasında 2023’te yıllık yüzde 7 artarken, aynı oran Türkiye’de yüzde 72. Eurostat tarafından 2021’de yapılan analizde Türkiye’de çocukların yüzde 45,2’si yoksulluk riski altında. Bu oran 2015’ten itibaren artarak devam ediyor. TÜİK 2022 verilerinde üç çocuktan biri (yüzde 35,3)  ciddi maddi yoksulluk, yetersiz beslenme sorunu yaşıyor.

*Yetersiz beslenme, çocukların fiziksel gelişimini, okul için hazır bulunuşluğunu, akademik başarısını ve okula devamını da etkilemektedir. Dünyada bu sorunların çözümü için en etkili ve en yaygın şekilde kullanılan müdahale programı okul yemeğidir Başta kız çocukları, özel eğitim gereksinimi olan çocuklar olmak üzere dezavantajlı tüm öğrencilerin eğitime katılımını sağlayan temel araç ta okul yemeğidir.

*Okul yemeği programlarının uygulandığı ülkelerde çocuk yoksulluğunun etkisi, okul terkinin, devamsızlığın azaltılması, akademik başarının artırılması, cinsiyetten kaynaklı ayrımcılığın, eşitsizliğin ortadan kaldırılması başta olmak üzere önemli çıktılar, verilerle açıklanmaktadır.

*Örgün eğitim verileri okul terklerinin ülke tarihinde görülmemiş boyutlara ulaştığını göstermektedir. Okul yemeği örgün eğitim dışına çıkışı engelleyen temel faktörlerden biridir.

Öğrenci Veli Derneği’mizin kurulması yönünde büyük çaba gösterdiği Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu’muzun  sesine herkesi ses olmaya çağırıyoruz. Tek bir çocuğumuzun dahi okula aç gitmek zorunda kalmadığı bir ülke için acil ücretsiz okul yemeği uygulaması okul öncesinden itibaren tüm çocuklar için hayata geçirilmelidir.

ÇEDES BAŞTA OLMAK ÜZERE PROTOKOL VE İŞ BİRLİKLERİNE SON VERİLMELİDİR!

Özellikle 4+4+4 sonrası sermaye grupları ve MEB’in de deyimiyle STK dedikleri çeşitli tarikat yapıları ile imzalanan protokol ve iş birlikleri ile çocuklarımızın laik, kamusal eğitim hakkı hedef alındı. ÇEDES ile birlikte de artık bu ve benzeri protokoller ülkenin her yerinde ve tüm okullarda sürekli ve kalıcı hale getirildi.

Üniversitelerde 2017 yılı ile başlayarak “manevi danışmanlık ve tezsiz yüksek lisans” programları açılarak bu programlara ilahiyat mezunları, imam hatip mezunu ve adayları, Kuran kursu öğreticileri ve adayları, müezzin-i kayyum ve adayları, vaiz ve vaizelerin de başvurabileceği düzenlemesi ile protokollerin yaygınlaştırılmasına yönelik yeni bir evreye geçilmişti.

Her geçen gün eğitim kurumlarında, üniversitelerde, yurtlarda, rehabilitasyon merkezlerinde, sağlık kurumlarında, sığınaklarda, cezaevlerinde, sosyal hizmet kurumlarında vb. toplumsal yaşamın her alanında manevi danışmanlık hızla yaygınlaştırıldı. ÇEDES ve Diyanet’in son “Genç Gönüller Çocuk Gönüllerle Buluşuyor” projesiyle tüm okullarımız kuşatılmış durumdadır. Bir an önce ÇEDES başta olmak üzere tüm protokol ve iş birliklerine son verilmelidir.

DEPREM BÖLGESİNDEKİ TÜM ÇOCUKLARA BURS VERİLMELİ OKULLARA GERİ DÖNÜŞLERİ SAĞLANMALIDIR!

Salgında olduğu gibi depremde de çocuklar yalnız bırakıldı.Depremin yaşandığı 11 ilde 4 milyonu okul çağında olan yaklaşık 5 milyon çocuk kamusal eğitim için gerekli önlemler alınmadığı için sorunlarla baş başa bırakıldı. Devam zorunluluğu aranmadı. Yönetmelik eliyle deprem bölgesindeki çocukların devamsızlık takibi kaldırıldı. Okul dışına çıkıştaki vahim boyut bu şekilde gizlenmeye çalışıldı. Açıldığı ilan edilen okullarda da eğitim öğretim devam edemedi. Okullar uzun süre kapalıydı.  Açıldığı açıklanan okullar arasında ağır, orta, hafif hasarlı binalar vardı ve sürekli devam eden artçılar nedeniyle yaşanılan haklı kaygılardan kaynaklı aileler çocuklarını okullara gönderemedi.

Öğretmen yetersizdi veya yoktu, yeterli psiko-sosyal destek verilmedi, eğitim materyali, güvenli binalar , depremzede çocuklarımıza yeterli eğitim desteği sağlanmadı.

Bu yoklukların hepsi deprem bölgesinde hala devam etmektedir. Her iki okuldan biri hala kullanılamaz durumdadır. Söz verilen okulların inşa süreci tamamlanmamıştır.

Haziran 2023’te Hatay’da ve Pazarcık’ta yapılan bir ankete göre (Suna’nın Kızları) deprem öncesinde çocukların yüzde 93’ü deprem öncesinde okula devam ettiğini belirtirken deprem sonrasında okula devam edenlerin oranı yüzde 10’a gerilemişti. Yalnızca bu anket verileri, deprem bölgesinde eğitim başladı açıklamaları yapanların gerçeğin üzerini nasıl örttüklerinin açık kanıtıdır.

Depremler nedeniyle birçok okul yıkıldı veya hasar aldı. Son açıklamalarla deprem bölgesinde 936 okulun kullanılamaz hâle geldiği belirtilmiştir. Depremin eğitim ortamlarına etkisinin en güçlü olduğu il gerek oransal gerekse sayısal olarak Hatay oldu. Hatay’da neredeyse iki derslikten biri, dersliklerin yüzde 45,4’ü kullanılamaz hâle geldi. MEB 11 bin 738 dersliğin yeniden yapımı için planlama yapıldığını söyledi. Ancak, bu çalışmaların hangi aşamada olduğuna ilişkin kamuoyu ile paylaşılan bir bilgi yok.

Eğitime erişimdeki sorunlar, okullarda kaynak, internet ve elektrik altyapılarında ciddi sorunların bulunması eşitsizliği her geçen gün artırıyor.

Yapılan son anketlerden Türkiye Koruma Sektörü İhtiyaç Analizi anketini cevaplayan ailelerden yüzde 21,8’i çocuklarından hiçbirinin deprem sonrasında okula gitmediğini söylüyor. Tüm çocuklarının okula gittiğini söyleyen ailelerin oranı ise yüzde 61,9.

Deprem bölgesindeki tüm öğrencilere burs desteği verilmeli, okullara ulaşım için ücretsiz servis, başta nüfusun yoğunlaştığı yerleşim yerlerinde, kırsal alanlarda eğitim ortamları sağlanmalı, her okula en az bir psikolojik danışman ve rehber öğretmen ataması yapılmalı, yıkılan, hasarlı okulların, dersliklerin inşası tamamlanmalı, kaynak, internet, elektrik alt yapı sorunları çözülmeli deprem bölgesindeki öğretmenlere de ekonomik ve psikolojik destek bir an önce sağlanmalıdır.

Bu yıl da biz veliler için çocuklarımızın eğitim hakkı mücadelesi ile geçen bir yıl oldu. Çığ gibi büyüyen sorunlarımıza rağmen tüm çocuklarımızın hayalleri, umutları gerçek olsun diye      eğitim sistemini ve toplumu kendi dünya görüşleri ve ihtiyaçları doğrultusunda dönüştürmek isteyenlere karşı bizler çocuklarımız için; eşit, kamusal, laik ve bilimsel bir eğitim verilmesini savunuyoruz. Laiklik yoksa demokrasi, adalet, özgürlük, insan hakları da yok!

Biz veliler olarak; LAİK, BİLİMSEL VE KAMUSAL EĞİTİM TALEBİMİZDE ISRARCIYIZ. Geleceğimiz olan çocuklarımıza; barışın ve kardeşliğin hâkim olduğu, bağımsız, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir Türkiye sözümüz var. Çocuklarımızın yatağa aç yatmadığı, eğitim ve sağlık hakkından eşit koşullarda yararlandığı, hiçbir tehlike ve tehdide, tacize maruz kalmadan, gelecek kaygısı duymadan sağlıklı ve güvenli bir ortamda çocukluğunu yaşayabildiği bir ülke için mücadelemize devam edeceğiz."